DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen eylemler gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 22’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 11’inci grup duruşmaları öğleden sonra devam etti.

Duruşmaya Sincan Cezaevi’nde tutuklu bulunan siyasetçiler salonda hazır bulundu, farklı cezaevindeki tutulan siyasetçilerde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. 

12 EYLÜL’DEN BUGÜNE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK

Duruşma Kürt siyasetçi Ahmet Türk’ün savunmasıyla sürdü. Kürsüden savunma yapan Türk, uzun yıllar siyaset içerisinde bulunduğunu belirtti. Siyasette geçen 50 yıllık ömründe birçok haksız, hukuksuz uygulamalarla karşı karşıya kaldığını belirten Türk, “12 Eylül’leri Diyarbakır Zindanları yaşadık. O dönemin Genel Kurmay Başkanı ‘Bunları Meclis’ten atacaksınız ya sokaklarda it gibi öldüreceksiniz’ dedi. Dokunulmazlıklarımız kaldırıldı. Bugüne geldiğimiz de değişen bir şey yok. Baskılarla bizi siyasi demokratik siyasetten koparmaya çalıştılar. Kürt sorununun demokratik siyasetle çözüleceğini inandığımız için bugüne kadar mücadele ettik. Belediye başkanlığına geçtikten bir gün sonra kayyımlar yerimize atandı. Bugünde haksız hukuksuz Kobanê davası ile karşı karşıyayız” dedi. 

‘DÜNYAYA SESLENDİK’

“IŞİD çetelerin vahşeti karşısında suskunluğumuz düşünülemezdi” diyen Türk, şunları söyledi: “O dönemde düşüncelerimizi ortaya koyduk. Çabalar gösterdik, tüm dünyaya seslendik. IŞİD çetelerinin gözden kaçmamasını, demokrasiye insan haklarına destek verilmesini istedik.  İŞİD çeteleri şehitleri yıktı, yaktı insanları kaçırdı.  Biz o dönem müdahil olduk ve vahşeti göstermek için çaba gösterdik. 

ÇÖZÜMER KARŞI TUZAK 

Çözüm süreci başlamadan önce dönemin MİT müsteşarı Emre Taner ile görüşme yaptık. Sayın Emine Ayna ile birlikte Başbakan bizi davet etti, bir süreç başladı. Ayla Akat Ata ile birlikte İmralı’ya Sayın Abdullah Öcalan ile görüşmek için gittik. Bir yerde devlet açılım yapmak için destek isteyecek ve bize arkadan tuzak kuracak böyle bir dönem yaşıyoruz.  

DİYARBAKIR MİTİNGİ HATIRLATMASI

Bir düğünde iken, İçişleri Bakanı beni aradı ve Kandil’den bir heyet geleceğini söyledi. Silopi ve Habur arasında yüzbinleri bir tarlada bekledik ve sürece zarar gelmesin dedik. Mardin’de gece saat dörtte beni uykudan uyandırdı. Yargıç ve avukatlar arasındaki sorunun çözülmesi için ortak bir metin düzenledik. Bugüne geldiğimizde geçmişte yaşadıklarımızın değişmediğini görüyoruz. Buradan istediğimiz haklarımızın ortak bir değerde buluşturulmasıdır. Mücadelemiz budur, kimseyi azmettirmeyiz. Elbette partimin desteğiyle yasaklı olduğum için o zaman bağımsız olarak belediye başkanı olarak seçildim. Seçilmemin esas nedeni partimin beni desteklemesi. Bir tarafta insanları tahrik etmek ile bu parti suçlanıyor. Genel başkanı suçlanıyor. Diyarbakır mitinginde İŞİD mitingin ortasına bomba attı, dört insanımız öldü. Selahattin Demirtaş kürsüde ‘Provokasyona gelmeyin’ dedi. Pratiğimiz ile farklı bir şey yaşadığımız görülüyor. O mitingde yaptığımız çağrıları heyet dinleseydi, o gün büyük bir çaba olduğunu görecekti.  

DEMOKRATİK SİYASETE İNANIYORUZ

Siyasetçiyiz iktidar gibi düşünmek zorunda değiliz, fikirlerimizi halka iletmek gibi bir sorumluluğumuz var. Siyasetçi iseniz halkın taleplerini doğru okumanız lazım, yaptığımız bu. Fikirlerimizi söyledik, Newroz’larda, mitinglerde düşüncelerimizi söyledik. Her zaman barışı esas aldık, barışçıl bir süreç için mücadele ettik. Sorunları demokratik siyaset çözüleceğini biliyoruz. Demokratik siyasette ısrarlı olmamızın nedeni demokratik siyasetin sorunları çözeceğini inancımızdan. 

