Batman’da Musa Orhan’ın tecavüzüne maruz kaldıktan sonra intihara sürüklenen İpek Er, 34 gün verdiği yaşam mücadelesini 18 Ağustos 2020’de kaybetmişti. Orhan, yargılandığı davada tutuksuz yargılanırken, bu duruma birçok sanatçı da sanal medyadan tepki gösterdi. Bunlardan biri olan oyuncu Ezgi Mola hakkında, yaptığı paylaşım gerekçesiyle Orhan’a hakaret ettiği iddiasıyla "Sesli, yazılı veya görüntülü bir ileti ile hakaret" ve "Hakaret" suçlarından 2 yıl 4 aya kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.  

Ezgi Mola’ya dava açılmasına tepki gösteren sanatçılar, sanal medyadan destek mesajları paylaştı. Musa Orhan'ın avukatı Mehmet Erkan Akkuş, Mola'ya destek veren 16 sanatçı hakkında da, “Linç kampanyası” olduğu iddiasıyla savcılığa suç duyurusunda bulundu. 

İNANÇ ZEDELENDİ

Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Avukat Gülnihal Ağırer, Mola hakkında dava açılmasıyla yeniden açığa çıkan adalet arayışına karşı yargının durumunu Mezopotamya Ajansı'na değerlendirdi.

Adalete olan inancın zedelendiğini dile getiren Ağırer, “İnsanlar artık resmi makam ve mercilerce alınan kararların hızlı etkin ve adil bir şekilde uygulanabilir olduğunu düşünmüyor. Bu nedenle tepkilerini en üst perdeden sosyal medya aracılığıyla dile getiriyorlar” dedi.

SİSTEM ELEŞTİRİSİ

Ezgi Mola’nın paylaşımlarına değinen Ağırer, “Mola’nın paylaştığı tweet de bu bağlamda değerlendirilmeli. Mağdurun artık hayatta olmadığı ve olayların nasıl olduğu konusunda bir anlatımda bulunamayacağı bir davada, tecavüzle yargılanan sanığın tahliye edilmesinin ardından toplumda yaşanan bir infialden sonra bir sistem eleştirisi olarak paylaşılmış bir tweettir. Ünlü kişilerin, topluma mal olmuş insanların da eleştirilerini kamuoyuyla paylaşmalarında hiçbir sıkıntı yok. Burada kadına ve dezavantajlı gruplara uygulanan şiddetin temel nedenlerinin çok boyutlu araştırılması gerekirken, buna tepki gösteren insanların yargılanıyor olması olayın çarpıtıldığını gösteriyor” diye konuştu.

Ağırer, Mola ve 16 sanatçı açılan davaların nedeninin, temel sorunların göz ardı edilerek, yeni gündemler yaratılmak olduğunu söyledi.

SUÇLAYICI İFADELER

Orhan’ın avukatının duruşmada Er’in ailesine yönelik tehdit ve hakaretleri hatırlatan Ağırer, şunları söyledi: “Yargı mercileri önünde yapılan savunmanın içeriği iddia ve savunma konusuyla orantılı olmak şartıyla savunma dokunulmazlığı kapsamındadır. Ama savunma dokunulmazlığı maktulün aile fertlerine hakaret ya da yine aramızda olmayan maktulün yaşam tarzına ilişkin bir takım iddialar, boşlukların onu suçlayıcı şekilde doldurulması anlamına asla gelemez. Bu bağlamda savunma dokunulmazlığıyla, mağduru suçlayıcı ifadelerin birbirinden ayrılması gerekiyor.” 

SİYASET DİLİ 

Son zamanlarda kadına yönelik şiddet konusunda siyasetçilerden üst üste talihsiz açıklamaların geldiğini dile getiren Ağırer, “Hangi biri hakkında nasıl bir açıklama yapacağımızı, hangi birinin nasıl yanlış olduğunu belirteceğimizi düşünürken, gündeme yetişemiyoruz. Ama gücü ve imkanları elinde tutan iktidar, git gide sosyal patlama haline gelen bu şiddet sorununu çözmekle yükümlüdür. Bu iktidarın görevidir. Sadece hukuki düzenlemelerle yapılacak bir çözüm değil. Sosyolojik, ekonomik, psikolojik ve birçok siyasi temelleri bulunan bir yaklaşımla multidisipliner yaklaşılması gereken bir alan. Bunu yapmak, etkin çözümler üretmek, adımlar atmak yerine bir gece ansızın ‘İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğimizi açıklamak ya da bir bakanın ‘şiddet tolere edilebilir’ açıklaması veya Süleyman Soylu’nun kadınları aşağılayıcı ifadeler içeren açıklamaları değerlendirildiğinde, çözüm üretmek yerine, sorunu halının altına süpüren bir yaklaşımda olduklarını rahatlıkla anlayabiliyoruz” diye belirtti.

