Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye'ye dönük devam eden saldırı, muhalefetin tutumu, DAİŞ lideri Bağdadi'nin öldürülmesi, PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecrit ve Kürt ulusal birliğine ilişkin Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu. 

AKP'nin Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik başlattığı saldırıyı PKK Lideri Abdullah Öcalan'a dönük yürütülen uluslararası komplonun başlangıç tarihi olan 9 Ekim 1998 gününe denk getirmesi üzerinde duran DBP Eş Genel Başkanı Arslan, bu tarihin tesadüf olmadığını söyledi. Öcalan’ın Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için Avrupa'ya çıktığını hatırlatan Arslan, komplocu güçlerin, uluslararası kirli ittifaklar ile bir oyun geliştirip, Öcalan'ın bu barış arayışını boğmaya ve Kürtlerin hak arayışını ortadan kaldırmaya çalıştıklarını ifade etti.

Arslan, 21 yıl sonra yine aynı tarihte Öcalan'ın çıktığı topraklara savaş açıldığını belirterek, “9 Ekim tüm Kürt halkı açısından çok önemli ve acı bir tarihtir. Çünkü 9 Ekim'de Kürtlerin özgürlük arayışını boğma temelinde Sayın Öcalan'a komplo gelişti. Bugün de Kürdün kendi kendini yönettiği, statü taleplerini ifade ettiği topraklara savaş açmak, AKP'nin hiçbir Kürde tahammülünün olmadığını göstermektedir. Kürtlerin, demokrasi, eşitlik ve özgürlük umutlarını kırmaya çalışıyor. Tarih de onun için seçilmiştir" dedi. 

RASYONEL DEVLET AKLI!

DBP Eş Genel Başkanı, Öcalan'ın avukat görüşmelerinde çözüm için seslendiği "rasyonel devlet aklı"na da değindi. Arslan, bu konuda şunları dile getirdi: 

"Sayın Öcalan, Kürt sorununu inkar ederek, Kürtler ile savaşarak bir çözümün olmadığını ifade etmeye çalışıyor. Bunun için de devletin daha makul ve akılcı yöntemler ile bu sorunu bir çözme arayışı geliştirilmesini istiyor. Düşünün ki bir devlet, kendi toplumsal iç meselelerini bırakmış, ekonomi, sağlık, eğitim ve tüm sorunları almış başını gidiyor. Kendi topraklarını yönetemiyor ama Kürtler, Rojava'da bir statü elde etmesin diye kendi işlerini güçlerini bırakmışlar, başka bir ülkenin toprakların içine operasyon düzenliyor. Bu devlet aklıyla izah edilecek bir durum değildir, bu faşizmdir, işgal anlayışıdır, yayılmacı politikasıdır; başka bir şey değildir. Sayın Öcalan devlete demokratik çözümün gelişebilmesi için devletin rasyonel aklının kullanmasını ifade etti. Devlet bu çağrıya savaş ile karşılık verdi." 

Kürtlerin Türkiye'ye karşı bir tehdit oluşturmadığını, bu ülkenin birlik ve beraberlik mayası olduğunu vurgulayan Arslan, Kürtlerin sadece Cumhuriyet'in kuruluşunda değil, tarihten beri Türkler ile kader birliği yaptığını ifade etti.

Arslan, "Tarihteki birçok savaşı, Kürtlerin katkılarıyla kazandılar. Cumhuriyet'in kuruluşu dönemi de yine Kürtlerin çok mücadele ve katkılarıyla bu topraklar kazanıldı. Kürtler ile geliştirilen stratejik ortaklıklar ile bir ülke yaratacaksın, ama Kürtleri bu ülkeyi tehdit edecek bir unsur olarak kabul edeceksin. Bu kabul edilemez ve hiçbir haklı izahı da yapılamaz. Kürtler bu toprakların sahipleridir. Ama ne yazık ki iktidar, Kürtleri kendilerine bir beka sorunu olarak görüyor. Kürtler bu ülkenin beka sorunu değil, AKP iktidarını yıkmak için mücadele ediyorlar. Kürtlerin itirazı AKP iktidarınadır" diye konuştu.

'ÇÖZÜMÜ ENGELLEMEK İÇİN TECRİT UYGULANIYOR’

Öcalan'ın çözüm perspektifi sunduğu, bu işin savaşla çözülemeyeceğini söylediği için bugün susturulduğunu kaydeden Arslan, “Sayın Öcalan bugün değil, 20 yılı aşkın bir süredir İmralı adasındadır, 93 ateşkesinden beri de ısrarla Kürt sorununun demokratik yollarla çözümü için diyalog arayışındadır. Dönem dönem bunlar gerçekleşti. Her ne kadar barışa ulaşmamış olsak da Türkiye'nin ne kadar rahatlattığına şahidiz. Bundan kaynaklı AKP, Sayın Öcalan'ın demokratik çözüm çabasını engellemek için tecrit uygulamaktadır. Sayın Öcalan'a 'sen barış diyorsan ben de savaşı dayatıyorum' diyor. Öcalan'ın savaşı çağrıştıran bir söylemi olsaydı, sanırım bugün susturulmayacaktı. Kürt sorunu artık PKK ile izah edilemez, Sayın Öcalan ile izah edilemez. Hiç bir siyasi partiyle izah edilemez. Bu partilerin hepsi kapatılsa dahi Kürtler bu toprakların bir gerçekliğidir. 21 yüzyılda 50 milyonluk Kürtleri soykırımdan geçiremeyecek ve yok edemeyecekseniz, o zaman Kürt sorunu var olmaya devam edecektir. Bu saatten sonra da Kürtleri eski konumuna kimse götüremeyecektir. Tüm Kürtler artık diğer halklar gibi eşit ve özgür bir şekilde yaşamak ve kendi kendini yönetmek isteyecektir" ifadelerini kullandı. 

