Konya’nın Meram ilçesinde 30 Temmuz 2021’de Karslı Kürt Dedeoğulları ailesinden 4’ü kadın 7 kişi, Mehmet Altun’un ırkçı saldırısı ile katledilmişti. Aileye yönelik 12 Mayıs’ta komşuları olan Keleş ve Çalık aileleri tarafından gerçekleştirilen ırkçı saldırının ardından önlem alınmaması sonucu gerçekleştirilen katliamın faili, ancak günler sonra tutuklanmıştı. Katliamın faillerinden Mehmet Altun’un Konya 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde tutuklu yargılandığı, Ali ve Lütfi Keleş’in tutuklu, Keleş ve Çalık ailelerinin diğer üyelerinin ise tutuksuz olarak Konya 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davalar devam ediyor.

Failler için uygulanan cezasızlık politikasının yanında, 12 Mayıs’ta Dedeoğulları ailesine saldıran Keleş ailesi hakkında, Konya 1’inci Aile Mahkemesi tarafından 6284 sayılı kanun kapsamında koruma kararı verildiği ortaya çıktı. Karara göre Dedeoğulları’nın akrabaları Keleş ailesine yaklaşamayacak ve silahlarına el konulacak.

Ailenin sağ kalan tek üyesi Çetin Dedeoğulları, dava süreci ve alınmayan önlemler hakkında değerlendirmelerde bulunarak, devletin verdiği hiçbir sözü yerine getirmediğini ifade etti.

'İKİ DOSYA FARKLIYMIŞ GİBİ GÖSTERİYORLAR'

Saldırı davasının katliam davasıyla aynı olduğunu belirten Çetin, “12 Mayıs’ta emellerine ulaşamadılar, ulaşamadıkları için de ırkçılığı devam ettirip 30 Temmuz’da emellerine ulaştılar. İki dosyanın birleşmesini en başından beri istiyorduk. Konya Cumhuriyet Başsavcılığı bile dosyaların birleşeceğini söylemişti. ‘Ama biz birleştirmeyelim mahkemede kesin birleşir’ demişti bize. Fakat şu anda önümüze farklı engeller koyuyorlar. İki dosya birbirinden farklıymış gibi göstermeye çalışıyorlar ama ikisi birbirinin devamı. Bu dosyada hukuksuzluk almış başını gitmiş. Ben 14 Mayıs’tan beri ülkedeyim. Ailemin dayak yemesinin ardından yaşadıkları muameleye bizzat şahit oldum” dedi.

POLİSLER İKİ AİLEYİ KARŞI KARŞIYA GETİRMİŞ

Savcılık tarafından tahliye edilen tüm faillerin dışarı çıktıktan sonra koruma talebinde bulunduğunu kaydeden Çetin, emniyet ve yargının ihmaline dikkat çekti. Çetin, “Lalebahçe Polis Karakolu, olaya bakan savcı tüm bunları göz ardı ederek onları serbest bıraktı. Karakol bu konuda gerekli hassasiyeti göstermiyordu. İki aile arasında bir tartışma veya kavga yaşanıyorsa karakol iki aileyi ayrı ayrı çağırır ama biz şikayet için Lalebahçe Polis Karakolu’na gittiğimizde karşı taraftaki aileyi de çağırıyorlardı. Orada bizimkileri kışkırtıp olay çıkarmalarını sağlamaya çalışıyorlardı ki benim ailemi suçüstü yakalayabilsinler. Hukuksuzluk diz boyu. İki davanın ayrı olduğu iddia edilemez. Telefon görüşmeleri, Whatsapp yazışmaları bundaki en büyük delildir. Ben bunları görebiliyorsam hakim ve savcıların bunu haliyle görmesi gerekirdi” şeklinde konuştu.

'AİLEM KÜRT OLDUĞU İÇİN KATLEDİLDİ'

Çetin, 12 Mayıs saldırısına dair görülen davanın ilk duruşmasında polisin aileye yönelik saldırısını hatırlatarak, ailesinin değil de polislerin darp edildiğine dair haberlerin basına servis edildiğini söyledi. Ailesinden 3 kişinin darp edilerek gözaltına alındığına değinen Çetin, “Gözaltına alınan bir yeğenim henüz 16 yaşında. Bunlar insan öldürmedi. Ama karşı taraf 7 insan öldürdü” dedi. “Dava nasıl başlarsa öyle gelişir” ifadelerini kullanan Çetin, “Ailem 12 Mayıs saldırısı için karakola gittiğinde onlara ‘Siz karşı tarafı çok büyük darp ettiniz’ denilmiş. Oysa ağır yaralar alan benim ailemdi. Yaşlı bir adam ne kadar darp edebilir ki? Bizim evimizin bahçesine kadar girmişler. Mahkemede, savunma yapanlar olayın dışarıda olduğunu söylüyordu. Hayır, bunu ispatlayan raporlar var. Hakim ve savcıların bunları görmesi gerekiyor. Kimse mahkeme karşısında bu kadar rahat yalan söyleyemez. İfadeler birbirinden farklı. Öldüresiye darbe alan benim ailem. Abim komada kaldı. Kardeşimin kolu kırıldı. Bunlar raporlarla sabit. Ailem Kürt olduğu için katledildi” sözlerine yer verdi.

