Ankara’da iki erkeğin tecavüzüne uğradıktan sonra faillerin serbest bırakılması üzerine intihara sürüklenen yetiştirme yurdunda büyüyen 18 yaşındaki Eda Nur Kaplan’ın ölümü, devlet yurtlarında kız çocuklarının neler yaşadığını bir kez daha gündeme getirdi. Eda Nur Kaplan’ın ablası Güler Kaplan ve arkadaşları katıldıkları bir televizyon programında Kaplan’ın yaşadıklarını anlattı. Güler Kaplan, yetiştirme yurdunda kaldıklarını belirterek, kardeşinin tecavüze uğradığı gece polisi aradığını ancak "biz bir şey yapamayız" yanıtını aldığını söyledi. 

Yine Ankara’da Çocuk Esirgeme Kurumu ya da Sevgi Evleri’nde kaldığı belirtilen Aleyna Çakır ve Esra Hankulu’nun ölümlerinde baş şüpheli olan Ümitcan Uygun’un Ankara Keçiören’de bulunan Atatürk Yetiştirme Yurdu’nun hemen karşında bir bakkal işlettiği belirtildi. Yine Ümitcan Uygun’un babasının İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun arkadaşı olduğu için korunduğu öne sürüldü. Uygun’un şüpheli bir şekilde yaşamını yitiren annesi Gülay Uygun’un da yetiştirme yurdunda çalıştığı belirtildi. Gülay Uygun fuhuş iddialarına ilişkin savcılığa ifade vermeye gitmeden bir gün önce şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. 

Aleyna Çakır, Eda Nur Kaplan ve Esra Hankulu’nun ölümlerindeki detayların yaşadıklarının yankıları sürerken, Yeni Yaşam gazetesinden Gülcan Dereli’nin iki haberlik dosyası, devlet yurtlarında kalan çocukların bir devlet politikası olarak nasıl fuhuşa sürüklendiklerini tüm gerçekliğiyle ortaya koydu. 

Dereli'nin görüştüğü avukat ve akademisyen Dr. Dilek Ekmekçi, devlet yurtlarının nasıl fuhuş bataklığına çevrildiğini, ailesini ararken ulaştığı bilgiler üzerinden anlattı. Hakim, savcı, istihbarat, Osmanlı Ocakları, Melih Gökçek ve Perinçek ekibine kadar uzanırken, Ekmekçi, devlet yurdunda kalan ablasının hakim ve savcılara luk yaptığını öğrendi. 

DEVLET ‘YURTLARI’ GERÇEĞİ 

Doğduktan sonra devlet yurduna bırakılan ve kısa bir süre sonra evlatlık verilen Av. Dr. Dilek Ekmekçi, evlatlık verildiğini öğrendikten sonra uzun yıllar biyolojik ailesini araştırmaya başladı. Önce kendisiyle birlikte yurda terk edilen bir ablası olduğunu öğrenen Ekmekçi, daha sonra annesi ve babasının kimliğine ulaşır ve devlet yurtlarının nasıl fuhuş yurtları olarak kullandığı gerçekliği ile tanıştı.

Ekmekçi, araştırmaları sonucu ailesine ulaştığını söyleyerek, “Ağustos 2013’te Altındağ Nüfus Müdürlüğü kapalı kayıtlarında biyolojik bir ablam olduğunu öğrendim. Aynı anda terk edilmişiz. Sonra onunla bir şekilde iletişime geçip karşılaşınca, onun hayat tarzına ve arkadaş çevresine tanık olunca aynı dünyaların insanı olmadığımızı anladım. Zaten aramızda hep gelgitli bir ilişki oldu. Biyolojik annemi de benden saklıyordu. O yüzden küstük, davalık olduk. Bir buçuk sene hiç görüşmedik. Sonra çok uzun uğraşlar sonucu, ablamın da bütün engellemelerine rağmen biyolojik annemin kimliğine ulaştım” dedi. 

