Faili meçhul cinayetler, uyuşturucu ticareti ve insan kaçırma gibi suçların yoğun yaşandığı 1990'lı yıllarda ortaya çıkan mafya oluşumlarının içerisinde yer alması nedeniyle yargılanan ve hüküm giyen organize suç örgütü başı Sedat Peker'in son dönemlerde yaptığı açıklamalar gündemdeki yerini koruyor. Uzun bir süre destek verdiği AKP'deki çekişmeler sonrası ülkeden ayrılan Peker, bugüne kadar yayınladığı 5 video ile adete kimi kirli olaylar ve mafya-devlet-medya ilişkilerine dair dikkat çekici iddialar ortaya atıyor. 

Söz konusu iddiaların hedefinde ise, Susurluk Davası'nda "suç örgütü yöneticiliğinden" ceza alan dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bulunuyor. Peker, "Derin Mehmet" olarak nitelendirdiği Ağar'ı, kimi cinayetler, bazı iş insanlarının mal varlığına el koymak ve uyuşturucu ticaretiyle suçluyor. Peker, "dönüş biletim" dediği Soylu'nun ise, savcı-hakim atayarak, bakanlıklardaki bazı imar işlemleri ellerinde bulunduran akrabalarına destek olduğunu iddia ediyor. 

Peker, en son Bakan Soylu ile arasında aracılık yaptığı iddialarını yalanlayan "internethaber" sahibi Hadi Özışık ile videosunu yayınladı.

90'lı yıllarda mafya-devlet-medya ilişkilerine yakından tanıklık eden gazeteci-yazar Hüseyin Aykol, halen gündemdeki sıcaklığını koruyan gelişmeleri Mezopotamya Ajansı değerlendirdi. 

İNTİKAM ÇABASI  

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ısrarı ve AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın kabulüyle yapılan yasal düzenleme üzerine organize suç örgütü başı Alattin Çakıcı'nın serbest bırakıldığını anımsatan Aykol, söz konusu kişi ile Ağar ve Bahçeli'nin ilişkilerine dikkati çekti. Daha önce Peker’e yaptırılan "işlerin" Çakıcı'ya devredildiğini kaydeden Aykol, Çakıcı'nın tahliye sürecinde Peker’in yurtdışına çıktığına işaret ederek, “Anlaşılan ona da ‘kaç’ denmiş. Sedat Peker’e yaptırılan işlerin bundan sonra Çakıcı ve Ağar ekibine yaptırılacağı söylenmiş olmalı. Peker bugün ‘Bana kaç dediniz. 1 yıl sonra biz seni geri getireceğiz dediniz. Ama anlaşıldığı kadarıyla şimdi benden vazgeçtiniz’ diyerek açıklamalarda bulunuyor. Kendince onlardan intikam alıp, zor durumda bırakmaya çalışıyor” dedi. 

TÜRKİYE TEMİZLENMEDİ

Mafya-devlet ilişkisinin uzun yıllar öncesine dayandığını vurgulayan Aykol, “Çeteler arasında bazı yerler ‘bu bölge senin olsun, şu yer senin olsun’ şeklinde paylaşılıyor. Ama paylaşılan pastanın küçüldüğü ve bu bağlamda yeniden bir örgütlenme sağlanması isteniyor. O nedenle böyle bir çatışma ve itiraflar çıktı. Ama çok daha eskiye dayanan bir konu bu. NATO’nun komünistlere karşı illegal bir örgütlenmesi var. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra NATO’nun gladio örgütleri Avrupa’da temizlenmişti. Sadece Türkiye’de temizlenmemişti. Ergenekon davalarında ‘Türkiye’de de temizleniyor’ diye iddia edildi. Nitekim bilinen suça karışmış polisler ve subayların en azından birkaçı bu Ergenekon davalarına dahil edilmişti. Ancak onlar da bir şekilde aklanmış oldular” diye konuştu. 

Gladio örgütlenmesinin genişletildiği ve kimi suç örgütlerinin de bunlara eklendiğini kaydeden Aykol, “Bu örgütler Türkiye’de bilinen ve görünen unsurlar. Suriye’de bir şekilde barış olduğunda ve İdlib temizlendiğinde bunları aratacak suç örgütleri ve elebaşları Türkiye’nin başına bela olacak. Kamuoyu bunları bile arayacak” uyarısında bulundu. 

UYUŞTURUCU TİCARETİ

Ülkedeki uyuşturucu ticaretinin suç örgütleri ve bazı isimler üzerinden yapıldığına dikkati çeken Aykol, "Afganistan’dan başlayan bir uyuşturucu üretimi var. Bunun Türkiye ve İran sınırlarından Avrupa’ya taşınması olayı var. Bu taşıma olayları ve uyuşturucunun ülkede gençler arasında çok yaygın olarak kullanıldığı biliniyor. Burada da satıldığı ifade ediliyor. Bunu da böylesi suç örgütleri yapıyor" dedi. 

