Refah Partisi’nin kapatılması ardından kurulan Fazilet Partisi’nden “Yenilikçi” kanat diye ayrılarak yola çıkan AKP, Türkiye’deki ekonomik bunalım ve anayasa kitapçığı krizinin yaşandığı dönemde gidilen 3 Kasım 2002’deki erken seçimde aldığı yüzde 34 oy ile iktidar oldu. Tek başına iktidar olan AKP’de, genel başkan Recep Tayyip Erdoğan ise siyasi yasaklı olmasından kaynaklı milletvekili seçilemedi. Yapılan düzenlemenin ardından iptal edilen Siirt’teki seçimin yenilenmesiyle seçilen Erdoğan, Başbakanlık görevini devraldı. AKP’li Erdoğan, bu dönemde demokrasi söylemlerine yöneldi.  

DEVLET İÇİNDE ÖRGÜTLENME

Aynı dönemde AB’nin asker-sivil ilişkilerinin dönüştürülmesi talepleri AKP ile ordu arasındaki ilişkilerde gerilimlere neden oldu. AKP-ordu gerilimi sırasında Erdoğan, devlet içerisindeki vesayetle çatışmalı bir süreç geçirdi. Bu dönemde “Cumhuriyet mitingleri” ve 22 Temmuz 2007 seçimlerine 3 ay kala “başörtülü eş kriziyle” karşı karşıya kalan AKP’ye ordudan müdahale geldi. Eşi başörtülü olan Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olarak düşünülmesi ardından ordu “27 Nisan E muhtırasını” yayınladı. Bu atmosferde girdiği seçimlerde yüzde 46 oy alan AKP, bir kez daha iktidar oldu. AKP bu dönemde yargı, asker bürokrasisinde dizayn sürecini başlattı. O dönemde “5 Nisan Muhtırası”nı veren dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ile Dolmabahçe'de görüşen Erdoğan, yaptığı görüşmeyi sır olarak saklayacağını söyledi, ancak politikalarına yansıyanlara bakıldığında görüşmenin içeriğinin Kürt sorunu olduğu anlaşıldı. 

CEMAATLE İŞBİRLİĞİ

AKP, bu dönemden sonra “FETÖ” dediği Gülen Cemaati ile birlikte TSK’ye yönelik “Ergenekon” ve “Balyoz” operasyonlarını başlattı. Erdoğan’ın sonrasında iktidar çelişkisi yaşadığı cemaate sarf ettiği “Ne istediniz de vermedik” sözleri bunun itirafı oldu. Gülen grubuyla ortaklaşarak, yargı, siyaset, bürokrasi alanında kadrolaşan AKP, cemaatin kendisine yönelik 7 Şubat 2012’deki operasyonla start ala MİT krizi ve 17-25 Aralık 2013’teki bakanların yolsuzlukların açığa çıkarılmasıyla birlikte yeni bir vesayet kavgası başladı.

TEKLEŞEN AKP

Cemaat ile ortaklığının bozulması ardından AKP, Kürt sorununa dair çözümsüz olduğunu gösteren adımlar atmaya başladı. Bu süreçte AKP’nin politikalarına karşı geliştirilen Gezi Direnişi ve Suriye’deki iç savaşta uygulamak istediği yayılmacı anlayış, Kobanê eylemlerini beraberinde getirdi. Erdoğan bu süreçten sonra iktidara geldiği dönemde sarf ettiği insan hakları, AB uyum yasaları, demokrasi kavramlarının yerini peyderpey OHAL, cezaevlerinde işkence, insan haklarının ayaklar altına alındığı ve AİHM kararlarının uygulanmadığı, yönetimin tek elde olduğu yeni bir tek adam yönetimini devreye koydu.

YOLSUZLUĞU SAVUNDU!

İktidarda olduğu dönemde yolsuzluk, yoksulluk ve yalanlarla yani “Üç Y” ile mücadele edeceğini söyleyen iktidarın seçim beyannamesinde 24 kez yolsuzluk kelimesi geçerken, iktidar da olduğu dönemde yolsuzluk üst seviyeye geldi. Bugün iktidar ve bürokratlarının yolsuzlukları ve çetelerle ilişkileri birer birer ortaya çıktı. Beşli Çete olarak bilenen AKP’ye yakın şirketlere milyarca TL kamu ihalesini peşkeş çeken AKP’nin yoksuzlukların son örneği, kurucusunun Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan olduğu ve “milli ve manevi gençlik” diye savundukları Türkiye Gençlik Vakfı’nın (TÜGVA) kamuya alımlarda usulsüzlük yapması oldu.