CİNAYET ŞÜPHESİ 

Uzun uğraşlar sonucu annesinin kimlik bilgilerine ulaşan Ekmekçi, annesinin Kars’ta eziyet çektirilerek öldüğünü öğrendi. Annesinin 2009’da öldüğünü ancak yalan beyanla 2011 senesinde öldüğü söylenerek nüfustan ölümünün düşürüldüğünü dile getiren Ekmekçi,  annesinin ölümünde cinayet şüphesinin olduğunu ifade etti. Annesinin ölümüyle ilgili dayısının da baş şüpheli olduğu bilgisini paylaştı. Annesinin ölümüyle ilgili şikayetçi olan Ekmekçi, biyolojik ablasının da annesinin ölümüne ilişkin bildiklerini sakladığını ifade etti. 

‘HAKİMLERE ESKORTLUK’

Ablasının fuhuş bataklığına düştüğünü kendisine anlattığını söyleyen Ekmekçi, ablasının kendisine 2010’da Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ve adı başka olaylarına karışmış Osman Kaçmaz’ın bulunduğu tekneye olarak gittiğini söylediğini aktardı. 

İSTİHBARAT İLE İLK GÖRÜŞME 

Ekmekçi, evlat edinen annesiyle 2016’da Ankara’da Oran’daki Emniyet İstihbarat’a gittiğini ve annesini bulma umuduyla çıktığı yolda, yurt çocuklarının nasıl fuhuş için kullanıldığının ilk halkasını tespit ettiğini anlattı. İstihbarat’taki ilk görüşmeye dair bilgi veren Ekmekçi, “O dönemin Ziraat Bankası 2. Bölge Başkanı Murat Biçer de oradaydı. O da biyolojik ablamı tanıyordu. Ablam yurt kontenjanından Ziraat Bankası’nda memur olmuş. O gün Murat Biçer’i ikinci görüşümdü. Öğrencim Doğan vesilesiyle daha önceden de görmüştüm. O zaman ablam için ‘Gönül Çelik canımız ciğerimiz’ diyordu. Emniyet İstihbarat’taki görüşmede ‘Gönül mü bırak ya çamur’ dedi. Biçer hem öğrencim Doğan’ın, hem de Emniyet İstihbarat Şube Müdürü Koray Öner’in arkadaşıydı. Öner şöyle bir cümle kurdu: ‘Şu bizim kısa boylu esmer Gönül mü?’ dedi. Biz de şaşırdık nereden tanıyor diye, Biçer tanıyabilir çünkü Ziraat Bankası çalışanı ablam, ama Öner nereden tanıyor? Öner’e, ‘Siz nereden tanıyorsunuz?’ diye sorduğumuzda verdiği cevap: ‘Ben onu Savcı Mehmet Kalkan’ın sevgilisi olarak tanıdım.’ O an o ismi beynime kazıdım. Daha önce de ablam, hakimlere luk yaptıklarını anlattığı için beynimizden aşağı kaynar sular döküldü” diyor.

DEVLET ÇOCUKLARI KULLANIYOR

Ekmekçi, evlat edinen annesinin öğrencisi Doğan’a  “Nereden tanıyorlar Gönül’ü?” diye sorduğunu, Doğan’ın da ona “Fazla karıştırmayın devlet yurttan çıkan çocukları, kızları kullanır” dediğini belirterek şöyle devam etti: “Ama bunu fuhuş amaçlı kullanır gibi söylemedi. Devlet derken hatta istihbarat dedi. Sanki bu görevmiş gibi bir hava çizerek, ‘Karıştırmayın’ diyerek kamufle etmeye çalıştı.”

SAVCI VE HAKİMLER 

Savcı Mehmet Kalkan’ı araştıran Ekmekçi, ablasının “sevgili oldum” diyerek bahsettiği Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz ile arkadaş olduklarını öğrendi. Ablasının bir ses kaydında Hüseyin adında bir hakimden daha bahsettiğini dile getiren Ekmekçi, şöyle devam etti:  “Osman Kaçmaz’ın, Hatay’da medyaya yansıyan bir lu olay yaşadığını biliyordum. Ben araştırmaya devam edince Kaçmaz’ın hem ablamın anlattığı diğer hakim Hüseyin Kılıç, hem de savcı Mehmet Kalkan’ın arkadaşı olduğunu öğrendim. Kaçmaz aynı zamanda Mehmet Kalkan’ın da arkadaşı onunla ilgili de açık kaynak haberler var. Bu Kalkan içlerinde en dikkat çekici şahıs. Kılıç şu anda da İstanbul BAM’da Ceza Dairesi Başkanı. Kaçmaz öyle değil, Hatay’daki meselesi yüzünden ihracın kıyısından döndüğü, bu yüzden yıllar önce emekli olduğu iddia ediliyor. Kalkan ise hakkında ciddi iddialar olan çok daha enteresan biri.”

