T24 yazarı Murat Sabuncu ve Konda Genel Müdürü Bekir Ağırdır, İran, Libya, Suriye gerilimi iç ve dış siyasete ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Sabuncu, "İktidarın içeriye vereceği mesaj kalmadı ve azaldı. İçeride de soru işaretleri arttığı için, iktidar, operasyonlarını dışarıda yapmaya çalışıyor" yorumunu yaparak Libya tezkeresini örnek verdi.

Sabuncu'nun sözleri üzerine bunun siyaset kültüründe görülen bir durum olduğunu ifade eden Ağırdır, 'iktidarın 2015'ten beri yoğun bir biçimde toplumsal destekteki eksilmeye karşı milliyetçi ve dinci bir söylem kullandığını' dile getirdi.

Ağırdır, 'bu teorinin artık halkta karşılık bulmadığını' vurgulayarak "Güncel bir gerçeklik var; ekonomik sarsıntı, işsizlik vs. Dolayısıyla böyle çabaların toplumsal desteği artırdığına dair güçlü bir emare yok. Ufak tefek dalgalanmalar olabilir ancak iktidar artık sahiciliğini yitirdiği için bu tür meseleler toplumda çok kolay çalışmıyor, karşılık bulamıyor" diye konuştu.

Sabuncu ve Ağırdır İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin ABD tarafından öldürülmesini ve İran'ın Irak'taki ABD üslerine yönelik balistik füzelerle saldırı düzenlemesinin Türkiye üzerindeki etkilerini de yorumladı. 

Sabuncu, Türkiye'nin pozisyonunun önemli olduğunu ve 'arada kaldığını' ifade etti. Sabuncu, "Bir tarafta Suriye'de Türkiye'nin yan yana durduğu İran; diğer tarafta da Erdoğan'ın 'dostum' olarak dile getirdiği Trump var.  Türkiye dış politikada hemen hemen her cephede ikili sıkışmalar içinde kalmıştı, şimdi daha büyük bir sıkışma içinde kalıyor. İçeride anti-demokratik süreç ve arayışlar varken şimdi de dışarıdaki savaş ortamının üzerimizdeki baskısı var" yorumunu yaptı.

Bekir Ağırdır da, 'küresel karmaşıklığın ve belirsizliğin büyüdüğünü söyleyerek 'Hemen 'savaşa geliyor' demek mümkün değil ama Süleymani öldürüldü diye de bunlar oluyor değil. Türkiye, bu küresel kaostan hem en çok etkilenen ülkelerinden biri hem de önemli unsurlarından biri olacak" dedi.

Murat Sabuncu’nun T24’te sunduğu Sayıların Dili programında, Orda Doğu'daki dinamikleri de 'Arap Baharı'ndan yola çıkarak açıklayan Ağırdır, şunları söyledi:

"Elinizde toplumsal desteği olan yeni bir muhalefet, yeni bir siyasi iddia, bir ütopya yoksa, var olan düzeni sarstığınızda çıkan şey kaos olabiliyor. Bu sürecin Mısır'daki gibi diktatörlüğe dönüşmüş olanları da var, Libya'daki gibi iç savaşa dönüşmüş olanları da... Suriye'ye gelindiğinde ise, dünya bunu gördüğü için doğrudan Esad'ın gitmesine izin vermezmiş gibi ikircikli bir pozisyon aldı, Rusya ise daha açıktan pozisyon aldı ve Esad'ın gitmesini istemiyor.

Sonuç olarak Esad hâlâ iktidarda, ülkesini yönetiyor. Ancak bu durum, Esad'ın ülkesine, toplumuna karşı doğru bir iktidar politikası izlemediği gerçeğini yok etmiyor. Bu eleştiriyi yapmak başka bir şey, başka bir ülkenin yaptığı bu haklı eleştiriye müdahil olup oradaki çatışmayı körüklemek, taraf olmak, uluslararası ilişkileri zorlamak ve bu zorladığınız meselelerin kendi reel sorunlarınızı etkiler hale gelene kadar da kanırtmaya devam etmek başa bir şey; doğru değil. Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı problem bu.

AK Parti iktidarının, Arap Baharı'ndaki gelişmelere ve her bir ülkenin içinde filizlenmiş ya da var olan siyasi hareketlere bakarak tercihleri oldu. Her ülkedeki çatışmada, bir taraftan yana pozisyon aldık. Bu çatışmalar iç meselemizi de etkiledi."