'KELEŞ, ÇALIK, ALTUN, GÜVEN VE ŞEN AİLESİ İŞİN İÇİNDE'

Çetin, olayı failin ablası Ayşe Keleş’in organize ettiğini dile getirdi. Çetin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu planlı yapılmış bir katliam. Şu an 2 kişi dışında herkes serbest. Savcı, faillerden 3 kişinin suçu üstlenmesini istemiş. Bu Whatsapp kayıtlarında da var. Avukat, bu işin içinde. Savcı, avukat ve bunlar hepsi işbirliği içinde. Mehmet Altun’un etrafındaki herkes bu işin içinde. Hasan Şen, Merve Şen, Mehmet Güven hepsi işin içinde. Hepsinin olay esnasında nerede oldukları belli kayıtlarda. Mehmet Altun’un anne, baba ve eşi de işin içinde. Eşi Zehra’nın konuşmaları var, her gün arayan annesi o gün neden aramıyor? Tüm bunlara rağmen savcılık takipsizlik kararı verdi. Olabilir mi öyle bir şey?”

'DEVLETİN BAZI KURUMLARININ BU OLAYLA İLGİSİ VAR'

Cenaze ve taziyeye gelen iktidar partisi yetkililerinin kendisine sözler verdiğini kaydeden Çetin, “Suçlular cezalarını bulsun ki ‘Bu ülkede adalet var’ diyebileyim. Hukuksuzluğa geldi mi ‘Şu kurum yaptı, bu kurum yaptı’ deniliyor ama burası Türkiye Cumhuriyeti, bu kurumların bağlı olduğu yerler var. Bir an önce davaya sahip çıkacak ve araştıracak hakim ve savcılara ihtiyacımız var. Çünkü bunların hiçbiri araştırmak istemiyor. Biliyorlar ki devletin bazı kurumlarının bu olayla ilgisi var. Bu olayın bir an önce araştırılmasını istiyorum. Bu işin içinden cesaretli savcılar dönebilir” dedi.

'ADALET İSTEDİĞİMİZ İÇİN SALDIRIYLA KARŞI KARŞTIK'

Ailesine yönelik 12 Mayıs’ta gerçekleştirilen saldırının ardından bir önlem alınmayışına işaret eden Çetin, “Ailem hakkında koruma kararı çıkmış olsaydı 30 Temmuz olayı yaşanmayacaktı. Ama devletin bazı kurumları verdiğimiz dilekçelerin hiçbirine cevap vermedi. Savcılık bu konuda çok duyarsız kaldı. Karşı taraf ise kendine koruma tedbiri çıkardı. Hukuksuzluk buradan başladı ve hala devam ediyor. Onu da bu mahkemede gördüm. 7 kişiyi kaybetmiş bir aileye bu şekilde polis saldırısı olmamalı. ‘Adalet istiyoruz’ dedikleri için böyle bir saldırıyla karşılaşmamaları gerekirdi” ifadelerini kullandı.

Ankara’da devlet yetkilileri tarafından kendisine sunulan vaatler hakkında konuşan Çetin, “Bana olayın her tarafıyla araştırılacağına söz verdiler. Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, milletvekilleri bana bu konuda söz verdi” vurgusu yaptı.

'İKİ İDDİANAMEDE FAİLLERİN SERBEST BIRAKILMASI İÇİN HAZIRLANMIŞ'

Mehmet Altun’un katliamı tek başına yapamayacağının herkesçe bilindiğine dikkat çeken Çetin, özellikle savcıların faillerin ifadeleri çerçevesinde iddianame hazırladığını dile getirdi. Ailenin hayatta kalan tek bireyi olarak iddianame içeriğini son güne kadar bilmediğini sözlerine ekleyen Çetin, “Başsavcı bana her defasında iddianamenin çok iyi hazırlandığını, olayın her boyutuyla araştırıldığı söyledi. Her iki iddianame de boş. İki iddianame de faillerin bırakılması için hazırlanmış. Kimsenin ifadesine başvurulmadı. Aradıkları insanlar araştırılmadı. Avukatlarımız, savcılık görevini yapmadığı için onların araştırması gereken şeyleri de araştırıyor. Bu işin arkasındayız” şeklinde konuştu.

'YENİ BİR KATLİAMIN ÖNÜNDE HİÇBİR ENGEL YOK'

Faillerin tutuksuz yargılanmasının büyük bir tehdit unsuru olduğunun altını çizen Çetin, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Benim can güvenliğim yok. Valilik koruma talep etmiş ama bunlar koruma dinleyecek insanlar değil. Ailemin diğer üyeleri, amcamlar, dedemlerin can güvenliği ve koruması yok. Ama savcılık ne hikmetse bunlar için tutuklama talebinde bulunmuyor, delilleri yetersiz buluyor. Bunca delilden sonra bunları dışarı bırakıyorsanız zaten adaletsizliğin üst boyutu olduğunu herkes görüyor. Ailem ve benim herhangi bir can güvenliği yok. Bunların hepsi ellerini kollarını sallayarak geziyor. Yeni bir katliamın önünde hiçbir engel yok.”