İmralı Cezaevi’nde 22 yıldır ağır hak ihlalleriyle tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan, sağlığıyla ilgili sosyal medyaya yansıyan kimi iddiaların büyüttüğü kaygılar ve tepkiler sonucu 25 Mart’ta ailesiyle telefonda görüştürüldü. Tüm tutuklu ve hükümlülerin yasal olarak haftada bir 10 dakika süreyle aileleriyle telefon görüşmesi yapma hakkı bulunmasına rağmen, bu hakkından yararlandırılmayan Öcalan, ailesi ve avukatlarıyla yüz yüze görüşmesinin engellendiği koşullarda 27 Nisan 2020’de ilk kez bu hakkını kullanabilmişti. 

Gerçekleşen ikinci telefon görüşmesi ise, sadece 4,5 dakikalık sürüp, yarıda kesildi. Görüşmesinin yarıda kesilmesi ve bu konuda herhangi bir resmi açıklama yapılmaması, Öcalan’a dair kaygıları daha da arttırdı.

12 Eylül Darbesi döneminden beri demokrasi güçlerinin avukatlığını üstlenen Kazım Bayraktar, tecrit politikasının 12 Eylül döneminde bu yana uygulanmaya çalışıldığını, ancak Kürtler söz konusu olduğunda tecridin ağırlaştığını söyledi. 

KÜRTLERE NEGATİF HUKUK 

Bayraktar, “Kürtlere yönelik negatif anlamda bir hukuksal ayrıcalık var. Batıda bir işkence politika haline gelmişse, Kürtlerde bu daha fazladır. Tecrit F tipleri ile uygulanıyorsa, Kürtlerde daha da fazladır, hele onların öncülerine dönük olan tecrit daha katmerlidir” dedi.   

Öcalan’a yönelik sistematik tecridin ise çok daha farklı anlamları olduğunu ifade eden Bayraktar, bunlardan birinin Öcalan ile öncülüğünü yaptığı Kürt siyasi hareketin bağlantısının koparılması ve zayıflatılması hedefi olduğunu söyledi. bayraktar, “Bundan hareketle de Kürt siyasi hareketini, Kürt halkını pasifize edebileceği düşünülüyor. Tecrit ve baskılar böyle başladı. Fakat bir süre sonra gördüler ki Öcalan’a uygulanan tecrit, Kürt siyasi hareketinde beklenilen gerilemeyi yaratmadı. Aksine giderek daha fazla toplumun kılcal damarlarına kadar politikleşme süreci yaşandı. Şu anda Öcalan üzerindeki tecrit dışarıdaki Kürt siyasetinin tasfiye hareketiyle birlikte yürüyor. Ondan bağımsız bir tecrit değil. HDP’ye açılan kapatılma meselesi de bununla ilişkilidir” diye konuştu.

ÖCALAN’IN ETKİSİ 

Bayraktar, şöyle devam etti: “Öcalan’ın siyasi etkisinin ve öncülüğünün tecritle kırılması amaçlanıyordu fakat olmadı. Öcalan’ın geliştirmiş olduğu politikalar nedeniyle eğer çözüm masasına oturulacaksa da Öcalan’ın öncülük yapmasını isteyen bir devlet politikası var. Bugüne kadar çözüm için gösterilen çabalar, kurulan ilişkiler birazdan bunun sonucunda oluştu. Öcalan’ın çözüm noktasındaki politikaları netleşti. Topluma aktarıldı. HDP de iktidar odakları da bunu biliyor. Şimdi çözüm süreci tasfiye edilirken, Kürt siyaseti tümüyle tasfiye edilmeye çalışılırken, yapılması gereken önemli şeylerden birisi de daha önce olduğu gibi Öcalan’a tecrit uygulamaktı, tam bir tecrit. Yani hukuk falan hiç yok burada ve hukuk burada altüst olmuş durumda.”

