Eski Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan’ın cezaevine girerken çıplak aramaya maruz kaldığı ortaya çıktı. Arslan, çıplak arama sırasında darp edildiğini belirterek Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. Ancak AYM, Arslan’ın ‘kötü muamele yasağı’ ile ilgili yaptığı bu başvuruyu reddetti. AYM kararında, Arslan’ın çıplak olarak aranmasına ilişkin inceleme başlatılması gerektiğini belirtilerek, “Aramanın dışarıdan görülmeyecek, kayıt cihazı bulunmayan bir ortamda, giydirilen önlük üzerinden ve iç çamaşırı kalacak şekilde, başvurucunun hemcinsi olan infaz koruma memurları tarafından gerçekleştirildiği anlaşılmıştır” denildi.

Eski DBP Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan, Şubat 2018’de ‘terör örgütü üyeliği’ suçlamasıyla tutuklanmıştı. Arslan, Diyarbakır D Tipi Kapalı İnfaz Kurumu’nda Rize L Tipi Kapalı İnfaz Kurumu’na sevk edilmişti. Arslan, Rize Cezaevi’ne girişi sırasında çıplak aramaya maruz kaldı. Arslan, iddiasına göre, çıplak arama sırasında 10 kadar gardiyan tarafından darp edildi. Arslan’a yönelik çıplak arama cezaevi tutanağına şöyle yansıdı:

“Ceza infaz kurumuna 19 Şubat 2018 günü saat 11:20 sıralarında hükümlü/tutuklu olarak gelen Mehmet Arslan’ın kuruma ilk kabulünde, dışarıdan hiçbir şekilde görülmeyeceği ve görüntü kaydeden bir cihazın bulunmadığı bir odada, kişinin tenine çıplak elle dokunulmadan ve giydirilen önlük üzerinden yapılan üst aramasında, kuruma girmesinde sakınca bulunan herhangi bir yasak madde bulunamamıştır.”

Arama işleminden sonra yapılan sağlık kontrolünde, Arslan’ın her iki kulağında yeni oluşmuş kızarıklık ve sağ dirseğinde yeni oluşmuş yüzeysel iki kesi tespit edildi.

Arslan, çıplak aramayla ilgili 21 Şubat 2018 tarihinde Rize Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Arslan, dilekçesinde, “İnsani olmayan çıplak arama yöntemine maruz kaldım. Kamu görevlileriyle bu konuyu müzakere etmeye çalışırken 10-15 kişi tarafından hastanelik oluncaya kadar darp edildim. Kameralar yaşananları kaydetti. Vücudumun çeşitli yerlerinde morluklar ve şişlikler oluştu” dedi.

Arslan’ın şikayet dilekçesi 23 Şubat 2018 tarihinde Rize Başsavcılığı’na gönderildi. Rize Başsavcılığı, 27 Şubat 2018 tarihinde yetkisizlik kararı vererek, dosyalı Kalkandere Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Kalkandere Başsavcılığı, 30 Mart 2018 tarihinde soruşturma başlattı.

Rize Cezaevi yönetimi de Arslan hakkında suç duyurusunda bulundu. Arslan ve Rize Cezaevi’nin karşılıklı suç duyurusu aynı dosyada birleştirildi.

DİSİPLİN CEZASI KALDIRILDI

Öte yandan Rize Cezaevi, Arslan hakkında disiplin soruşturması başlattı ve Arslan’a, arama işleminde fiziki ve sözlü direnişte bulunduğu gerekçesiyle 28 Şubat 2018 tarihinde bir ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası verildi. Arslan, bu cezaya itiraz etti. Rize İnfaz Hakimliği, itirazı kabul ederek 29 Mart 2018 tarihinde disiplin cezasını kaldırdı.

“ÇIPLAK ARAMA MAHREMİYETİN İHLALİ”

Rize İnfaz Hakimliği kararının gerekçesinde, Arslan’a çıplak arama yapıldığı belirtilerek şunlar kaydedildi:

“Çıplak arama elbette ki kişinin mahremiyetini ihlal edecek bir uygulamadır. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Tüzüğün 46. maddesinin 2. Fıkrasında, hükümlünün üzerinde kuruma sokulması veya bulundurulması yasak madde veya eşya bulunduğuna dair makul ve ciddi emarelerin varlığı ve kurum en üst amirinin gerekli görmesi halinde çıplak olarak veya beden çukurlarında arama yapılabileceği hükmü mevcuttur. Ancak başka ceza infaz kurumundan sevk ile gelen hükümlünün belirtilen makul ve ciddi emare olduğuna yönelik delil olmadan çıplak arandığı, hükümlünün bu nedenle pasif direniş gösterdiği, aramaya karşı koyma suçunun oluşması için gereken fiziksel direnişi ise göstermediği, bu durumun hükümlünün ifadelerinde ve tutulan tutanaklarda sabit olduğundan aramaya karşı koyma suçu oluşmamıştır.”

“USULE UYGUN ŞEKİLDE ARADIK”

Kalkandere Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturmada ise Arslan’ın arama işlemini yapan beş infaz koruma memuru ve Arslan hakkında muayene raporu düzenleyen M.K.’nın ifadesi alındı. İnfaz kuruma memurları, Arslan’ın, silahlı kuvvetlerin Afrin’de yaptıklarının kendine yapıldığını söylediğini savundu. İnfaz kuruma memurları, ifadelerinde, Arslan’ı herkese yapıldığı üzere önce üst, sonra alt kısmındaki kıyafetlerini çıkararak usule uygun şekilde aradıklarını ve onu darp etmediklerini savundu.