Aykol, 90’lı yıllardan itibaren bazı siyasetçilerin ve bakanların da bu suçlara bulaştığına işaret ederek, “O nedenle Türkiye’yi bu konuda da zorlayacak şeyler ortaya çıkıyor. Bütün bunların sebebi de bu pazardan elde edilen paraların nereye gittiği. Eskiden bu ihaleleri de mafya denilen kişiler yönetirlerdi. Kimin hangi ihaleyi alacağını onlar belirlerdi. Şimdi zaten onları da Saray belirliyor. 4-5 müteahhitten başkası ciddi ihaleler alamıyor. O nedenle artık onlara da bu konuda para akışı yok. Para akışı olmadığı için böyle bir kavga koptu diye düşünüyorum. Hükümetin düşmesine neden olacak gelişmelerden biri bu konu” değerlendirmesinde bulundu. 

GAZETECİLERİN ROLÜ  

Geçmiş yıllarda kendilerini gazeteci olarak tanıtan kişilerin devlet-mafya ilişkilerine önayak olduğunu söyleyen Aykol, şunları söyledi: “Süleyman Soylu ‘Sedat Peker ile benim ilişkimi gösteren olursa ben her türlü cezaya razıyım hatta idam bile edebilirsiniz beni’ diye gürlemişti. Onun sebebi şu; ‘Biz bu pazarlığı yüz yüze yapmadık.' O pazarlığı arada birtakım memurlar yaptı. Gazeteciler 'haber yapıyorum, soru soruyorum' ayağına yapmıştı. Bu insanların habercilikle çok müthiş bir şekilde zengin olmalarının sebebi ise böylesi ilişkilermiş. Eskiden bunu biz şöyle öğreniyorduk; Araştırmacı gazeteciler ölüm pahasına -ki burada ölenler de oldu Uğur Mumcu gibi-  öğrenirdi. Şimdi ise biraz sosyal medyanın da etkisiyle bu şekilde öğreniyoruz. Yani bu ilişkiler sonunda ortaya çıkmaya mahkum." 

YARGININ SESSİZLİĞİ

Tüm bunlar karşısında yargının harekete geçmediğine vurgu yapan Aykol, “Yargı yok, yürütme denilen şey kendisi. Yasama yok. Yapsa bile zorla yaptırılıyor ve kendisinden geçiyor. Kendisi bir gece yarısı kararname yayınlıyor ve oluyor. 90’lı yıllarda bakan istifa ederdi, Meclis’te bir soruşturma komisyonu oluşturulurdu. Bu soruşturma komisyonunda konuşulanlar başka insanların istifasına neden olabilirdi. Ama şimdi bu anlamda siyasetin bir şey yapabileceğini ve yapmak isteyeceğini sanmıyorum" ifadelerini kullandı. Aykol, kirli ilişkilere bulaşmış iktidarın ancak erken seçimle gideceğine dikkati çekti.  

'ZEHİRLİ YILAN' İLE İŞ 

İktidar partisinin yaşananların araştırılması yönündeki çabaları da engellediğini söyleyen Aykol, şöyle devam etti: "Cumhurbaşkanına ‘siz bu konuda ne düşünüyorsunuz’ deniliyor, O da ‘mafya ile ilişkide olmak zehirli yılanla ilişkide olmaktır’ diyor. Oysa o zehirli yılan dediği Sedat Peker, birkaç ay öncesine kadar Erdoğan lehine mitingler yapan bir mafyaydı. O zamanlar onların işine geliyordu. Koruma verdiklerini, telefonunun dinlenmesini önleyecek aletler verdiklerini Sedat Peker’in kendisi söylüyor. Bu zehirli yılanla şimdiye kadar iş tutmuşlar. Ortaya çıkan pislikleri muhalefete mal etmeye çalışıyorlar. Ne kadar algı yönetimi yapmaya çalışsalar da durumları kötü.”

‘SOYLU’YU HARCATMAZLAR’

İktidarın düşmesi halinde bu kirli ilişkilerin temizlenebileceğini kaydeden Aykol, “Ondan sonra araştırma komisyonları kurulabilir. Suç örgütleriyle iş birliği içinde olanların yakalanması ve bunların yargılanması ile olur. En kolayı Süleyman Soylu’nun istifa etmesi olabilir. Ki istifa ettiğinde de Ruhsar Pekcan’a yapılan muamelenin aynısı olur. Ama hükümetin MHP ortaklığı olduğu için sanıyorum Süleyman Soylu’yu böyle bir yolda harcatmazlar. Bu yolda bir temizlik bekliyorsak bir an önce seçimlerin yapılmasını istemekle bekleyebiliriz. Ben bunun dışında bir çözüm beklemiyorum” diye konuştu. 

MA / Berna Kişin