İçişleri Bakanlığı, 2016 yılında İstanbul Sultanahmet'te 10 kişinin ve Urfa’nın Suruç ilçesinde 33 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıların patlayıcılarını temin ettiği belirtilen DAİŞ üyesinin Urfa'da yakalandığını açıkladı. Azzo Halaf Süleyman El Aggal adlı DAİŞ üyesinin, birçok canlı bomba eyleminin planlayıcısı Abu Bera (K) Mahir El Aggal ile birlikte hareket ettiği, Türkiye'deki bazı saldırılarda kullanılan patlayıcıların getirilmesini sağladığı ve örgütün lojistiğinden sorumlu olduğu belirtildi.

Söz konusu 2 DAİŞ üyesi, Suruç ve 10 Ekim Ankara Katliamı gibi dava dosyalarında isimleri geçmeyen kişiler. Bakanlık tarafından yaşanan katliamlardan 5 yıl sonra bu iki kişinin de katliam faili olduğu duyurulması 10 Ekim Ankara Gar Katliamı’nda 5 yıldır tespit edilemeyen 45 tane X, Y, Z olarak tanımlanan kişileri akıllara getirdi.

X, Y, Z BİR TÜRLÜ TESPİT EDİLEMEDİ

DAİŞ tarafından yapılan katliamların tümünün Antep-Adıyaman DAİŞ yapılanması tarafından yapıldığı ortaya çıkmasına rağmen 10 Ekim Ankara Katliamı dava dosyasında X, Y, Z olarak adlandırılan kişilere dair mahkeme tarafından 5 yıldır herhangi bir işlem yapılmadı. 15 Aralık 2020 tarihinde görülen duruşmada mahkeme heyeti bazılarının fotoğraf ve görüntülerinin net olduğu şahısların araştırılmasına ilişkin karar oluşturdu.

Dava avukatlarından Murat Kemal Gündüz de 15 Aralık 2020 tarihinde görülen duruşmada, “Davamızın ‘X, Z, Y’ olarak tanımladığı 45 sanık var. Bunlarla ilgili hiçbir gelişme yok. Ceza yargılanmasının temel dayanağı ispat ve delil olduğunu söylüyoruz. İspat ve delil bir arada olmalı. Hücre evine giren insanların, net fotoğrafları olan insanların sokakta geziyor olması çok acı. Buna çözüm üretilmesi için yüzlerce kişi hakkında albümler oluşturulmuş ama taleplerimize rağmen bu albümler gösterilmiyor” demişti.

Yeni yakalanan DAİŞ üyesinin Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava dosyasında yer alan X, Y, Z olarak adlandırılan fotoğraflar arasında olup olmadığı yapılacak incelemeyle ortaya çıkacak. DAİŞ katliamlarında bulunmayan sanıklar ve kimliği tespit edilmeyen kişiler, dava dosyalarında adaletin sağlanması önündeki en büyük engel.

EBU ZEYNEP DE 5 YIL SONRA DOSYAYA GİRDİ

10 Ekim Ankara Katliamı’nın asıl planlayıcı ve Türkiye emiri olduğu düşünülen Ebu Zeynep isimli DAİŞ üyesinin varlığı 21 Eylül 2020 tarihinde görülen duruşmada ortaya çıktı. Davanın Avukat Komisyonu’nda yer alan Erkan Ünüvar, mahkemede sanık Yunus Durmaz ile yaptığı yazışmalardan Türkiye’deki katliamların talimatını veren ve Türkiye emiri olduğu anlaşılan Ebu Zeynep’in soruşturmaya dahil edilmediğini sadece Emniyet Genel Müdürlüğü’nün Ebu Zeynep’e dair hazırladığı fezleke olduğunu açıklamıştı. Ünüvar, “Yunus Durmaz bu kişiye ‘şeyh’ diye hitap ediyor. Emniyet, yapılan görüşmelerde Ebu Zeynep’in Türkiye sorumlusu olduğunu değerlendirmektedir. Bu yazışmalar bizim dosyamızda var. Mektup isimli bir yazışmada ‘Türkiye bize savaş ilan etti biz de vurun dedik’ deniliyor. Şeyh dedikleri Ebu Zeynep’ten talimatların alındığını ve yapılan yazışmalarda ayrıca tercüman kullanıldığını da anlıyoruz” bilgilerini paylaşmıştı.

