Mardin’in Midyat ilçesi Mesken (Çamyurt) köyünde 21 Kasım’da “alacağını istediği” gerekçesiyle korucubaşı Şirin Akçay ve kardeşleri Veysi ve Mahsun Akçay’ın uzun namlulu silahlarla saldırı sonucu 28 yaşındaki Musa (Mazlum) Çelik hayatını kaybetti. Olayın ardından saldırgan 3 isim tutuklanırken, ön otopsi raporunda Çelik’in ateşli silah yaralamasına bağlı olarak yaşadığı kan kaybı sonucu hayatını kaybettiği tespit edildi. Vücuduna birden fazla kurşun isabet eden Çelik’in göğsünün sol tarafından giren bir kurşunun sağ arka tarafından vücudunu parçalayarak çıktığı belirlendi. Çelik’in ailesi ise İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Mardin Barosu İnsan Hakları Komisyonuna başvurarak, hukuki destek talebinde bulundu.

GÖRGÜ TANIKLARI: MÜDAHALEYE İZİN VERİLMEDİ

Görgü tanıklarına göre; Çelik yaralı olmasına rağmen sağlık ekiplerine haber verilmedi ve korucubaşı Akçay ile kardeşleri, kimsenin müdahale etmesine izin vermedi. Akçay’ın, Çelik’i kendisinin vurduğu yönünde beyanlarda bulunarak, köylülere tehditler savurduğunu anlatan tanıklar, ilk etapta karşılıklı çatışma yaşandığını, korucubaşı ve kardeşlerinin Çelik’e peş peşe ateş açtıklarını ifade etti. Görgü tanıkları, jandarmanın köye gelmesinin ardından Şirin Akçay ve kardeşleri ile bir saati aşkın yan yana olduklarını ve olayı konuştuklarını dile getirdi. 

Görgü tanıkları, jandarmanın gelmesine rağmen Çelik’in yerinin söylenmediğini, cenazenin bulunmasının ardından Şirin Akçay ve Mahsum Akçay’ın köye gelen jandarma tarafından kelepçelenmeden köyden çıkarıldıklarını belirtti. Görgü tanıkları, Veysi Akçay’ın ise iki kardeşin köyden çıkarılmasından yaklaşık 2 saat sonra gözaltına alındığını söyledi. Midyat Devlet Hastanesine 20-25 dakika mesafede olan köye ambulansın 2 saat sonra cenazeyi alması için çağrıldığını belirten tanıklar, Çelik’in kurtarılma şansı olmasına rağmen müdahale edilmediğini öne sürdü. 

JANDARMA FAİLLER İLE SAATLERCE OTURDU

Çelik’in ağabeyi Mahsum Çelik, kardeşinin vurulduğu yeri göstererek, “Kardeşimi burada vurdular. Davacıyız sonuna kadar peşini bırakmayacağız” dedi. Kardeşinin çoban olduğunu ve köylülerin tarlalarında çalıştığını anlatan Çelik, korucubaşı ve kardeşleri tarafından alacağını istediği için daha önce defalarca tehdit edildiğini belirterek, “Kardeşime zaten bir kin gütmüşlerdi” diye konuştu. Faillerden Mahsum Akçay’ın kardeşine “Sürekli seni arıyorum. Sen tam radarıma girdin. Seni affetmeyeceğim” şeklinde tehditlerde bulunduğunu dile getiren Çelik, üç kişinin kardeşine ateş açtığını ifade etti. Jandarmanın saatlerce korucubaşının evinin önünde korucubaşıyla birlikte oturduklarını belirten Çelik, “Jandarmanın onların evinde oturması belki saatlerce sürmüş, kardeşimin burada vurulduğuna dair herhangi bir bilgi vermemişlerdir” diye konuştu.

‘ÖLÜMÜNE GÖZ YUMULDU’

Ailesinin evine giden korucubaşının ailesine tehdit ve küfürler ederek, “Oğlunuzu ben vurdum ama yaralıdır. Nereye gittiğini bilmiyorum” dediğini anlatan Çelik, şöyle devam etti: “Kasıtlı, planlı bir şekilde burada ölmesine göz yummuştur. Daha sonra köyle ilçemizin arası ambulansın gelmesi maksimum 20 dakika sürerken, herhangi bir ambulansa haber verilmemiştir. Kardeşim burada ölüme terk edilmiştir. Asker geldikten sonra cenaze burada bekletilmiştir. Savcı gelene kadar delillerin sağlıklı bir şekilde toplandığını düşünmüyorum. Peşini bırakmayacağız. Bu planlı olarak işlenen cinayetin peşinde olacağız. Asla geri durmayacağız. Köylü bu insanlardan korktuğu için ifade vermemiştir. Olayın faillerinin yargılanmasını istiyoruz. Cezalandırılmasını istiyoruz.” 

ANNE ÇELİK: ÖLDÜRÜP, KAYBOLMUŞ DEDİLER

Musa Çelik’in annesi Rahime Çelik de, oğlunun kalaşnikof denilen silahlarla öldürüldüğüne dikkati çekerek, şunları söyledi: “Sonra evimize geldiler. Asker getirdiler evimize. Dediler ‘oğlunuz kaybolmuş. Biz öldürdük’ demediler. Şirin ile Mahsum Akçay ‘oğlunuz kaybolmuş, kaçmış’ dediler. Evimizin önünde kötü küfürler ettiler.” 

Olayın tanığı ve Çelik’in kuzeni Mehmet Çelik de tanıklıklarını anlatarak, “Ben gittiğimde korucular ve askerler cenazenin üzerindeydi. Ben görmek istedim, izin vermediler. Yasak olduğunu söylediler. ‘Göremezsin’ dediler. ‘Ambulansı çağıralım belki yaralıdır’ dedim. Hastaneye götürelim dedim. ‘Biz baktık ölmüş’ dediler. Götürmeye gerek görmediler” dedi.

MA / Ahmet Kanbal