Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 20 Mayıs 2016 tarihinde AKP'nin Meclis’e getirip CHP'nin de desteklediği anayasa değişikliğiyle HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması ve yargılanmalarına dair “ifade hürriyetlerinin ihlal edildiğine” karar verdi. AİHM, kararında başvurularını kabul ettiği aralarında mevcut Eş Genel Başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile halen tutuklu bulunan Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da bulunduğu HDP’li 40 siyasetçinin her birine 5 bin Euro manevi tazminat ödenmesini de hükmetti. 

AİHM’in, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS) ihlal ettiği ve hukuka aykırı davrandığını kesin olarak tescil ettiğini vurgulayan HDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK), kararının derhal uygulanarak tutuklu siyasetçilerin serbest bırakılmasını istedi. Avukatlar da karar sonrası tutuklu siyasetçilerin serbest bırakılması için başvuru yapmak üzere hazırlıklara başladı. 

DİĞER 15 VEKİLİN DURUMU 

Yapılan anayasa değişikliğiyle o dönem HDP’li 59 milletvekilinden 55’inin dokunulmazlığı kaldırıldı. AİHM’in başvurularını kabul ettiği 40 milletvekiline dair kararını açıklaması, "Partili diğer 15 vekile ilişkin neden başvuru yapılmadığı?" sorusunu beraberinde getirdi. 

Bu soruya yaptığı açıklama ile yanıt veren HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede, ciddi bir takip hassasiyeti gerektirdiği için bu davaların milletvekili arkadaşlarının özel avukatları tarafından takip edilmesinin daha doğru olacağı yönünde karar aldıklarını söyledi. Hukuk Komisyonu olarak uzman hukukçulardan alınan görüşler doğrultusunda başvuru örneği hazırlayıp, avukatlara gereken desteği verdiklerini belirten Dede, başvurular konusunda Komisyon üyelerinin doğrudan takipçi olmadığını dile getirdi.

Hakkında ihlal kararı verilen isimlerden HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş ile partili eski vekiller Ahmet Yıldırım ve Nadir Yıldırım’ın avukatı olan Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu üyesi Mehdi Özdemir, AİHM’in verdiği kararı değerlendirdi.

DOKUNULMAZLIKLAR NASIL KALKTI

Türkiye’de 2016 yılına kadar bir milletvekilinin dokunulmazlığının ancak Meclis İç Tüzüğü ve Anayasanın 83 ile 84’üncü maddesi kapsamında hakkında cezai soruşturma başlatılıp, fezleke hazırlanması ve sonrasında Meclis’teki kurulacak komisyonlar ile genel kurul kararı sonucunda kaldırılabildiğini hatırlatan Özdemir, fakat Anayasanın geçici 21’inci maddesinde yapılan değişiklikle o dönem Meclis’te görev yapan milletvekilleri açısından dokunulmazlıkların kaldırıldığını ifade etti.

Bu sürecin Meclis İç Tüzüğü ile anayasal hükümlere tamamen aykırı bir şekilde işletildiğinin altını çizen Özdemir, “Dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin değişiklik sonrasında o dönem Anayasa Mahkemesine bireysel başvurular yapıldı. AYM’nin ret kararı vermesi üzerine AİHM’e tarafımızca gerek ‘adil yargılanma hakkı’, gerekse de ‘düşünce ve ifade hürriyeti özgürlüğü’, ‘siyasi parti faaliyetlerinde bulunma hakkı’ ile OHAL süreci içerisinde siyasi saikle bu anayasal değişikliğin yapılması ve milletvekillerinin vekillik görevlerini tam ve eksiksiz yapabilmeleri üzerinde caydırıcı bir yargı tehdidinin oluşmasından kaynaklı AİHS’nin 18’inci maddesi kapsamında bir başvuru yapıldı. AİHM, daha önceki süreçte Demirtaş-Türkiye kararında belirtmiş olduğu gerekçeler, geçtiğimiz yıl içerisinde Filiz Kerestecioğlu’na ilişkin olarak dokunulmazlığın kaldırılmasına ilişkin vermiş olduğu düşünce ve ifade hürriyeti kapsamındaki ihlal kararına atıfta bulunarak mevcut durumda 40 milletvekili hakkında ihlal kararı verdi. Bu ihlal kararı ile, tıpkı Demirtaş-Türkiye kararında olduğu gibi anayasal değişikliğin herhangi bir şüphe olmaksızın tamamen siyasi saikle yapıldığı, bir siyasi partinin eşbaşkanlarının, milletvekillerinin siyasi faaliyetlerde bulunmaları, muhalefetteki konumları itibariyle görev ve sorumluluklarını yerine getirmeleri noktasında engelleyici bir tutumun oluştuğunu onaylanmış oldu” dedi.