Hekim M.K. ise ifadesinde, Arslan’ın darp şikayetinin olmadığını ve üzerinde gördüğü birtakım lezyonları raporuna yazdığını açıkladı.

Savcılığın talebiyle Arslan’ın arandığı koridorun kamera kaydığının çözümü Kalkandere İlçe Emniyet Amirliği’nden istendi. İki polis memuru tarafından inceleme tutanağı hazırlandı. Polisler, Arslan’ın aramasına ilişkin dört fotoğraf karesinin yer aldığı tutanakta, Arslan’ın saat 10:14’te infaz kurumuna girdiğini, saat 10:24’te odaya alındığını ve Arslan’ın araması devam ederken saat 10:30’da odanın girişinde infaz koruma memurlarının kalabalık şekilde beklediğini ve saat 10:40’ta Arslan’ın odadan çıktığını anlatıldı.

Polis tutanağında, kamera görüntüsünü kalitesiz olması nedeniyle net görüntü elde edilemediği ve infaz koruma memurlarının Arslan’a fiziki müdahalesinin olmadığı kaydedildi.

Savcılık, Arslan’ın cezaevi ve cezaevinin Arslan hakkında yaptığı suç duyurusuna takipsizlik kararı verdi. Arslan, karara itiraz etti. Arslan’ın başvurusu, 20 Kasım 2018 tarihinde Rize Sulh Ceza Hakimliği tarafından reddedildi ve karar, Arslan’a 31 Aralık 2018 tarihinde tebliğ edildi. Arslan, AYM’ye 31 Aralık 2018 tarihinde bireysel başvuruda bulundu. Arslan, başvurusunda cezaevine girişi sırasında hukuka aykırı fiziksel güç kullanıldığını ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürdü.

AYM, Arslan’ın başvurusunu 24 Kasım 2021 tarihinde karara bağladı. AYM, Arslan’ın kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin iddiasına ilişkin oybirliği ile “ihlal yok” kararı verdi. Ancak Arslan’ın çıplak aramaya maruz bırakıldığı iddiasının araştırılmasını istedi.

"ÇIPLAK ARAMAYI HEMCİNSİ İNFAZ KORUMA MEMURLARI YAPTI"

AYM kararında, çıplak aramaya ilişkin, “Başvurucunun çıplak arama yapılmasına ilişkin şikayetleri incelenmelidir. Başvurucu çıplak aramaya maruz kaldığını iddia etmiş, fakat aramanın usulüne ilişkin ayrıntı dile getirmemiştir. Diğer taraftan aramanın dışarıdan görülmeyecek, kayıt cihazı bulunmayan bir ortamda, giydirilen önlük üzerinden ve iç çamaşırı kalacak şekilde, başvurucunun hemcinsi olan infaz koruma memurları tarafından gerçekleştirildiği anlaşılmıştır” denildi.

AYM, Arslan’ın kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin iddiasını neden reddettiğini ise şöyle açıkladı:

“Başvurucunun iddiasının aksine, soruşturma işlemlerinin yavaşlatılması amacıyla dilekçesinin bir süre işlemsiz bırakıldığına yönelik veri mevcut değildir… Kötü muamele yasağının ihlal edilmemesinde, kullanılan gücün orantılı olması şartı aranmaktadır. Aramaya karşı koyan başvurucunun yaralanma şekli ve ağırlığı dikkate alındığında, başvurucunun direncinin kırılması amacıyla kullanılan gücün orantısız olduğu sonucuna ulaşılması zor görünmektedir. Her ne kadar başvurucu vücudunun birçok yerinde morluklar oluşacak şekilde ağır yaralandığını iddia etmiş ise de Başsavcılık, başvurucunun söz konusu iddiasını destekleyen delil olmadığı kanaatine varmıştır. İlk muayene raporundaki bulguların yanı sıra incelenen kamera görüntülerinde de başvurucunun yaralandığına ilişkin emare bulunmadığı gözetildiğinde, Başsavcılığın kanaatinden farklı bir sonuca ulaşmayı gerektiren herhangi bir delilin başvuru dosyasına yansımadığı anlaşılmıştır. Sonuç olarak, infaz görevlilerinin gereken ölçüyü aşacak şekilde başvurucuya fiziksel müdahalelerini gösteren delil bulunmadığı değerlendirilmiştir.”

Arslan’ın avukatı Şivan Cemil Özen, AYM kararına karşın iç hukuk yollarının tükendiğini ve olayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıyacaklarını belirterek şunları kaydetti:

“AYM bireysel başvurumuzu kabul edilebilir buldu ancak ihlal olmadığına hükmetti. ‘İhlal bulamıyoruz’, ihlal bulamadığı da kötü muamele. Görevli memurlara karşı direnme suçunun oluşup olmadığına ilişkin soruşturma yürütülmüştü. Direnme suçunun olmadığına ilişkin hüküm kuruldu. Direnme suçu oluşmamışsa yani memurlara direnmemişse nasıl olur da yüzünde bu kadar morluklar oluşur. Direnme suçu oluşmamışsa nasıl olur da yapılan müdahale ’10 kişilik müdahale aslında uygun bir müdahaledir, direncini kırmak için’ diyor. Direncini kırmak için kolundaki morluklara, yaralara sebep veriyorsa bu nasıl müdahale biçimidir?

Dün itibariyle dört aylık süremiz başladı. Dört aylık süre içinde, 1 Haziran’da başvuru süremiz bitiyor. AİHM başvuracağız. Kötü muamele, etkili soruşturma yürütülmemesi konusunda başvuru yapacağız.”