VALİYLE KOBANÊ’YE TIRLARI UĞURLADIK

Bir hukuk devleti varsa, insanların fikir ve düşüncelerinden yargılanmaması lazım. Zaman zaman siyasi ve basın taraftan HDP’nin halkı kışkırttığını söylüyor. Kimi kışkırtık, ortada bir şey var mı? Hukuken bu davanın azmettirici olarak görmesi hukuk dışı bir anlayıştır. Kobanê’ye gittiğimiz de 16 grup gittik, o dönem belediye başkanıydım. Orada bir konuşma yaptım, o konuşmada DAİŞ vahşetine suskun kalınmamasını istedim. Kobanê halkına destekler sunduk, 5-6 tır un gönderdiğimiz de Mardin Valisi ile o tırları uğurladık. 

TALİMATLA AÇILAN BİR DAVA 

Suçlamalar siyasi ve talimattır. Hazırlanmış bir iddianame var, hukuksuzdur. Bu yargılamanın sizler de farkındasınızdır. Türkiye’de siyasilere verilen bir mesajdır. Türkiye’ye baktığımızda farklı bir durumun olduğunu görüyoruz. Bugün iktidar farklı söylemlerle Kürtlere bakış açısını belli ederek, milliyetçi ve apolitik kesimleri yanında tutmak için hedef gösteren bir yaklaşım göstermiştir. Bütün iddianameyi okumanın şansı yok ama bir hikaye anlatmak istiyorum; Adamın biri çok aç çölde, bir eşek görüyor. Aç adam eşeği yeme niyetinde, adam ‘kulakları tavşanınkine benziyor’ diyor ve yiyor. Herhalde bizimde kulaklarımız tavşana benziyor. O yüzden yargılanıyoruz.” 

‘KAYYIM ATAMALARI İÇİN DAVA AÇILDI’

Türk, son olarak yerine kayyım atanmasının ardından açılan davaya dair konuştu. Türk, “Belediye başkanlığımız döneminde yolsuzluklara ilgili hakkımızda dava açılmadı. Kayyımın geldikten sonra kayyımın atadığı yöneticiler, daire başkanları yolsuzlukla tutuklandı, haklarında davalar açıldı ve kayyım üzerinde ifadeler verildi. Bizim hakkımızda böyle bir şey olmamasına rağmen, sırf kayyım atamak için hakkımız da böyle davalar açtılar. Kayyımlar hakkında açılan davaların hepsinin buraya getirilmesini istiyorum” dedi. 

‘KAYYIMLARIN DOSYALARI GETİRİLSİN’

Kayyımların ve yöneticilerinin yolsuzluklarını anlatan Türk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kayyımlar hakkındaki tüm belgelere rağmen bir dava açılmadı. Eğer bu dava buraya getiriliyorsa, diğer bütün dosyaların buraya getirilmesi lazım. Hiçbir zaman halkımızın hakkını alma gibi bir durumumuz olmadı. Sadece bir korucu hırsızlık yaptığı için işten çıkardığımız için İçişleri Bakanı bunu dile getirebiliyor. Ama kayyımın yolsuzluklarını saklamak ile karşı karşıyayız. Bu davaların buraya getirilmesi ve yargılamanın burada yapılmasını talep ediyorum.”

‘ÖZAL DÖNEMİNDE DE ŞAM’A GİTTİK’

Ardından mahkeme başkanı Türk’e yönelik dosyada yer alan fotoğrafları sordu. Türk, “Zaman zaman siyasi çalışmalar yaparken, bazı toplantılara katılıyoruz, gittiğimiz mekanda nelerin olduğunu ya da bayrakları indirme gibi bir şansımız yok. Kandil’de çekilen bir fotoğraf var, o da çözüm sürecinde çekilen bir fotoğraf. Devletin de bu konuda bilgisi var. Özal döneminde, onun bilgisi dahilinde Şam’a gittik, bir ateşkesin sağlanması yönünde bir başlangıçtı. 1993’te bir şeyler çözülebilirdi. Biz Şam’da iken, Özal’ın vefat haberini duyunca, o çalışmalar sonuçsuz kaldı” diye belirtti. 

‘NERESİ SUÇ?’

