Anayasa Mahkemesi (AYM), Ağrı merkeze bağlı Sitkiye Mahallesi'nde 31 Temmuz 2015'te özel harekat polislerinin bir eve düzenlediği operasyonda HPG'li Mirzeydin Göktürk (Mervan Axçar) ile birlikte infaz edilen Sezai ve Ahmet Yaşar kardeşlere dair yapılan başvuruyu oy çokluğuyla reddetti. 

Yaşar ailesi, olayda sonra Ağrı Cumhuriyet Başsavcılığı'na çocuklarının ölümüne dair suç duyurusunda bulundu. Savcı, 16 Mart 2016'da polisler hakkında "kasten öldürme" suçlamasıyla başlatılan soruşturmada takipsizlik kararı verdi. Aile avukatları, Ağrı Sulh Ceza Mahkemesi'ne itirazda bulundu. Ancak itiraz, "Ağrı İl Emniyet Müdürlüğü mensuplarının görev ve yetki sınırlarını aşacak şekilde orantısız güç kullandığına dair dosya içinde delil bulunmadığı" iddiasıyla reddedildi. 

Aile avukatları, bunun üzerine 13 Nisan 2016'da "Yaşam hakkının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiği" gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu. 

EMNİYET GÖRÜNTÜ GÖNDERMEDİ 

AYM, Ağrı İl Emniyet Müdürlüğü'nden operasyona dair görüntü, fotoğraf ve ses kayıtlarını istedi. İl Emniyet Müdürlüğü, olaya dair herhangi bir görüntünün veya video kaydının bulunmadığını iddia ederek, sadece olay yeri incelemesi ve otopsi sırasında yapılan kayıtları gönderdi. 

Ancak emniyetin "yok" dediği ve 3 kişinin cenazesinin üst üste atılmış şekilde çekilen fotoğrafları, o dönem kimi kişiler tarafından sanal medya hesapları üzerinden paylaşılmıştı. 

PARMAK İZİ YOK 

AYM, operasyona katılan polislerin hazırladığı "Olay Tutanağı"na işaret ederek, "(...) şüphelilerin güvenlik güçlerinin yaptıkları çağrıya rağmen teslim olmayarak yanlarındaki otomatik silahlarla güvenlik güçlerine ateş ettikleri sabittir. Her ne kadar bazı materyaller üzerinde yapılan inceleme sonucunda el bombası üzerinde parmak izlerine rastlanmasa da diğer kriminal raporlarda şüphelilerin el içleri ve yanakları ile diğer vücut bölgelerinden alınan svap örneklerinde atış artıklarına rastlandığı belirlenmiştir" diye kaydetti. 

AYM, olay yerinde el bombası bulunduğu ve Ahmet Yaşar'ın üzerinde bombalı saldırı düzeneğine ilişkin doküman ele geçirildiği iddiasına da yer vererek, "şüphelilerin bir saldırı hazırlığında olduğu" değerlendirmesi yaptı. 

'MEŞRU MÜDAFAA' DEĞERLENDİRMESİ

AYM, polislerin "meşru müdafaa kapsamında silah kullandığını" ve "üçüncü kişilerin/sivillerin hayatlarının korunması kapsamında hareket ettiğini" ileri sürdü. AYM, söz konusu gerekçelerle yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edilmediğine karar verdi.

AYM, ayrıca soruşturmanın da "yeterince bağımsız, makul sürat ve özenle" yürütüldüğünü savundu. Kararda, devamla şu ifadelere yer verildi: "Somut olayda, başvuruya konu soruşturmadaki hiçbir unsur tek başına veya bir bütün olarak Cumhuriyet savcısının olayların sebebini araştırmadığına ve soruşturma aşamasında toplanması gereken delillerin tamamının toplanmadığına, soruşturmanın bağımsız olmadığına, toplanan delillerin kapsamlı, nesnel ve tarafsız analizini yapmadığına işaret etmemektedir. Böyle bir durumda ve insan haklarına saygılı olan bir hukuk devletinde silah kullanımının zorunlu durumda ve ortaya çıkan tehlikeye nazaran orantılı biçimde kullanıldığını, dolayısıyla silahlı güç kullanan polislerin eylemlerinin hukuka uygun olduğunu değerlendirerek kovuşturmasızlık kararı ile sonuçlanan soruşturmanın etkili yürütülmediğini söylemek mümkün değildir. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edilmediğine karar vermiştir."

 İKİ ÜYE KARARA KATILMADI

Mahkemenin iki üyesi de, soruşturmanın Anayasa’nın 17’inci maddesinin gereklerine uygun nitelikte yürütülmediği ve yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğini belirterek, karşı oy kullandı.