SAVCI MEHMET KALKAN 

Ekmekçi, savcı Mehmet Kalkan’a ilişkin iddiaları şu sözlerle sürdür: “Mehmet Kalkan ismini bu yapı benden özellikle saklıyor. Hatta inkar ediyor, Koray Öner bunu ağzından kaçırdı, evlat edinen annem de buna şahit, tabii sonra inkar ediyor. Çünkü Kalkan üzerinden işin varabileceği çok enteresan noktalar var. Kalkan, öncelikle hep geriye dönük terfi etmiş. Sincan Adliyesi’nde Osman Kaçmaz ile birlikte çalıştığı dönemden sonra Elazığ’a, Kayseri’ye tayin edilmiş. Hep Ankara’dan taşraya yani. Ve en son Şubat 2020’de jet hızıyla benim fuhuştan suç duyurum örtbas edildikten sonra Haziran 2020’de Mardin’e sürülüyor. Sonra bana ulaşan tanıklardan öğrendim ki, hakkında Kayseri’de akaryakıt kaçakçılarının dosyalarını örtbas ettiği iddiaları varmış. Hakkında pek çok şikayet ve soruşturmalar olduğu söyleniyor. Bunların üzerine bir de benim iddialarım kamuoyunda duyulunca, Mardin’e gitmeyip emekli olduğunu duydum.”

İSTİHBARAT İLE İKİNCİ GÖRÜŞME 

İkinci Emniyet İstihbarat’a gidişinde ise farklı bir kişiyle görüşen Ekmekçi, görüşmeleri şu şekilde aktardı: “İkinci Emniyet İstihbarat maceram da ilkinden 1-2 ay sonra oluyor. Biz yine yokladık evlat edinen annemle ne oluyor ne bitiyor diye. Öğrencime sordum, Koray Öner’den ses var mı diye, tabii ses çıkmadı. Öğrencim beni yine İstihbarat’a götürdü. Bu sefer başka birine götürdü, o götürdüğü kişinin adını bilmiyorum, herhalde söylemedi, gizledi. Orada bana biyolojik ablamın o dönem itibariyle son 6 ay içerisinde en çok görüştüğü 6 telefon numarası ve kimlerin üzerine kayıtlı olduğu bilgisi verildi. Bunlardan 4 tanesini biliyordum, ablamın anlattığı veya tanıştırdığı kişilerdi. Ama en çok görüştüğü ilk 2 kişiyi tanımıyordum. Bunların telefon numaraları da kendi üzerlerine değildi, biri kuzenin üzerine, biri de bir kebapçının üzerineydi.”

AKP -OSMANLI OCAKLARI -GÖKÇEK 

İsimleri ablasından teyit etmek isteyen Ekmekçi, “Ablama sorduğumda birini söyledi sonra diğerinin soyismini yanlış verdi. Onu da süreç içerisinde öğrendim. Birinci en çok görüştüğü kişi Ali Hancıoğlu, telefonu kuzeninin üzerine kayıtlıydı, ikinci en çok görüştüğü kişi Mevlüt Öner, telefon E.Ç. adına kayıtlıydı. Mevlüt Öner’in de son aşamada Koray Öner’in kardeşi olduğunu öğrenmemle parçalar birleşti. Mevlüt Öner ile Ali Hancıoğlu Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde Melih Gökçek’in adamları. Hancıoğlu aynı zamanda Osmanlı Ocakları Merkez İlçe Başkanlığı, AKP’de yöneticilik, gençlik kolu başkanlıkları yapmış. Hancıoğlu Ankara 3. bölgeden milletvekili adaylığına, Beypazarı belediye başkan aday adayı olarak ortaya çıkan bir AKP’li. En önemli nokta hem Hancıoğlu’nun, hem de Öner’in Gökçek’in adamları olması. Maalesef Mansur Yavaş da bu isimleri koruyor ve bunları korumak için benim hakkımda mesnetsiz bir suç duyurusunda bulundu. Ankara metrosunda şef olan Hancıoğlu ve Öner iş arkadaşı. Ama lise mezunu Mevlüt Öner, Yavaş döneminde Anfapark’a danışman yapılarak terfi ettirildi. Mevlüt Öner, Emniyet İstihbarat Müdürü Koray Öner’in kardeşi. Ben Koray’ın Mevlüt’ün abisi olduğunu öğrenince zaten tamamen parçaları birleştirdim” dedi. 