KCK OPERASYONLARI

AKP, Kürt sorununda da gidiş-gelişlerle yönettiği süreçte 2013-2015 arasında çözüme en yaklaşıldığı dönemde masayı devirmesi de AKP’nin gerçek yüzünü ortaya çıkardı. Kürt sorununa dair çatışmasızlığa dair açıklamalarıyla bölgede sempati toplayan Erdoğan, 30 Mart 2009 seçimlerinde istediğini alamadı. İstediğini alamayan Erdoğan’ın uzlaşmacı söylemleri yerini ise Kürt siyasetçilere operasyon aldı. Cemaat ile birlikte “KCK” operasyonlarının startını veren AKP, 2011 yılına kadar Türkiye’yi bir kez daha çatışmalı sürece sürükledi. Bu dönemde 5 bini aşkın Kürt siyasetçi, belediye başkanı gözaltına alındı. Bunların bir kısmı tutuklandı. Siyaset arenasında mücadele eden Demokratik Toplu Partisi (DTP), Aralık 2009 tarihinde kapatılarak bazı yöneticilerine 5 yıllık siyaset yasağı getirildi.

YENİ BİR ÇÖZÜM SÜRECİ

Aynı dönemde Oslo’da başlayan görüşmeler kapsamında Barış Grubu, Ekim 2009'da Habur Sınır Kapısı’ndan giriş yaptı. Bunun yarattığı olumlu hava kısa sürdü, MHP ve CHP'nin tepkilerine AKP’de ortak olarak geri adım attı. AKP, 2011'de Kürtlere yönelik baskıyı daha da artırdı. 2011-2012 arasında yaşanan yoğun çatışmalar ve PKK’li tutukluların başlattığı açlık grevleri, AKP’nin cemaat ile ters düşmesiyle birlikte Erdoğan, iktidarını perçinlemek için bir kez daha Kürt sorunu kendine araç olarak kullandı.

SİNDİRME POLİTİKALARININ TOPLAMI

Türkiye’de çözüm umutlarının yükseldiği 2013-2015 yılları arasında Erdoğan, Suriye iç savaşında Kürtlerin elde ettikleri kazanımlardan da rahatsız oldu. Bir yandan Kürtlerle masada oturan Erdoğan, Rojava’da ise Kürtlere yönelik çeteleri harekete geçirdi. Kobanê’ye yönelik 2014 yılında ağır saldırılar başladı. Sonradan yakalanan çeteler, Kürtlere saldırılarda AKP hükümetini işaret etti. Kürtlere yönelik ikircikli yaklaşımlarının devamında çözüm sürecinin sonlandırılması ışığında gidilen 7 Haziran 2015 seçiminde tek başına iktidarı kaybeden Erdoğan, kendinden önceki iktidarların uyguladığı baskı ve sindirme politikalarının toplamını devreye koydu.

DARBEYİ FIRSATA ÇEVİRDİ

7 Haziran-1 Kasım 2015 seçimlerinde kitlesel katliamların yaşandığı Türkiye’de, 2016 yılında 15 Temmuz Darbe Girişimi akabinde gelen 20 Temmuz OHAL ilanıyla birlikte Erdoğan, iktidara geldiğinde devreye koyduğu tüm politikalardan tek tek ayrıldı.

Darbe girişimini cemaati ve demokrasi güçlerini tasfiyeye karşı bir araç olarak kullanan Erdoğan, bu süreçte daha önce cemaatle birlikte müdahale ettiği Ergenekon ve MHP ile ittifak kurdu.

AKP’nin son 5 yılında insan hakları yerlerde sürüklenirken, gazeteciler en fazla cezaevinde olduğu bir dönem oldu. Basın alanın tekelleştiren AKP, bu dönemde muhalif ve ana akım medya yanlısı olmayan basına yönelik baskıları üst seviyeye yükseltti. AKP iktidarında 112 bin 24 internet sitesi kapatıldı. İnternet Özgürlüğü Endeksi'nde Türkiye ''Özgür olmayan ülke'' seviyesine indirildi. OHAL uygulamalarını kaldırmak ile övünen Erdoğan, 20 Temmuz sonrasında 1987’de 13 ilde uygulanan OHAL’i tüm Türkiye’ye genişletti. Türkiye bugün hala OHAL uygulamalarıyla yönetiliyor. 

ÇÖKÜŞ!

İçte ve dışta izlediği tekçi politikalarla Türkiye'yi bataklığa koyan AKP iktidarı ve Erdoğan'ın bugünkü durumu çok tartışılıyor. Toplumsal, siyasal, ekonomik ve askeri açıdan krizler üreten iktidarın ömrünün 2023'e yetmeyeceği güncel konuların başında geliyor. Erdoğan'ın son günlerde Bülent Ecevit'in gidişatının özeti olan "hasta adam" yürüyüşüyle gündem olsa da son beş yılda izlediği politikalar iktidarı bu noktaya sürükledi. Özellikle Kürt sorununda tekrardan inkar, imha, asimilasyon, baskı ve operasyonlara sarılan iktidar, savaşı çözüm olarak gören önceki hükümetler gibi ayakta duracak mecali kalmadı. 30 Ekim 2014 tarihinde Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında alınan kararla Kürt düşmanlığı üzerine devreye konulan "Çöktürme Planı", Kürt siyaseti ve hareketinin direnişiyle boşa çıkarıldı. Aynı zamanda bu plan ve tarih, AKP iktidarının çöküşünün de başlangıcı oldu. Ancak Kürt düşmanlığına doymayan iktidar, hala çıkışı bu politikada arıyor. Dış siyasette çaldığı tüm kapılar yüzüne kapatılan ve iç siyasette muhaletefin büyük çoğunluğunun karşı çıktığı tezkereye bel bağlayan, ancak kamuoyunda hiçbir etki yaratmayan Erdoğan, Rojava'ya karşı operasyon tehditlerini sürdürse de olası bir operasyonun iktidarlarının sonu olacağı tepsiptleri üzerine basa basa yapılıyor. Bundan sonra "Erdoğan sonrası"nın siyasetin ve toplumun gündeminde büyük yer edineceğe benziyor. 

