Dünya barışının önemini anlatan, savaşların yarattığı yıkımı hatırlatan 1 Eylül Dünya Barış Günü’nün 81’inci yılını geride bıraktık. Arada geçen 81 yıla rağmen Türkiye’de ‘öteki’ olanı reddetme, inkar, imha, ve asimilasyon politikalarındaki ısrar sürüyor. Kürtlerin inkarı ile başlayan savaş ise bugün derinleşerek devam ediyor. 

Barışın önemine vurgu yapan Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz, geçmişten çıkarılacak derslerle Türkiye’de çözümün ve barışın zor olmadığının altını çizdi.

‘İKTİDAR TÜRKİYE’Yİ YANLIZLIĞA İTİYOR’

Türkiye’nin 2005 yılından bu yana kendini bölgesel bir güç olma durumuna getirmek için askeri politikalarını yaygınlaştıran bir çizgi izlediğini ifade eden Tahmaz, Kürt meselesi nedeniyle 40 yılı aşkındır süren savaş halinin artık bütün bölgelere yayıldığını vurguladı. 

“Bugün şunu sormak gerekiyor. Ülke içinde ve dışında herkes Türkiye’ye düşman mı, yoksa Türkiye mi herkese düşman?” diyen Tahmaz, iktidarın izlediği politikalarla Türkiye'yi 21'inci yüzyılda hem yalnızlığa hem çatışmaların içerisine çektiğini belirtti. 

Şiddetten uzak, barış içinde yaşamanın 21'inci yüzyıl insanının en doğal yaşam hakkı olduğunu vurgulayan Tahmaz, “Bu nedenle içeride ve dışarıda sürdürülen savaş 'Türkün Türk’ten başka dostu yoktur' sözünün sorgulanması için elzem bir hale gelmiştir. Ne yazık ki bunu sorgulamaktan geri durduğumuz her dakika Türkiye açısından ciddi bir gelecek tehdidi oluşturulmaktadır. Geleceğimiz şiddet, ayrımcılık, hegomonik güç olma isteğiyle karartılıyor” dedi.

‘DEMOKRATİK BİR YOL HARİTASINA İHTİYAÇ VAR’

Ülkeyi yöneten Cumhur İttifakı’nın artık militarist siyasetin dışına çıkma ihtimalinin oldukça zayıf olduğunu ifade eden Tahmaz, şu değerlendirmelerde bulundu: “Türkiye'de hak, adalet, özgürlük mücadelesi barış kavşağına gelmiştir. Türkiye eşitlikçi ve özgürlükçü bir yoldan yürüyerek barışla bütünleşen bir perspektifle, güçlü bir muhalefet, güçlü bir iktidar cephesi ve demokratikleşme yol haritasına ihtiyacı vardır. Bugün Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu tek şey süren savaş politikalarından vazgeçip adalet, özgürlük ve barış içinde eşitlikçi, özgürlükçü ve herkesin istediği gibi yaşayabileceği bir ülke yaratmaktır. Yani Çerkes’in Çerkes, Türk'ün Türk, Kürt'ün Kürt olarak yaşayabildiği bir ülkenin kurulabilmesinin bir yolu var. Bu da bütünlüklü bir demokratikleşme ve Türkiye'nin siyasal rejiminin demokratik bir zemine oturmasını sağlayacak muhalefet cephesini örmektir. Yoksa yaratılan korku cumhuriyetinin gölgesinde yapılacak mücadeleyle bu işin önüne geçebilmek mümkün değildir. Barış çağrısından imtina ederek Türkiye'nin herhangi bir toplumsal, sosyal, siyasal sorumluluğunu yönlendirmekten geri durarak yaptığı görülebilecek bir yolu kalmadığı ortaya çıkmıştır.” 

‘KÜRTLERİ KAPSAYAN MUHALEFET CEPHESİ ÖRÜLMELİ’

Tahmaz, gelinen noktada artık bütün muhalefet partilerinin kendi ezberini sorgulaması gerektiğini de söyledi. Alışılageldik siyaset ve politik çerçeve ile Türkiye'nin sorunlarına cevap verilmesinin imkansız olduğunun altını çizen Tahmaz, iktidarın yeni bir rejim inşa ettiğini, bu rejime karşı ise bütün mağdurların bir araya gelmesi gerektiğini kaydetti. 

Tahmaz, yaşanan sorunların bir daha yaşanmaması için ise herkesi kapsayan demokratik bir anayasanın oluşturulması önerisinde bulundu. 

Tahmaz, “Açık konuşmak gerekir ki burada CHP kritik bir eşiktedir. Çünkü muhalefet içerisinde en önemli pozisyona sahip olan odur, kritik pozisyona sahiptir. HDP ve İYİ Parti ile ittifakı nasıl yapacağı tartışmasından daha çok açık, şeffaf, demokratik bir muhalefet cephesini örmesi gerekir. Burada yapılabilecek en iyi şey Kürt siyasetini de kapsayan bir muhalefet cephesinin örülmesidir” dedi.

‘KÜRT DİNAMİĞİ BELİRLEYİCİ GÜÇTÜR’

“21’inci yüzyıl Türkiye'sinin neye ihtiyacı var?” diye soran Tahmaz, “Bugün siyasal krizin aşılmasında hangi dinamiklerle hareket etme olanağımız daha gerçekçi diye sorup buna göre hareket edilmelidir. Özellikle de son seçimlerde görülmüştür. Kürt dinamiği Türkiye'nin demokratikleşmesinde belirleyici bir güçtür. Ama bu belirleyici gücün kendi rolünü oynayabilmesi için muhalefetin ana omurgasını oluşturan CHP'nin bunu açık seçik bir biçimde kabullenip ortak bir hareket oluşturmaya yönelmesi gerekir” ifadelerini kullandı.

‘ÇÖZÜM ZOR DEĞİL’

Barış sorununun Türkiye'deki en büyük sorunlardan biri olduğunu dile getiren Tahmaz, şöyle devam etti: “Bunun dışında Türkiye'nin tek adam sorunu ve bir de Kürt sorunu gibi büyük bir savaş sorunu var. Bunlar bugün birbiri ile iç içe geçmiş sorunlar gibidir ama bu iki şeyin dinamikleri, muhatapları aynı değildir. Tek adam rejiminden kurtulmak için barış sorununa ilişkin açılım yapılabilir. Burada esas olarak sivil toplum örgütlerinin daha kapsayıcı bir çözüme yönelmesi gerekir. Kastettiğim şudur; barış bu ülkede yaşayan Türk'ün, Kürt'ün, Laz'ın, Çerkes'in, milliyetçinin, sosyalistin herkesin sorunudur. Burada bir ortak çözüm bulunmalıdır. Geçmişten çıkarttığımız derslerle çözüm yolu bulmak zor değildir.” 

‘KÜRT DÜŞMANLIĞININ ÖNÜNE GEÇİLMELİ’

Fakat Türkiye’de Kürt düşmanlığını yaygınlaştırmak için yoğun bir çabanın olduğuna dikkati çeken Tahmaz, bu düşmanlığa Cumhur İttifakı ortaklarının dışında diğer siyasi partiler ve kurumların da çoğu zaman destek çıktığını kaydetti.

Artık bunun önüne geçilmesi gerektiğini söyleyen Tahmaz, “Bunu yaptığımızda hem Kürt sorununun hem de barış sorunun siyasal muhataplarının, zeminin yaratılmasını sağlarız. Barış mücadelesinin, fikrinin yeniden bu toplumda hatırlatılmasına ihtiyaç vardır” dedi.

Mezopotamya Ajansı / Ferhat Çelik