Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 791'incisini gerçekleştirdi. Bu haftaki eylem de, koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle sosyal medya hesapları üzerinden canlı yayınla yapıldı. Eylemde, 24 Mayıs 1994 tarihinde Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde gözaltında kaybedilen ve 2003 yılında kemikleri bulunan Hasan Örhan ve Mehmet Selim Örhan kardeşler ile henüz kemikleri bulunamayan yeğenleri Cezayir Örhan’ın akıbeti soruldu.

AİHM TÜRKİYE'Yİ MAHKUM ETTİ

Örhanların avukatı Reyhan Yalçındağ, Kayıplar Haftası'nda olduklarına dikkati çekerek, aynı hafta 26 yıl önce gözaltında kaybedilen 2 kardeş ve 17 yaşındaki oğulları Cezayir Örhan’ın hikayesinin yıl dönümü olduğunu belirtti. Hasan Örhan, Mehmet Selim Örhan ve Cezayir Örhan’ın gözaltına alındıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınamadığını anımsatan Yalçındağ, “İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi olarak dosyanın takibi yapıldı. Nihayetinde 2002 senesinde Türkiye gözaltından sorumlu tutularak, yaşam hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle AİHM tarafından mahkum edilmiştir. Dosyanın üzerinden 20 sene geçtikten sonra zaman aşımı uygulanarak, failler hakkındaki son dosya da kapatılmak istenmiştir. Ama insan hakları savunucuları olarak bizler 'bu iş bitti' demeden bu iş bitmeyecek. Çünkü gözaltında kayıplar, gözaltında işkence, faili gizlenen cinayetler aynı zamanda insanlığa karşı işlenen cinayetlerdir ve zaman aşımına tabi tutulamazlar. Bu sebeple dönemin yetkilileri, sorumları kimler olduğu çoktan açığa çıktığı içinde zaman aşımı hükümlerinin bizlerin nezdinde geçerli olmadığını hatırlatmak isteriz” diye konuştu.

2 YIL BOYUNCA KEMİKLERİ ARADILAR

Gözaltında kaybedilen Mehmet Selim Örhan’ın oğlu Adnan Örhan ise, “24 Mayıs 1994 tarihinde babam Mehmet Selim, amcam Hasan ve kuzenim Cezayir Örhan Bolu’dan geldiklerini söyleyen askerler tarafından gözaltına alınarak götürüldüler. Yaptığımız bütün müracaatlar sonuçsuz kaldı” diyerek o döneme değindi. 11 yıl sonra Kulp’ta 8 kişiye ait toplu bir mezarın ortaya çıktığını hatırlatan Örhan, “Toplu mezarda bulunan kemiklerden biri babam diğerinin ise amcama ait olduğu sonucu çıktı. Kemiklerimizi almak istedik, bir mezarımız olsun istedik. Ancak Diyarbakır ve Kulp Savcılığı ile İstanbul Adli Tıp Kurumu kemiklerin kaybolduğunu söylediler” dedi. 

Bu olaydan sonra 2 yıl boyunca kemiklerini aradıklarını sözlerine ekleyen Örhan, “Kulp Savcılığı tarafından bize tebliğ edilen bir yazıda, kemiklerin kimsesizler mezarlığında olduğunu öğendik. Tekrar müracaat edip kemiklerimizi almak istedik. Ancak Kulp Savcılığı, 8 insanın kemiklerinin bir torbada olduğu ve tek kabirde gömülü olduğunu söyledi bize. Bu nedenden dolayı mezarın açılmamasına karar verilmiş denildi” ifadelerini kullandı. “Bir mezarımız olmadı” diyen Örhan, mücadelelerini sürdüreceklerini vurguladı.

TANIKLARIN İFADESİ SORUŞTURULMADI

Bu haftaki eylemin basın metni ise, 12 Eylül kayıplarından Hayrettin Eren’in yeğeni Setenay Yarıcı tarafından okundu. Yarıcı, “791’inci haftamızda son nefesini kaybedilen iki oğlunun ve torununun ismiyle veren Fatma Örhan’ın, torunlarına devrettiği hakikat ve adalet mücadelesine tanıklık edeceğiz” dedi. 

Örhanların kaybedilme hikayesine değinen Yarıcı, aile üyelerinin itirazı üzerine rütbeli bir askerin merak etmemelerini onları kendilerine rehberlik etmeleri için götürdüklerini ve daha sonra serbest bırakacaklarını söylediğini aktardı. Ailenin ertesi gün Jandarma Komutanlığına gittiğini ve “Bizde yok” cevabı ile karşılaştıklarını dile getiren Yarıcı, “Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın gözaltına alındığına, önce Serik Karakolu’na ardından Lice Jandarma Karakolu’na götürüldüklerine, son olarak da bir kısmı işkencehaneye çevrilen Lice Yatılı Okulu’nda 20 gün tutulduklarına dair tanıklar vardı. Tanık beyanları soruşturulmadı, Kulp Başsavcılığı gözaltı kayıtlarında Selim, Hasan ve Cezair Örhan’ın adlarının bulunmadığı gerekçesiyle soruşturmaya yer olmadığı kararı verdi” dedi. Yarıcı, ailenin hukuki mücadele sürecine de değindi.

KİMSESİZLER MEZARLIĞINA GÖMÜLDÜ

Ailenin ve İHD’nin ısrarlı arayışı sonunda 2003 yılında Mehmet Selim ve Hasan Örhan’a ait kemikler Kulp’a bağlı Bağcılar köyü yakınlarında bir toplu mezarda bulunduğunu söyleyen Yarıcı, Cezayir Örhan’ın kemiklerinin ise, hala bulunamadığını belirtti. Yarıcı, “İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda kimliklendirme çalışması yapılan kemikler 16 Temmuz 2004’te postayla Kulp Savcılığı’na gönderildi. Ancak defnetmek için kemikleri isteyen aileye Savcılık kemiklerin kaybolduğu bilgisini verdi. Aile ve İHD bu sefer de kaybedilen kemiklerin peşine düştü. Altı yıllık arayışın ardından Örhanlara ait kemiklerin, aynı toplu mezardan çıkan 6 kişiyle birlikte topluca kimsesizler mezarlığına gömüldüğü anlaşıldı” diye konuştu. 

BAŞVURULARI RET EDİLDİ

Ailenin savcılığa başvurarak, toplu gömülen 8 kişiye ait kemiklerin ayrıştırılarak, kendilerine teslim edilmesini talep ettiğine işaret eden Yarıcı, ancak savcılığın bu talebi “Ailelerin maneviyatının daha fazla bozulmaması adına” gerekçesiyle reddettiğini belirtti.

‘ADLİ SÜREÇ YENİDEN BAŞLATILMALI’

İnsanlığa karşı suçun açığa çıkartılması gerektiğini vurgulayan Yarıcı, fail ve sorumlu konumunda olanların yargılanarak cezalandırılmasını istedi. AİHM’in verdiği ihlal kararı üzerinden adli ve idari makamların hızla harekete geçmesi gerektiğine işaret eden Yarıcı, ciddi bir adli sürecin yeniden başlatılmasının sağlanması gerektiği üzerinde durdu. Yarıcı, AİHM kararı doğrultusunda uluslararası hukuka uygun yeni bir kararın tesis edilmesi gerektiğini de belirterek, adalet talebinde bulundu.