TÜRKİYE'NİN YANITI

Av. Özdemir, mahkemeye gönderdiği savunmada Türkiye’nin yapılan başvuruların “aşırı ve temelsiz” olduğu savına sarılmasını da yorumladı. Türkiye’nin, milletvekillerine ilişkin yargılamaların yargı mercilerince adil bir şekilde yürütüldüğü iddiasında bulunduğunu, fakat AİHM’in aldığı kararda daha önce verdiği iki ihlal kararına atıfta bulunduğuna işaret eden Özdemir, şunları söyledi: 

“Bu iki ihlal kararı kendi içerisinde muhalefette görev yapan milletvekillerinin düşüncesini ifade etmelerini, siyasi parti faaliyetlerinde bulunmalarını, basın açıklaması yapmalarını, açık hava toplantılarına katılmalarını ve yine buna ilişkin görev ve sorumluluklarını yerine getirmeleri üzerindeki caydırıcı, engelleyici bir tutumu kabul etmediğini söylüyor. Bu noktada da fezleke içeriklerinde bahse konu faaliyetlerin tamamının esasının düşünce ve ifade hürriyeti kapsamında olduğunu, dokunulmazlıkların kaldırılması ve yargılamanın tutuklu veya tutuksuz bir şekilde devam etmesinin düşünce ve ifade hürriyetinin ihlali olarak değerlendiriyor.” 

YARGILAMA SÜRECİ 

Özdemir, bu tespitlerin kendileri açısından ise, “Bu yargılamaların tamamının hukuksuz olduğunu, makul şüphe olmaksızın bu yargılama faaliyetlerinin siyasi saiklerle, HDP’nin fiilen kapatılması ve bu milletvekillerinin görev yapabilmelerinin engelleyici bir tutumla neticelendiği” hususlarını ortaya çıkarttığını belirtti.

'TAHLİYE EDİLMELİLER'

AİHM kararı ile birlikte milletvekillerinin yargılanmalarının derhal durdurulması, tahliyelerine karar verilmesi ve bu yargılamaların beraat ile sonuçlandırılması gerektiğini vurgulayan Özdemir, bu adımlar atılırken dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin anayasal değişikliğinin ülkenin hukuk sistemine ve demokratik siyasi yaşama ne derece zarar verdiği hususunun gözlemlenmesi gerektiğini de kaydetti. Özdemir, “AİHM kararı doğrultusunda genel tedbir olarak benzer bir sürecin bir daha yaşanmaması adına gereken anayasal değişiklikler ve ya idari ve adli uygulamalar noktasında tedbirlerin alınması gerekir” diye konuştu. 

TÜRKİYE ADIM ATACAK MI?

Atılması gereken adımlar bunlar iken, yanıtı en çok merak edilen sorulardan biri; Türkiye’nin Demirtaş ve Osman Kavala’ya dair kararlarda olduğu gibi bu ihlal kararına da direnç gösterip, göstermeyeceği? 

Özdemir’in bu soruya yanıtı şu oldu: “AİHM’in Demirtaş/Türkiye kararının hali hazırda Türkiye’de yargı sistemi içerisinde uygulanmaması, bu ihlal kararının da uygulanmayacağı konusunda genel bir kanaate hasıl oluyor. AİHM ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin de bunu farkında olmaması için herhangi bir neden yok. Bizler de bunun farkındayız. Bu noktada da iç hukukta gereken başvurularımızı yapacağız. Eğer ki bu AİHM’in ihlal kararı tıpkı Demirtaş-Türkiye kararında olduğu gibi bir uygulama imkanı mevcut olmazsa buna ilişkin olarak Bakanlar Komitesindeki süreci etkin bir şekilde yürüteceğiz.”

MA / Ömer Çelik - Ceylan Şahinli