Avukat ve akademisyen Dr. Dilek Ekmekçi’nin anlattıklarına göre devlet yurtlarında yaşanan fuhuş bataklığının bir ucu Melih Gökçek ve Doğu Perinçek ekibine uzanırken, bir ucu da Ümitcan Uygun gibi kriminal tiplere uzanıyor. 

MELİH GÖKÇEK 

Ekmekçi, olay örgüsünde Melih Gökçek ile ilgili detayları da şu sözlerle anlattı:  “Koray Öner parçası en son oturan kilit taşıdır. Melih Gökçek’e yakın isimlere işlerin uzandığını iyi kötü fark ediyordum. 2018’de bir yazı yazmıştım, ‘Beypazarı’nın kadın pazarlayanı’ diye orada Ali Hancıoğlu ve Mevlüt Öner’den isimlerini açık yazmasam da bahsetmiştim yani. Hancıoğlu, Beypazarılı çünkü. Melih Gökçek’ten de eski bir Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürü diyerek bahsetmiştim. Ama ben Koray Öner parçasını birleştirmemiştim, onu birleştirmem Koray Öner’in, Mevlüt Öner’in abisi olduğunu anlamamla oldu.”

“Beypazarı”  başlıklı yazıyı yazdıktan sonra kendisine kumpas kurmaya başladığını ifade eden Ekmekçi, “Ali Hancıoğlu’nun bana hakaretleriyse kesinleşmiş mahkumiyete konu bir videoyu paylaştığı halde, takipsizlikle örtbas edildi. Fuhuş soruşturması da örtbas edildi ama devletin içinde bir savaş var. Örtbas eden savcı Batı Adliyesi’ne sürülüyor. Mehmet Kalkan da Mardin’e sürülüyor. Sürüldüğü zaman da emekliliğini istiyor” şeklinde konuştu. 

YURTTA KALAN ÇOCUKLAR 

Sadece ablasının olarak kullanılmadığını, yurt çocuklarının bu şebeke tarafından kullanıldığının altını çizen Ekmekçi, “Ablamın çevresinde olduğunu bildiğim, tanıdığım pek çok kadın vardı. İsimlerini şikayet dilekçesinde de verdim. Bunların içinde yurt kızları vardı. Onlar o yapının içindeler. Bir tane yurtta olmuyor bunlar. Ablam mesela pek çok yurtta kalmış. Belli bir yaşa kadar Keçiören Atatürk, 3 yaşında terk ediliyor, benimle aynı anda ben doğar doğmaz, 5 yaşına kadar Keçiören’de, sonra Saray’da, sonra Burdur’da kalmış. Bunlar benim ablamın kaldıkları ama bunlar tek bir yurtla sınırlı bir olay değil. Mesela Turhan Çözmez’in 2007’de rapor ettiği şey İstanbul’daki yurt ile ilgili bir olay. Yani çok yaygın bir yapı bu. Türkiye’deki pek çok yurtta olan bir şey bu fuhuş meselesi. Yurt kızlarını bürokratlara, hakimlere, savcılara, siyasetçilere, şantaj amaçlı kaseti vs. için olarak gönderiyorlar. Arı kovanının benim bulduğu peteği Hanefi Avcı’nın ‘Milli Damar’ dediği ve ihbar ettiği yapıyla da örtüşüyor. O yapı da Melih Gökçek’e çok yakın bir yapı, çoğunlukla da Ankara Büyükşehir Belediyesi’ndeki insanlar bu yapının içinde” şeklinde konuştu. 