KATLİAMLAR ARTTI

AKP, iktidarı boyunca aynı zamanda katliamlarla anılan bir parti haline geldi. İşte AKP’nin tek başına iktidar olduğu dönemde yaşanan katliamlardan bazıları şöyle:

* 10 Ocak 2007 Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink sokak ortasında vurularak katledildi. Dink, suikastten önce dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler tarafından valiliğe çağrılıp MİT tarafından tehdit edilmişti. Güler, İçişleri Bakanlığı’na ve 17-25 Aralık soruşturmasında adı geçen ‘4 Bakan’ arasında yer aldı. 

* Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 28 Eylül 2009’da hayvanlarını otlattığı sırada karakoldan atılan havan mermisiyle Ceylan Önkol (12) parçalanarak, yaşamını yitirdi. 16 Haziran 2013 tarihinde, polis tarafından atılan göz yaşartıcı gaz kapsülünün başına isabet etmesi üzerine aylarca komada kalan Berkin Elvan (14) 11 Mart 2014'te yaşamını yitirdi. 28 Haziran 2013'te Lice'de kalekol yapımını protesto eden ve “Barış İstiyoruz” pankartıyla yürüyen halka ateş açan askerler, Medeni Yıldırım'ı (18) katletti.

* Dicle Üniversitesi Öğrencisi Aydın Erdem, Diyarbakır’da 6 Aralık 2009’da DTP protestolarında, 12 Mayıs 2010'da Muğla’da Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde okuyan 21 yaşındaki Şerzan Kurt katledildi.

* Kandil’deki sivil yerleşim alanlarını bombalayan savaş uçakları 21 Ağustos 2011'de Kortek yolu üzerinde bir aracı hedef aldı. Araçta bulunan 6 aylık Solin Bebek ile birlikte 7 kişilik bir aile katledildi.

TOPLU KATLİAMLAR

* 28 Aralık 2011 günü, Şırnak’ın Uludere (Qilaban) ilçesine bağlı Roboski (Ortasu) köyünde sigara ve mazot getiren çoğu çocuk 34 sivil Kürt, dönüş yolundayken Diyarbakır’dan kalkan F-16 savaş uçakları tarafından yüzlerce kiloluk kazan bombalarıyla katledildi. Hiçbir yetkilinin gitmediği katliam yerine giden köylüler, kendi çabaları ile çocuklarının parçalanmış cesetlerini katırlar üzerinde taşıdı.

* 11 Mayıs 2013 Reyhanlı Katliamı’nda Suriye sınırında, cihatçı çetelerin tehdidi altındaki ilçede yaşayan 54 kişi bombalı saldırıda hayatını kaybetti.

* 13 Mayıs 2014'teki Soma Katliamı’nda 301 maden işçisi, iş katliamının kurbanı oldu. Tayyip Erdoğan katliamın ardından “Bu işin fıtratında var” dedi.

* 6-7 Ekim 2014 Kobanê eylemlerinde 54 kişi katledildi.

*Aynı dönemde DAİŞ tarafından tehdit edilen Özgür Gündem gazete dağıtımcısı Kadri Bağdu 14 Ekim 2014 tarihinde sokak ortasında vurularak, katledildi.

* 28 Ekim 2014’te Ermenek Katliamı’nda 18 maden işçisi öldü.

SEÇİM ÖNCESİ KATLİAMLAR 

* Diyarbakır’da 5 Haziran 2015’te HDP’nin mitingine yönelik saldırıda 4 HDP’li yaşamını yitirdi, 400 kişi yaralandı.

* 20 Temmuz 2015 Suruç Katliamı’nda 33 devrimci katledildi.

* 10 Ekim 2015'teki Ankara Katliamı’nda, en az 104 kişi yaşamını yitirdi, 500’den fazla kişi yaralandı.

* DAİŞ'in hücrelerinden olan Antep'te 20 Ağustos 2016'dan Kürtlerin düğününe yönelik canlı bomba saldırısı gerçekleşti. Saldırıda 40'ı çocuk 57 kişi yaşamını yitirdi, 13’ü ağır 64 kişi ise yaralandı.

MA / Berivan Altan