'TOPLUMSAL DİNAMİKLER HAREKETE GEÇMELİ’

Öcalan’a uygulanan tecridin Kürt halkında da yansımalarının olduğunu belirten Bayraktar, “Tecrit uygulandığı zaman Kürt halkı, devletin çözümle ilgili devlet politikaların olmadığını anlıyor, buna tepki geliştiriyor. HDP’de de gelişiyor. Cezaevlerindeki tutuklular da buna karşı tepki geliştiriyor. Sonuçta bu tecridin kırılmasına yönelik mücadele gerekiyor. Dışarıda etkin bir mücadele olamamasının bir sonucu olarak belki açlık grevleri bunu tetiklemeye çalışıyor. Tecride karşı mücadeleye biraz içeriden öncülük yapılmaya çalışılıyor ama gördüğüm kadarıyla şöyle bir şeye ihtiyaç var; tecridin kırılması için dışarıdaki, sosyal, toplumsal mücadelenin dinamiklerinin ateşlenmesi gerek. İşçiler, Kürtler, kadınlar, öğrenciler ve ezilen tüm kesimlerin toplayacak bir kanala götürecek pratik bir mücadeleye ihtiyaç var. Yani olay artık parlamentodan çok toplumsal dinamiklerin harekete geçirilmesine ihtiyaç var. Harekete geçirilirse, içeride zaten baskı altında olan tutukluların tecride karşı bir açlık grevi yapmalarına da ihtiyaç kalmaz” dedi.

Av. Bayraktar, PKK Lideri Öcalan ile kardeşi Mehmet Öcalan arasındaki telefon görüşmesinin yarıda kesilmesini de değerlendirdi.

‘ÖCALAN’IN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ ENGELLENDİ’

Bayraktar, “Bu kadar kısa sürmesinin nedeni, sağlık durumu ile ilgili bir endişe ve kaygıları ortada kaldırmaktı. Devlet burada ‘İşte hayatta ve konuşabiliyor’ mesajı verdi. Bu görüşmede ‘evet Öcalan sağ, konuşabiliyor’ bunu anlamış olduk ama onun ötesinde görüşme daha fazla uzasa Öcalan düşüncelerini açıklayacaktı. Ne yapılması gerektiğine dönük tavsiyelerini, önerilerini açıklayacaktı. Bu nedenle kısa kesildi. Telefonun kesilmesindeki korkunun nedeni, şu anda Öcalan’ın Kürt siyasi hareketine çözüme veya mücadeleye yönelik önereceği taktikler olabilir. Telefonun kesilmesiyle bu amaçlandı” yorumunda bulundu. 

Devlet ve iktidarın siyasal hesapları çerçevesinde Öcalan’ın sağlığı ile ilgileneceğini dile getiren Bayraktar, “Bu siyasal hesaplar çerçevesinde Kürt siyasetinin, Kürt halkının Öcalan’a verdiği önem ve değer olduğu sürece ve dışarıdaki mücadele güçlü olduğu sürece Öcalan’ın sağlığına dikkat ederler” diye belirtti.

'DEVLET YANLIŞ OYNUYOR, SİZ DE' SÖZÜNÜNÜN ANLAMI?

Bayraktar, “Öcalan’ın kısa süren telefon görüşmesinde bulunduğu “Devlet yanlış oynuyor, siz de” uyarısına ilişkin ise şunları kaydetti: “Öcalan’ın dışarıdaki gelişmelerden tümüyle olmasa da genel çerçevesinde bilgi sahibi olduğunu anlayabiliyoruz. O nokta devletin yanlış oynadığında net ama ‘siz de’ anlamını kavramak için daha fazla bilgiye ihtiyaç var. Yani şu anda ki Kürt siyasi hareketinin hangi noktalarda yanlış yaptığının açıklanmasına ihtiyaç var. Ama genel anlamda düşünürsek, demin bahsettiğim işçilerin, ezilen kesimlerin, öğrencilerin, zülüm gören tüm kesimlerin, doğada yapılan yıkımların, kadınlara yapılan baskıların hepsinin pratik içerisinde birleşik mücadelesinin örgütlenmesi gerekliliği anlamında ‘Hata yapıyorsunuz’ demişse ya da demek istemişse bence çok doğru ve önemli bir nokta.”

MA / Mehmet Ali Ertaş - Selman Güzelyüz