Türk Tabipleri Birliği (TTB) Yüksek Onur Kurulu üyesi Şeyhmus Gökalp hakkında açık tanık Hicran Berna Ayverdi’nin ifadeleri üzerine “örgüt üyeliği” iddiasıyla açılan davanın 4'üncü duruşması Diyarbakır 10'uncu Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşma öncesinde hem adliye önünde hem de içerisinde yoğun polis görevlendirildiği görüldü. Yargılanan Gökalp'e büyük bir destek vardı.

Duruşmayı, Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, birliğin Merkez Konseyi Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut, TTB eski Başkanları Eriş Bilaloğlu, TTB eski Genel Sekreteri Bülent Nazım Yılmaz, TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Halis Yerlikaya, TTB Toplum ve Hekim Dergisi editörü Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, TTB eski başkanları Özdemir Aktan, Eris Bilaloğlu ile Raşit Tükel, Yüksek Onur Kurulu üyeleri, Ankara, İzmir, İstanbul, Batman, Mardin, Bursa, Urfa ve Diyarbakır Tabip Odaları başkanları ve Yönetim Kurulu üyelerinin bulunduğu kalabalık bir heyet ile birlikte HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Turan HDP İl Eşbaşkanı Gülistan Atasoy ve Diyarbakır Barosu yöneticileri takip etti. 

15 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan Gökalp, duruşmada avukatları Ziynet Özçelik, Kerem Altıparmak, Barış Yavuz ile birlikte hazır bulundu. 

Bir önceki duruşmada Cumhuriyet Savcısı tarafından mahkemeye yazılı olarak sunulan mütalaada, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın talimatı doğrultusunda demokratik özerklik stratejisini hayata geçirmek amacıyla kurulduğu ve yapılandırıldığı yönünde değerlendirmelerde bulunulan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) binasında 9 Ekim 2018 tarihinde yapılan arama sırasında adına düzenlenmiş “DTK Delege Kartı” bulunan Şeyhmus Gökalp’in Diyarbakır’da 26 Mart 2016’de düzenlenen DTK Olağanüstü Kongresi’ne ve 16 Eylül 2017’de gerçekleştirilen DTK 8’inci Olağan Kongresine katılması suç delili olarak gösterildi. 

Yine Gökalp’e yönelik Emniyet’teki ilk ifadesinde "DTK Sağlık Komitesi'nde yer aldığını” söylese de, davanın bir önceki duruşmasında Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden dinlenen Hicran Berna Ayverdi'nin “suçlamaya konu olaylara tanık olmadığını ve başkasından duyduğunu” beyan etmesine rağmen, mütalaaya ilk ifadesi konuldu.

DTK’nin “KCK yapılanmasının çatı örgütü ve en üst karar alma yetkisi bulunan bir üst meclis yapılanması olduğu” yönünde değerlendirmelerde bulunulan mütalaanın devamında, Gökalp’in “PKK’nin ideolojisini benimseyerek örgütün gayesi doğrultusunda bilerek ve isteyerek çeşitlilik, süreklilik ve yoğunluk arz eden eylemlerde bulunduğu” gerekçesiyle “silahlı örgüt üyeliği” ile üst cezalandırılması ve yurt dışına çıkış yasağının devam etmesi talebinde bulunuldu.

Bugünkü duruşma savcılığın bu mütalaasına karşı Şeyhmus Gökalp'in savunmasının alınması ile başladı. 

TTB ÜYESİYİM 

Savunmasında savcılığın hakkında hazırladığı mütalaayı tüm kalbiyle reddettiğini Gökalp, kendisine suçlama olarak yöneltilen DTK üyesi, delegesi veya sağlık komitesi üyesi olmadığını söyledi. Aleyhinde beyanda bulunan şahsı tanımadığını, onun da kendisini tanımadığına inandığını dile getiren Gökalp, şahsın iddialarının asılsız olduğunu daha önceki duruşmalarda heyetin de tanıklık ettiğini ifade etti.  Gökalp, "Üyesi olduğum tek örgüt Türk Tabipler Birliği'dir. Halen de bu örgütün üyesiyim ve TTB'nin Yüksek Onur Kurulu üyeliği görevini yürütüyorum" dedi.