Avukatların çabası sonucu, firari sanıklar yönünden 21 Eylül 2020’de görülen davada mahkeme heyeti, Ebu Zeynep hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştu.

‘DEFALARCA BULUNMASINI İSTEDİK’

Suruç katliamında bomba taşıdığı 6 yıl sonra açıklanan ve dava dosyasında hiçbir yerde ismi geçmeyen DAİŞ üyesinin Urfa’da yakalanmasını değerlendiren 10 Ekim Ankara Katliamı Davası Avukat Komisyonu üyesi İlke Işık, “Bakanlık tarafından açıklanan her iki isim bizim dava dosyamızda da yok” dedi.

Işık, “Aslında biz bu işin içinde kimler var diye çok araştırma yaptık ancak bu isimlere rastlamadık. Hala da çabamız sürüyor. Bizim dosyamızda 45 tane X, Y, Z vardı. Bunların bazılarının görüntüleri, güvenlik kameralarında çok net olmasına rağmen savcılıkça araştırma yapılmadan iddianame hazırlanması itiraz ettiğimiz bir durumdu. Ancak hala bu kişilerin kimlikleri tespit edilmiş değil. Bizim ısrarımızla yıllar sonra Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, savcılığa suç duyurusunda bulundu. Hala bu suç duyurusu sonuçlandırılmış değil. Kimliği belirsiz katliam sanıkları olduğu ve bunların nerelerde gezdiği bilinmediği, bunun çok büyük tehlike olduğunu defalarca dile getirdik. Şimdi anlaşılan dile getirdiğimiz durumla karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.

TÜM DAVALARI ETKİLEYECEK GELİŞME

Suruç ile 10 Ekim Ankara Katliamı arasında bağlantı olduğuna ve zamanlamasının da yakın olduğuna dikkati çeken Işık, “O yüzden hem 10 Ekim dosyasını hem de DAİŞ davalarını ilgilendiren bir gelişme yaşandı. Ancak sadece kamuoyuna yansıyan bilgilere sahibiz. Şimdiye kadar neredeydi? Urfa’da şimdiye kadar neden yakalanmamış gibi sorular var? Zamanında yakalanmayan, kimliği dahi tespit edilemeyen çok sanık vardı. Hala dava dosyamızda firari sanıklar var. Bu yakalanmamalarda ardı sıra DAİŞ katliamlarının gerçekleşmesine neden oldu. Şimdi katliamlardan 6 yıl sonra böyle bir şeyle karşılaşıyoruz. Zamanında neden yakalanmadı? Bu kişi kimdir, ne kadar zamandır izleniyor? Hangi katliamla ne kadar bağlantısı var? Sorularının cevaplarını bizlere ve müvekkillerimize açıklanması gerekir” ifadelerinde bulundu.

EN BAŞINDAN GEREĞİ YAPILMADI

Ankara Katliam davasında da 5 yıl sonra ortaya çıkan Ebu Zeynep’i hatırlatan Işık, ekledi: “Katliamın en başında zaten bu dosyalar incelenmedi, gereği gibi soruşturulmadı. Katliamların aydınlatılmasına engel olundu. Daha kötüsü katliama dahil olabilecek bir sürü insanın serbest gezmesine bu sayede izin verildi. Soruşturma ve yargılama süreçlerinin çok acı sonuçları bu. 6 yıl sonra ‘Suruç Katliamı’na bomba sağlayan kişiyi bulduk’ demek çok ayıptır. Başka katliamlarda yer aldı mı? Nasıl bu kadar süre dışarıda kalabildi? Sorularını sormak gerekir.”

Mezopotamya Ajansı/ Berivan Altan