SİYASİ TERCİH

İktidarın yaklaşımının siyasi bir tercih olduğunu söyleyen Ağırer, “Bu nedenle ‘kadın cinayetleri politiktir’ diyoruz. Çözme gücü ellerindeyken bulundukları makamlara, devlet idaresine yakışmayan söylemlerin kullanılması siyasi tercihlerini gösteriyor. Bu nedenle Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak, çeşitli dava ve toplumsal olaylarda görüşlerimizi bildirip destek olmaya, politika üretmeye çalışıyoruz” diye konuştu.

Kadın mücadelesinin tarihten bu yana kolay yürünen bir yol olmadığına vurgu yapan Ağırer, “Sadece basına yansımayanlar değil, adli makamlara da hiç yansımayan, insanların hem kendi canlarından hem aile bireylerinden korkup çekindikleri için anlatamadığı, şikayetçi olamadığı olaylar var. Bu çok ciddi bir sorun” ifadelerini kullandı. 

ZİHNİYET DEĞİŞİKLİĞİ 

Kadın mücadelesinin zihniyet değişikliğiyle ilgili olduğunu ifade eden Ağırer, “Erkek egemen zihniyetin değişmesiyle, güçlü olanın güçsüz olanı ezmesinin değiştirilmesiyle alakalı. Bu bağlamda bazen durup soluklansak bile mücadelemiz uzun soluklu, birlikte yürüyeceğimiz daha çok yol var. Bu açıklamalar bizi mücadeleden alıkoyamayacak. Unutulmamalıdır ki, bu davalarda yargılananlar bu suçların failleridir. Yargılanan mağdur kadınların, öldürülen kadınların yaşam tarzları değildir. Bu nedenle yetkililerin açıklamalarını daha dikkatli yapmaları gerekiyor” şeklinde konuştu.

ORTAKLAŞMA 

Verilen mücadelede ortaklaşmanın önemine dikkati çeken Ağırer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yürüttüğümüz çalışmalarda toplumun çeşitli alanlarından akademisyenlerle, sivil toplum kuruluşlarıyla, sahada çalışan aktivistlerle bir araya gelmeye özelikle dikkat ediyoruz. Çünkü şiddetle mücadele multidisipliner bir konu. Sadece hukuki düzenleme ve cezalandırma yaklaşımıyla çözülebilecek bir konu değil. Bu nedenle devlet organlarının da bunu çoklu olarak ele alıp, çözüm üretmesi gerektiğini ve bu konuda çalışmalarda bulunan sivili toplum kuruluşlarının, meslek örgütlerin çalışmalarını dikkate alması gerektiğini ve bunun çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Kadınların etnik farklılıklar gözetmeksizin ortak problemleri var. Bu nedenle erkek egemen zihniyet karşısında kadınlar bir araya geldiğinde çok güçlüler. Bu yüzden bu çağın hareketi ‘kadın hareketi’ diyoruz.”

AVUKAT AKKUŞ KİMDİR? 

Tecavüz faili Orhan’ın avukatı Mehmet Erkan Akkuş, Lise eğitimini Balıkesir Çok Programlı Astsubay Hazırlama Okulu’nda tamamladı. Akkuş, Kara Havacılık Okulu’ndaki temel eğitiminden sonra uçak, helikopter teknisyeni astsubay olarak Malatya’da göreve başladı. 1999-2004 yılları arasında Malatya’da, 2004-2013 yılları arasında Ankara’ da değişik birliklerde görev yapan Akkuş, zorunlu hizmet yükümlüğünün sona ermesinin ardından 2 Ocak 2013’te Türk Silahlı Kuvvetleri’nden istifa etti. Akkuş, şuanda Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği Hukuk Komisyonu Başkanlığı görevini yapıyor. 

MA/ Zemo Ağgöz