Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, kadına dönük artan şiddet, İstanbul Sözleşmesi’nin hedefe konulması ve HDP Kadın Meclisi’nin yeni dönem yol haritasına dair değerlendirmelerde bulundu. Başaran, her alanda kadına yönelik ciddi saldırıların arttığı bir dönemde “Kadın mücadelesi her yerde” kampanyasını yürüttüklerini söyleyerek, “Tam da bu ihtiyaçlardan kaynaklı evin, bazı yasa değişiklikleriyle kadının aleyhine döndürülmek istenen düzenlemelerin karşısında Meclis’in, fabrikanın ve sokağın da bir mücadele alanı olduğunu ve terk edilmemesi gereken bir mücadele alanı olduğunu ifade ederek kampanya başlattık. Bir aylık bir kampanya önümüze koymuştuk” dedi.

KELEBEK ETKİSİ YARATTI

Kampanya sürecinde bir dizi eylem ve etkinlikler aracılığıyla kadınlarla bir araya geldiklerini dile getiren Başaran, kampanyanın en önemli özelliklerinden birinin, kadınlarda oluşan yalnızlık hissini kırmaya çalışmak olduğuna dikkat çekti.  Başaran, “Kadınların ne kadar yaratıcı olduğunu da gördük. Mor zincir eylemleriyle hem bir taraftan sağlığını hem bir taraftan hakkını ve yaşamını koruma duygusu ve yaratıcılığıyla hareket etti kadınlar. Beş bölgemizde yürüyüşler yaptık. Hem farkındalık yaratma, o yalnızlık hissini kırma hem de tepki örgütleme etkinliklerimiz oldu.  Özetle şöyle bir etkisinin olduğunu düşünüyorum; kadınlar pandemide zaten çok eve çekilmişlerdi ama sokağın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hep beraber tecrübe ettik. Bir kelebek etkisi yarattı daha başka kampanyaların başlamasına da vesile oldu” diye belirtti.

İKTİDARIN DERDİ KADINLAR

İstanbul Sözleşmesi’nin hedefe konulmasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Başaran, iktidarın yaratmak istediği tekçi rejimin karşısında kadınlar olduğu için kadınların hedefe alındığını belirtti. Başaran devamla, “İktidarın derdi zaten kadınları korumak değildi. Zaten eşit bir sistem kurma iddiaları yoktu. Sürekli bir aileyle tanımlama durumu vardı. İşte Erdoğan'ın son yaptığı ‘aile erkil’ tanımlaması, üzerine düşünülmesi gereken bir tanımlama” dedi. 

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ BİR BAŞLANGIÇ

Başaran, İstanbul Sözleşmesi'nin fiilen uygulanmadığını ve bugün resmi olarak kaldırılmak istendiğini belirterek, İstanbul Sözleşmesi’nin bir kanun meselesinden öte ideolojik bir mesele olduğunu söyledi. Başaran, “İktidar kendi ideolojisini örgütlüyor. İdeolojisinin önündeki bütün bentleri, barikatları yıkmak istiyor. İstanbul Sözleşmesi’nde bunlardan biri. Kadınlar da bunun çok farkında ve İstanbul Sözleşmesi'nin bir başlangıç olacağını biliyor” şeklinde konuştu. Başaran, ayrıca İstanbul Sözleşmesi’nden sonra Birleşmiş Milletler (BM) düzeyindeki 9 temel insan hakları sözleşmesinden biri olan Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi’nin (CEDAW) de iktidar tarafından gündeme getirileceğini söyledi.

FAİL ÜNİFORMALI OLUNCA...

Başaran, giderek kadına yönelik artan taciz, tecavüz kültürünün iktidarın bir özel savaş stratejisi olduğunu kaydetti. Kadın direnişinin iktidarı hızlı adım atma konusunda durduğunu söyleyen Başaran, şöyle devam etti: “Tecavüz yüzyıllardır savaş aracı olarak kullanılıyor. Türkiye’deki örneklerini görüyoruz. 90’lı yıllar, ablukalar sürecinde olduğu gibi. En son örneğini Şırnak’taki taciz ve Batman’daki tecavüz olayında gördük. Günlerdir yükselen bir ses var ama fail üniformalı olunca bahaneler üretiliyor. Fail üniformalı olunca bütün mekanizmaların önü kesiliyor. Zaten kadınlar devletin gücünü arkasına almayan failler tarafından da istismara, tacize, şiddete uğradıklarında birçok kapı kapalı. Diğer tarafta durumu örtme çabası hakim. Bu yürütülen siyasetin ortaya çıkmasıdır. Bilmediğimiz daha kaç olay var. Bize, topluma ulaşmayan, tehditle susturulan, dosyası kapatılan kaç olay var? Gülistan Doku’nun bu kadar uzun süredir kayıp olması tesadüf mü? Cezasızlık politikası ile teşvik söz konusu. Türkiye’deki kadın hareketlerinin de kimliğine bakılmaksızın bu konuda daha kolektif bir tepki ortaya koyması lazım.”

KADINLAR NE YAPMALI?

Kürt siyasetçi Gültan Kışanak’ın, cezaevinden gönderdiği “HDP’ye düşen; erkek egemenliğine karşı güçlü bir sorgulama, bilinçlenme ve arınma kampanyası başlatmaktır” önerisini de değerlendiren Başaran, şunları söyledi: “Sonuçta karma bir yapı var ve karma yapıların içerisinde erkek egemenliği mutlaka oluyor. Ve biz hiçbir zaman ‘Biz kurtulduk, kurtarıcıyız ve herkesi kurtaracağız’ gibi bir yaklaşımla bakmadık. Hep beraber mücadele edelim şeklinde yaklaştık. Bunun için daha özgün mekanizmalar kurduk. Özgün kadın meclisimiz var ve özgün kararları veren yapıları oluşturuyoruz. Binlerce yıllık oluşan bir anlayışı bir anda yakmak çok imkân dahilinde değil. Ama tabi ki bu konuda mücadele etmeye, varsa eksikliği tamamlaya devam edeceğiz. Partimizin buradaki yaklaşımının çok cesur olduğuna inanıyorum. Çünkü biz dönüşümü kendi içimizde de çok büyük mücadeleyle verdik. Bir taraftan yanımızdaki yoldaşımızı değiştirdik, dönüştürdük bir taraftan kendimiz örgütleyip güçlendik. Tabi ki bu kadar genişleyen bir hareket içinde olmaması gereken durumlar yaşandı ama bunun karşısında tavrımız çok net. Fiili olarak bir arada olsaydık geniş tartışabilirdik ama maalesef arkadaşlarımız rehin. Ama bu yazı bizim açımızdan kıymetli ve değerli. Kendimize ne yapılmalı sorusunu soracağımız bir yazıydı.” 

‘ÖRGÜTLÜLÜĞÜMÜZÜ GELİŞTİRECEĞİZ’

Başaran, HDP Kadın Meclisi’nin yeni dönemde örgütlülüğünü arttırmaya yönelik çalışmalara ağırlık vereceğini kaydederek, “Biliyoruz ki en büyük özsavunma gücümüz örgütlülüğümüzdür. Bütün saldırılara karşı da bunun özsavunmasını oluşturmak için örgütlülüğümüzü arttırmamız gerektiğini düşünüyoruz. Bu açıdan henüz bir kampanya olarak tanımlanamaz ama örgütlemeyi arttıran çalışmalara hız vereceğiz. İstanbul Sözleşmesi’nin hedef alınmasına karşı tepkileri örgütlemeye ve içinde olmaya devam edeceğiz” diye konuştu. 

 MA / Diren Yurtsever - Eylem Akdağ