DAİŞ’e dönük basına verdiği demeçleri soran mahkeme başkanına Türk, “DAİŞ’in kafa koparan vahşetine karşı durmanın neresi suç. Suriye’de değil, Türkiye’de değil, bütün Ortadoğu’yu kana bulayan bir vahşete karşı herkesin sesinin çıkarması lazımdı. Bu vahşete karşı mücadele edilmesi noktasında herkese çağrıda bulunuyoruz. Bunun davada yer alması bile anlamsız” dedi.  

‘HUKUKİ BİR ANLAYIŞ DEĞİL’

Mahkeme başkanının tek tek yurtdışına çıkışlarına dair belgeleri okumasına da Türk, “Tek tek okumanıza gerek yok” diye belirtti. Türk, “Celal Talabani dostumdu. Mesut Barzani’de öyle o yüzden bu konuda yurt dışına çıkmışlığım vardır. Özellikle Irak’a gittim, Celal Talabani seçildiğinde yada hasta olduğunda gittim. Türkiye’de binlerce insan gidip geliyor. Irak’a gitmenin bir suç olduğunu göstermek, hukuki bir anlayış değil” şeklinde konuştu. 

Türk’ün savunmasının ardından duruşma avukat Erdal Kuzu’nun savunmasıyla devam ediyor.

BERAAT İSTEDİ

Kuzu, HSK’nin devlet yapılanmalarda yer alan hakim ve savcılar hakkında soruşturma başlattığını ama sadece KCK davalarında HSK’nin görevini yerine getirmediğini hatırlattı. Kuzu, “Atadedeler” yapılanması kapsamında gözaltına alınan ve ev hapsi verilen Bahtiyar Çolak’ın durumuna dikkat çekerek, şu an ki mahkeme heyetinin Kobanê davasında yargılanan müvekkili Türk’e dönük ara karar oluşturarak, beraat kararının oluşturulmasını talep etti. 

TALEP REDDEDİLDİ

Ara kararın verildikten sonra mahkemenin devam edilmesini talep eden Kuzu’nun talebini görüşen mahkeme heyeti, delilerin bu aşamada tartışılmadığı, yargılamanın devam edildiğini, talebi hakkında nihai karar verilmesine yer olmadığına karar verdi. 

Mahkemenin ara kararının ardından savunmasına kaldığı yerden devam eden Kuzu, mahkeme heyetinin ara kararının herkes içerisinde verilmesini eleştirerek, hukuksuz bir işlem yapıldığını söyledi. Türk’ün 90’lı yıllardan bu yana yargılandığına dikkat çeken Kuzu, Türk’ün sağlık raporlarına mahkemeye sunmalarına rağmen mahkemenin raporları hastaneden de istemesine tepki gösterdi. Kuzu, “Müvekkilimizi hasta haliyle zorla mahkeme salonundan SEGBİS ile bağladınız. Size sahte rapor verdiğimizi mi düşünüyorsunuz?” diyerek tepki gösterdi. Kuzu, taleplerini yarın sıralayacaklarını belirterek, duruşmanın ertelenmesini istedi. 

‘BELKİ SİZİN YÜZÜNÜZDEN GÖZÜMÜ KAYBEDECEĞİM’

Sağ gözü için ameliyat olacağını belirten tutuklu siyasetçi Nazmi Gür, yarın Ankara Şehir Hastanesi’ne götürüleceğini, farklı sağlık sorunları olduğu için göz ameliyatının zor olacağını ifade etti. Gür, “Bizlerin sağlık sorunları sizi hiç ilgilendirmiyor. En son Aysel hanımın raporlarını esas almadınız. Sizin sayenizde belki gözümü kaybedeceğim. Kan sulandırıcı ilaç kullanıyorum ve doktorlar kan sulandırma ilacının bir hafta bırakılmasını istiyor ve buda kan pıhtılaşmasına neden olacak ve beyin kanaması tehlikesi var. Tam teşekküllü bir hastane ortamı olmadığı için, sağlığıma kavuşur isem savunma yapmak istiyorum” dedi. 

Avukat Veysi Eski de duruşmanın yarına kadar ertelenmesini talep ederek, Türk’ün kesintisiz savunmasının alınması gerektiğini, avukatları olarak yarın söz alacaklarını belirtti. 

Mahkeme heyeti avukatların taleplerini reddederek, cezaevinde bulunan tanıkların dinlenmesi için duruşmaya bir saat ara verdi.