GÜVENLİ BÖLGE 

Arslan, Kürt sorununun artık dünya sorunu olduğunun da altını çizdi. 

"Türkiye her ne kadar kendini NATO ülkesi olarak tanımlasa da bugün dünyanın çok önemli güçleri, Kürtlerin hak arayışları ile ilgili destek açıklamaları yapmaktadır. NATO ülkesini ve müttefiklerini desteklememektedirler” diyen Arslan, Türkiye halklarını büyük bir çoğunluğu gibi dünyanın neredeyse tamamının işgale karşı olmasına işaret etti.

Türkiye'nin Kuzey-Doğu Suriye'de yaratmak istediği "güvenli bölge" üzerinde de duran Arslan, "Türkiye'nin güvenli bölge inşası gerçeği yansıtmıyor. Bunu da herkes biliyor. Türkiye kendi siyasal sıkışmışlığını, çözemiyor. Ne yazık ki AKP, sorunların çözümüne dönük çözüm geliştiremediğinden kaynaklı savaş politikalarını devreye koyuyor. Bunu da Kürtler üzerinden yapıyor. Türkiye, ABD ve Rusya'ya kafa tutamıyor ama Kürtler üzerinden Suriye'de varlık göstermeye çalışıyor. Güvenli bölge, Kürtlerin statüsünün engellenmesine dönüktür. AKP'nin güvenli bölge oluşturması söz konusu olamaz. Bunu kiminle yapmaya çalışıyor, IŞİD'in ve El Nusra'nın savaş atıklarıyla. Bunlar sadece Kürtleri veya Suriye'yi değil, çıkarları uymadığı vakit de Türkiye'yi tehdit eder. Türkiye bir an önce bu işgale son vermelidir ve kendi sınırlarına çekilmelidir" diye belirtti.

'TÜRKİYE BAĞDADİ'YE GÜVENCE VERMİŞ'

Arslan, DAİŞ Lideri Bağdadi'nin Türkiye sınırının hemen dibinde öldürülmesine konusunda ise şunları dile getirdi "Bağdadi'nin onca yer varken, neden Türkiye sınırına yakın bir yeri tercih ediyor. Türkiye'nin bu bölgede etkin olduğunu biliyoruz. Demek ki Türkiye, Bağdadi'ye bir güvence vermiş. Türkiye, eğer Bağdadi'den haberdar değilse o zaman MİT neden var. Türkiye devleti, IŞİD liderinin bu bölgede yaşamasına göz yummuştur. Ne karşılığında göz yummuştur, Kürt kazanımlarına saldırması için göz yummuştur. Türkiye, bunun cevabını kamuoyuna vermek zorundadır." 

'BİZİ BİZ YÖNETMELİYİZ'

Kürtlerin bugün ulusal birliğe sudan fazla ihtiyaçlarının olduğunun söyleyen Arslan, "Öncelikle, dört parçadaki Kürtlerin ideolojilerini bir kenara bırakmalıdır. Birliğimizi, kendi ideolojik politik görüşlerimiz ile değil halkımızın çıkarlarına ne uygun ise o kararları alabilmek için yan yana gelmeliyiz. Geçmiş dönemdeki acıları ve problemleri tartışarak değil, o sorunlar ve acılardan ders çıkartarak bir daha acıların yaşanmaması için neler yapılması tartışılmalıdır. Hangi partinin, kurumun ve siyasi örgütün daha etkin olacağı tartışmasına girilmemelidir. Çünkü, kendi birliğimizi sağlamadığımız müddetçe bir başkası gelip Kürtler adına karar alabiliyor. Kürtleri varlıklarına kast edebiliyor ve topraklarını işgal edebiliyor. Bizi, biz yönetmeliyiz. Kürtler artık ulusal birliğin bir zorunluluk olduğunu biliyor. Varlığımızın garantisi ulusal birlikten geçiyor" ifadelerini kullandı. 

'DEMOKRASİ İTTİFAKI CHP ELİYLE KATLEDİLDİ'

DBP Eş Genel Başkanı, Kuzey-Doğu Suriye'ye dönük savaş tezkeresine onay veren muhalefet partilerinden CHP’yi de suçladı. 

CHP’nin Kürt sorununu çözmekten çok uzak olduğunu belirten Arslan, “CHP, ulusalcı ve devletçi düşünüyor. Bu düşünce, demokratik çözümlere kapalıdır. Savaş tezkeresini onaylayan CHP'den farklı bir şey beklemek yanılgıdır. AKP, 31 Mart'ta ortaya çıkan demokratik ittifakı CHP eliyle hüsranla sonuçlandırmıştır. Demokrasi ittifakı, CHP eliyle katledildiğini düşünüyoruz. CHP, İyi Parti ve MHP, Erdoğan karşısında hazır ola geçmiştir. CHP en az AKP kadar bu savaşın tarafı ve sorumlusudur. CHP, kaybetmiştir. Türkiye'de AKP'nin ömrü bu kadar uzun olduysa CHP'den kaynaklıdır"  dedi.

MA/Mehmet Şah Oruç