EMNİYET İSTİHBARAT MÜDÜRÜ 

Ekmekçi’ye verelim. Emniyet İstihbarat Müdürü Koray Öner’in devlet tarafından korunduğuna dikkat çeken Ekmekçi, “Koray Öner, 15 Temmuz’un merkezinde olan bir adam, korunuyor hala. Adamın adının karışmadığı FETÖ borsası iddiası yok gibi, şaibeli olayların merkezinde bir isim. Akaryakıt kaçakçılarıyla ilişkiler, en son çakma MİT’çi olayındaki ilişkiler, 7 kişi gözaltına alındı, Aydın-Mersin hattındaki Eman Enerji FETÖ borsası olayı, Natek Teknokent FETÖ borsası olayı, Ergenekon kumpasındaki FETÖ’cü emniyet istihbaratçılar içinde şematize edilmesi, Koray Öner’in hakkında hep böyle iddialar var. 15 Temmuz gecesi de Erdoğan’ın yanındaki FETÖMETRE mucidi müstafi amiral Cihat Yaycı’yı arayan kişi Koray Öner. O gece Ankara Hakimevi’nde 3 bine yakın hakim ve savcıyı paket eden ekibin içinde olan bir kişi Koray Öner. Dolayısıyla 15 Temmuz’un da kara kutularından biri olduğu için henüz kendisine yargı tarafından dokunulamıyor ve bunca iddia kendisine sorulamıyor, dahası bana bazı hakim-savcılarla kumpas kurmasına müsaade ediliyor” diye belirtti. 

PERİNÇEK 

Kendisinin bu peteği bulduğunu ancak peteği bulduktan sonra kendisine yöneltilen kumpaslarla da işin askeri casusluk bağlantılı olaylara kadar uzanan bir arı kovanı olduğunu fark ettiğini dile getiren Ekmekçi, “Şu Perinçek cenahı yargıda çok güçlü ya oralara kadar varıyor bu. Çok militarist boyutları var. Askeri casusluk falan. Yani ben arı kovanına çomak soktum, çomak soktuğum arı kovanının hiç basite indirgenemeyecek bir yapı olduğundan emin oldum” diye vurguladı. 

DERİN İLİŞKİLER 

Ekmekçi, sözlerini devlet içindeki derin ilişkilere değinerek şöyle noktaladı: “Benim fuhuştan suç duyurum örtbas ediliyor, yetmiyor bana iftira, kumpas davasına çevriliyor, zaten o başlı başına bir skandal. İşte o kumpas davası açıldıktan sonra, dava için ayarlanan hakim, İzmir’deki lu askeri casusluk davasında mağdur müşteki olmuş bir hakim İsmail Volkan Şahin. Belli ki Perinçek yargısından biri. Yani Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın distopya yaşanıyor dediği, Perinçek’in Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı istifaya davet ettiği, altın çağını yaşayan Perinçek yargısından biri. Fuhuş şebekesi iddia ve ihbar ettiğim hususları örtbas etmek için, bana kumpas kuruyor ve bu hakimi kullanmaya karar vermiş. 

Yine Ali Hancıoğlu’nun bana hakaretine İstanbul Anadolu Adliyesi’nde takipsizlik veren savcı kim biliyor musunuz? Aydın Aktaş diye bir savcı. 2014’te fuhuş ve örgütle alakalı soruşturma geçirmiş ve FETÖ kumpasına uğradım diyerek kendini aklamış bir savcı. Bu isim de Perinçek cenahına yakın, aynı Emniyet İstihbarat’ta yıllarca Perinçek cenahını takip etmiş, 15 Temmuz gecesi Perinçek cenahına yakın amiral Cihat Yaycı’yı arayan Koray Öner gibi. İşin ilginç yanı hem Koray Öner ile ilgili, hem de Cihat Yaycı ile ilgili üstelik Ergenekon’da sanık olmuş veya Perinçek cenahından insanların FETÖ iddiaları da olmuş. Siz tesadüf der misiniz bu kadarına, derin veya paralel hepsi aynısının farklı renkleri değil mi? Mesela Koray Öner’in bana adli mobbing yapan avukat ekibi de derin Mehmet Ağar’a çok yakın ve Tansu Çiller’in hukuk danışmanı olan isimler, manken Aslı Baş’ın ölümünde aynı zamanda FETÖ’den yargılanan sanıkların avukatı olan isimler bunlar. Koray Öner’in Ağar döneminde 1995’te Polis Akademisi’ni bitirir bitirmez Emniyet İstihbarat’a girdiği söyleniyor. Her şey mi tesadüf?