Yakınları faili meçhul cinayetlerle katledilen ya da kaybedilen ailelerin, İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesiyle birlikte sürdürdükleri oturma eylemi 679'uncu haftasında sürdü. "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" talebiyle Koşuyolu Parkı'ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya gelen aileler, ellerine yine katledilen ve kaybedilenlerin fotoğraflarını taşıdı.

Kimi sivil toplum örgütü temsilcilerinin de yer alarak destek verdiği eylemde bu hafta 12 Şubat 1993 yılında gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Mehmet Tekdağ'ın akıbeti soruldu. 

GEÇMİŞLE YÜZLEŞME 

İHD Şube Başkan Yardımcısı Ezgi Sıla Demir, uluslararası alanda yaklaşık 40 yıldır ülkelerin, demokratik ve insan haklarına saygılı bir düzen kurabilmeleri için kendi geçmişlerinde uyguladıkları suçlarla yüzleşmek zorunda kaldığı dile getirdi.

Türkiye'de ise farklı iktidarlarca bu önemsenmediği için henüz böyle bir girişimde bulunmadığını belirten Demir, “Dönem dönem buna dair umutlara sebep olacak gelişmeler yaşansa da, Türkiye’de ne yazık ki ne kapsamlı bir geçmişle yüzleşme arzusundan ne de yüzleşmeyi mümkün kılacak siyasi iradeden söz edilebilir" ifadelerini kullandı.

'ANIT BİR HAFIZA MEKANIDIR'

Bulundukları anıtın önünde 90'lı yıllardan bu yana kaybedilen, işkenceyle öldürülen faili meçhul birçok cinayet için hakikati ve adaleti talep ettiklerini vurgulayan Demir, "Bu anıt bir hafıza mekanıdır" dedi,

TUĞLUK'UN DURUMUNA DİKKAT ÇEKTİ

Demir, ağır hasta olmasına rağmen Kandıra 1 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulmaya devam edilen Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk'un durumuna da dikkat çekti. İnsan hakları savunucusu olarak ülkede yıllarca demokrasi, adalet ve özgürlük mücadelesi yürüten Tuğluk'un 2016 yılından beri ağır işkence şartları altında tutulduğunu söyleyen Demir, şöyle devam etti: "Ataerkil siyaset anlayışının değişiminde önemli rol oynayan kişilerden biridir Aysel Tuğluk. Siyasetin eril yapısının sorgulanıp, kadınlara siyaset olağanının geliştiği bu dönemde parlamenter seçilip, parlamentoya girmiştir. Aysel Tuğluk, mücadele tarzı ve en zorlu zamanlarda aldığı sorumluluk ve siyaset alanında yaşanan ilklerle Türkiye siyasetinin demokratikleşmesinde önemli rol oynamıştır. Tüm bunlar unutturulmak istenen birer toplumsal hafıza olgularıdır. Ama unutmuyor ve unutturmuyoruz. Bildiğiniz üzere tutukluluğundan yaklaşık 9 ay sonra annesinin vefatıyla beraber derin bir üzüntü yaşayan Aysel Tuğluk, verilen izinle annesinin cenaze törenine katıldı. Ancak Ankara’da gerçekleştirilen cenaze törenine yapılan ırkçı ve nefret içerikli saldırının Aysel Tuğluk’ta yarattığı travma sonucunda sağlık problemleri yaşamaya başladı. Her geçen gün ilerleyen hastalığı maalesef hafıza kaybına yol açmaktadır. Son gelinen aşamada 3 haftalık bir süre zarfında ATK’de gözlem altına alınacaktır. Çağrımız şudur; objektif ve sağlık hakkını önceleyen bir raporun sonucunda tahliye edilmesini talep ediyoruz. Yine tüm hasta mahpuslar için de aynı hassasiyetle tahliye edilmelerini talep ediyoruz."

SES KAYDI DİNLETİLDİ

Sonrasında Tuğluk'un 7 Mayıs 2012 tarihinde katıldığı "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" eyleminde yaptığı konuşmaya ait ses kaydı dinletildi. 

MEHMET VE ALİ TEKDAĞ 

Bu haftaki eylemde Mehmet ve Ali Tekdağ kardeşlerin öyküsünü ablaları İffet Mutaş anlattı. Kürtçe konuşan abla, kardeşi Ali’nin ülkenin en karanlık döneminde kaybedildiğini, aynı dönemde uğradığı silahlı saldırı hayatını kaybeden diğer kardeşi Mehmet Tekdağ'ın faillerinin ise meçhul kaldığını dile getirdi. 

İffet Mutaş, o döneme dair şunları dile getirdi: "1993 yılında insanların sokaklarda öldürüldüğü ve yok edildiği bir dönemde kardeşim Mehmet, öğle saatlerinde silahlı saldırı sonucu ağır yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Yaralı olan kardeşimi daha başka bir hastaneye kaldırmak için havalimanına götürürlerken yolda yaşamını yitirdi. Diğer kardeşim Ali de 1994'te Dağkapı'da kaçırıldı. O dönem annemle birlikte iki ay boyunca kardeşimi aradık. Yetkililere gittiğimizde bize ‘elimizde bir şey yok’ diyorlardı. Daha sonraki zamanda gazeteden Ali’nin öldürüldüğünü öğrendik. 

‘KARDEŞİMİN KEMİKLERİNİ ARIYORUM’

24 gün boyunca işkenceye maruz kaldıktan sonra Silvan'a götürüldüğünü öğrendik. O zamandan beri ne zaman Silvan’a gitsem; 'Ali senin mezarın burada biliyorum ama nerede olduğunu bilmiyorum’ diyorum. ‘Sen beni görüyorsun ama ben seni görmüyorum' diyorum. Suçsuz yere kanına girdiler kardeşimin. O günden beri herkese soruyorum; 'burada sahipsiz bir mezar gördünüz mü?' diye, ama kimseden ses yok. Gazetede işkence sonrası yakılarak gömüldüğü yazılıyordu. O günden beri kardeşimin kemiklerini arıyorum. Kemiklerini göğüslerime yaslamak istiyorum. Kardeşim ve diğer kayıpların fotoğraflarını taşımaya devam edeceğim. Onların fotoğraflarının sahipsiz kalmasını istemiyorum." 

Mutaş'ın dilinden dökülen bu cümlelerle duygusal anlar yaşadı. Yapılan konuşmaların ardından geçilen oturma eylemi alkışlarla son buldu. 

BATMAN 

Batman’da da kayıp yakınları ve İHD yöneticileri sürdürdükleri "Kayıplar Bulunsun, Failler Yargılansın" eylemlerinin 516’ncı haftasında bir kez daha Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önüne geldi.

Burada açıklama yapmak isteyen kayıp yakınlarına, Valiliğin kentte 10-19 Şubat tarihleri arasındaki yapılmak istenecek eylem ve etkinliklere ilişkin aldığı yasak kararı gerekçe gösterilerek polislerce izin verilmedi. Aileler bu nedenle bu haftaki açıklamalarını İHD binasında yapmak zorunda kaldı. 

İHD Şube Eşbaşkanı Av. Devran Yıldız, hukuksuz olduğunu ifade ettiği yasak kararına tepki gösterdi. 

Bu haftaki açıklamada ise, 6 Ekim 1992 tarihinde okulunun önünde sivil polislerce gözaltına alınmasının ardından bir daha kendisinden haber alınmayan Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencisi Ayhan Efeoğlu'un (25) kaybedilme öyküsü hatırlatıldı.