'DÜNYA HEKİMLİĞİNİN BİR PARÇASI OLDUM'

İnsanların haklarıyla insan olabileceğine inandığını ve bir insan hakları savunucu olduğunun vurgulayan Gökalp, "Mesleki ve sosyal açıdan yasadışı hiçbir faaliyete içerisinde olmadım. Anayasamızın bana sunduğu hak ve özgürlüklerin dışına çıkmadım, bu hak ve özgürlükleri kötüye de kullanmadım. 18 yıldır hekimlik mesleğini Hekimlik Meslek Etiği ilkeleri doğrultusunda icra ediyorum. Kendimi her zaman dünya hekimliğinin bir parçası olarak gördüm. İnsanların yaşamını ve sağlığını korumaya çalışmak, hastalıkları önlemek ve bilimsel gerekleri yerine getirerek hastaları iyileştirmeye çalışmak, meslek uygulamaları sırasında insan onurunu gözetmek, yararlılık, zarar vermeme, adalet ve mesleki bağımsızlık ilkelerine bağlılığımı bir kez daha ifade etmek istiyorum" dedi.

'SAVAŞ, BİR HALK SAĞLIĞI SORUNUDUR'

Sözlerine "Ölüm, ölüm araçları, şiddet, terör ve çatışmaların yani savaşın bir halk sağlığı sorunu olduğunu  biliyorum" diyerek devam eden Gökalp, hak ve hukuk mücadelesi verirken adaletsiz bir muameleyle karşılaşsa da heyetinin adaleti tesis edeceğine olan inancını koruduğunu  ifade ederek, beraatini istedi.

MÜTALAAYI ELEŞTİRDİ

Gökalp'in savunmasını tamamlamasının ardından avukatlarından Ziynet Özçelik söz aldı. Sanık kürsüsünde oturtulan müvekkilinin lekelenmeme hakkı ve masumiyet karinesi hakkının ihlal edildiğini dile getirerek sözlerine başlayan Özçelik, müvekkili hakkında ceza talebinde bulunan savcının mahkemeye sunmuş olduğu mütalaasında bunun gerekçelerini göremediklerini kaydetti. Savcının, itirafçı Ayverdi'nin sadece hazırlıktaki beyanlarını esas alarak 'sanık suçludur' belirten Özçelik, Ayverdi'nin duruşmalardaki beyanlarının ise savcı tarafından dikkate alınmadığını vurguladı. 

HAKİM UYARDI

O sırada araya giren mahkeme başkanı, mütalaayı hazırlayan savcı ile duruşmada bulunan savcının aynı kişi olmadığını, dolayısıyla savcı beyi doğrudan itham etmemesi konusunda Özçelik'i uyardı. Özçelik, uyarı üzerine şunları söyledi: "Başka bir savcıysa da dosyayı incelemesi gerekirdi. İtirafçı duruşmadaki beyanlarında görgüye dayalı bir bilgim yok, böylesi duyumlar aldım, diyor. Savcı da mütalaasında yönelttiği suçlamayı delillerle ilişkilendirerek sunmak zorunda. Her iki beyan birlikte değerlendirilip, çelişkiler dikkate alınmalıydı. Savcı, kendi talebiyle dosyaya eklenen delilleri bile dikkate almadan bir mütalaa hazırlamış. Sadece duyumlar üzerine yöneltilen suçlamanın kanıttan yoksun olması, mütalaanın çöktüğü anlaşılmasına rağmen savcı iddialarını tekrarlamaya devam etmiştir. Savcının görevi varsayımsal teoriler üretmek değil, somut çıkarımlarda bulunmaktır. Bu yüzden de mahkemeye sunulan mütalaa aslında mütalaa değildir."

İtirafçının ifadesinin alınma aşamasından başlayarak mevzuata aykırılıkların söz konusu olduğunu söyleyip, bunları tek tek sıralayan Özçelik, mahkemeden mütalaanın reddi ve müvekkiline ilişkin beraat talebinde bulundu. 

ALTIPARMAK: SUÇLAMAYI KANTAYACA DELİL YOK

Avukat Kerem Altıparmak da yaptığı savunmada,  suç ve cezanın kanuniliği ilkesi gereği bir kişinin örgüt üyesi olabilmesi için iradesini o örgüte teslim etmiş olması gerektiğini ve süreklilik arz eden eylemleri olması gerekirken, müvekkilleri şahsında böylesi bir durumun söz konusu edilemeyeceğini ifade etti.  Altıparmak, bir hekim ve insan hakları savunucunun faaliyetlerinin karşılarına suç olarak çıkmasına tanıklık ettiklerini, bu mesleki faaliyetlerin "örgüt üyeliği" suçlamasına gerekçe yapılamayacağını vurguladı. Yargılama boyunca  yöneltilen suçlamayı kanıtlayacak bir delil ortaya konulamadığını da söyleyen Altıparmak, beraat talebinde bulundu. 

Av. Barış Yavuz ise savunmasında mahkeme heyetini bu hafta içerisinde benzer bir dosyaya dair verdiği beraat kararının gerekçelerini heyete hatırlatarak, soruşturma aşamasında DTK Sağlık Komitesi ile suçlanıp, kovuşturma aşamasında DTK delegeliğine dönüşen bir durumla karşı karşıya olmalarının abesle iştigal ettiğine dile getirerek beraat talep etti.

HEYET BERAAT VERDİ

Avukatlarının savunmalarının tamamlanmasının ardından karar almak üzere salonun arkasını geçen mahkeme heyeti, geri döndükleri salonda kararlarını açıklayıp, Şeyhamus Gökalp'in beraatına karar verdi. Beraat kararı salonu dolduranlarca alkışlandı. 

HİÇ OLMAMAMASI GEREKEN BİR YARGILAMAYDI

Duruşma sonrası adliye binası önünde açıklama yapıldı. Burada konuşan isimlerde TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı, "Aslında hiç olmaması gereken bir yargılamaydı. Bir yıl boyunca insanların emeğini, mücadele süreçlerini hekimlik uygulamalarında yapabileceklerini engelleyen bir tutumla karşılaştık. Aslında Türkiye'de uzun bir zamandır karşı karşıya kaldığımız bir duruma tanıklık ettik. Adil yargılanma hakkı ile karşı kaşıya kaldık. Davet etseler gidebilecek bir meslektaşımızın evini basarak ardından da tutuklu yargılayarak, onun zamanından,  hastalarından, bizlerden çaldılar. Bu Türkiye'deki hukuk sistemi hepinizin bildiği gibi belirsizlikler üzerine kurulu ve ne yazık ki ve bu sonucu biliyor olmamıza rağmen pek çok sonucun çıkabileceği bir orta oyunu ile karşı karşıya kalabildik. Bu kez meslektaşımız aldık ve sağlık hakkı mücadelemizi sürdüreceğiz" dedi.

'MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ'

Şeyhmus Gökalp ise, konuşmasında beraat etse de, bugün yanı başımda olan, öğrenciliğin, yaptığı, onunla aynı amaçla çalıştığı üstadı Selim Ölçer'in bir hafta öce yoksullukla mücadele ettiği için aynı adliyede hapis cezası aldığını ifade etti.

Gökalp, "Ben nasıl beraat ettiysem, sevgili ağabeyim, üstadım da beraat etmeliydi. Aynı karar bu adliyeden çıkmalıydı. İçeride olan Selçuk Mızraklı, o da beraat almalıydı. Bu örnekler çoğaltabiliriz. Bugün olumlu, iyi bir karar alındı belki ama tek bir gül ile bahar gelmez. Bahar tüm memlekete gelirse bahar olur.  Demokratik bir ülke olursa, eşitlik içerisinde hak ve özgürlüklerin kullanıldığı, insan haklarına saygılı bir ülke olursak bu toplum sağlıklı olur ve biz hekimlerin amacı yerine gelir. Bu mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.