Çete yöneticisi Sedat Peker'in yurtdışından yayınladığı videolarla yaptığı itiraflar gündemdeki sıcaklığını koruyor. Peker, "derin devletin başı" olarak nitelendirdiği eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'ı mafya ve uyuşturucuyu yönetmek, iş insanlarının mal varlığına el koymakla suçluyor. Bakanlığı döneminde binlerce faili meçhul cinayet işlenen ve devlet-mafya-siyaset üçgenini ortaya çıkaran Susurluk Kazası davasında "suç örgütü yöneticiliği"nden ceza alan Ağar ise, Peker'in el koyduğu dediği Marina dışında tüm itiraflar karşısında sessizliğini koruyor. 

SOYLU'NUN AÇIKLAMALARI

Peker'in itiraflarda bulunduğu bir başka isim ise İçişleri Bakanı Süleyman Soylu. Peker, "dönüş biletim" dediği Soylu'nun kendisine koruma polisi verdiğini, kimi savcı-hakim atamalarını yaptığını ve bir akrabasının Çevre Şehircilik Bakanlığı'ndaki imar işlerinde parmağı olduğunu söyledi. 

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise, Peker’in itiraflarına ilişkin önceki gün ikinci kez bir televizyon programına katılarak, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Soruları yanıtlamaktan kaçınan ve sık sık “terörle mücadeleyi" anlatan Soylu, kendi döneminde 1990'lı yıllarda olduğu gibi faili meçhul cinayetler, işkence ve insan kaçırılma gibi olayların olmadığını kaydetti. 

Soylu, "Bizim dönemimizde bir Hablemitoğlu, onun dışında bir tane faili meçhul cinayet var mı? Biz terörle mücadele ediyoruz değil mi? 4,5 yıldır bakanlık yapıyorum ben, iç güvenlikle ilgili terörle mücadele meselesi kime ait? Ne olursunuz söyleyin, eğer böyle bir şey varsa, bakın ben boş kağıda imza atmaya hazırım, terörle mücadelede bu başarının altında gayri hukuki, beyaz Toros, faili meçhul cinayetler varsa, getirin boş kağıtlar getirin istifa edeyim" dedi. 

90'LI YILLAR 

Soylu'nun işaret ettiği 90'lı yıllarda resmi kayıtlara göre, aralarında Kürt gazeteci, yazar, hukukçu, iş insanı ve aydının bulunduğu 17 bin 500 faili meçhul cinayet işlendi. Tansu Çiller'in Başbakan, Doğan Güreş'in Genelkurmay Başkanı ve Mehmet Ağar'ın İçişleri Bakanı olduğu dönemlerde ayrıca binlerce köy yakılarak, boşaltıldı. Birçok kişinin halen akıbeti dahi bilinmezken, bazı cinayetlere ilişkin yapılan yargılamalar cezasızlıkla sonuçlandı. 

Uyuşturucu baronu Hüseyin Baybaşin'in 1996'daki, itirafçı Abdulkadir Aygan'ın 2004'teki ve özel harekatçı Ayhan Çarkın'ın 2011 yılındaki itiraflarına ve birçok delile rağmen hiçbir olayın üzerine gidilmedi. 90'lı yıllarda faili meçhul cinayet ve köy boşaltmalarına dair hakkında hüküm verilmiş tek bir fail bile bulunmuyor. 

SOYLU DÖNEMİNDE KAPATILDI

1990'lı yıllarda işlenen cinayetler ve yargısız infazlarla ilgili açılan davalar dahi Soylu döneminde sonuçlanarak, tüm failler aklandı. Mardin’in Kızıltepe ilçesinde 1992-1996 yılları arasında 22 kişinin infaz edilmesi veya zorla kaybedilmesi, Muş’un Korkut İlçesi’ne bağlı Vartinis (Altınova) beldesinde 3 Ekim 1993 tarihinde aynı aileden 9 kişinin yakılarak öldürülmesi, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 22 Ekim 1993 tarihinde 15 sivilin öldürülmesi, Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde 8 Ekim-25 Ekim 1993 tarihleri arasında askeri operasyonlarda gözaltına alınan ve toplu mezarda bulunan 11 kişinin kaybedilmesi bu olaylardan sadece birkaçı. 

Peker'in işaret ettiği Savaş Buldan ve Behçet Cantürk'ün de aralarında bulunduğu kimi Kürt iş insanlarının öldürülmesine dair başlatılan dava da zamanaşımı nedeniyle beraatla sonuçlanmıştı. Ankara JİTEM Davası olarak bilinen ve Mehmet Ağar'ın da sanık olduğu davada verilen beraat kararı, bir süre önce istinafca bozuldu. 

BİR BİR RAFA KALDIRILIYOR

Söz konusu cinayetlere ilişkin açılan davaların birçoğu AKP iktidarı döneminde cezasızlıkla sonuçlandı. Soylu'nun göreve geldiği 31 Ağustos 2016 tarihinden sonra da çok sayıda cinayet işlendi. Fail ya da faillerin belli olduğu olaylarda ise cezasızlık politikası uygulandı ve yaşanan ölümler genelde "hukuka uygun" bulundu.  

ELÇİ, KURKUT, İNAN...

Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, Mardin’in Kızıltepe ilçesinde "dur" ihtarına uymadığı iddiasıyla açılan ateş sonucu öldürülen 16 yaşındaki Mazlum Turan, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde koyunlarını otlatırken vücuduna isabet eden patlayıcı sonucu yaşamını yitiren Ceylan Önkol, Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde zırhlı araçtan açılan ateş sonucu yaşamlarını yitiren Serhat Buldan, Rahmi Safhalı, Necdet İşözü ve Aydın Tümen, Van'da polis kurşunuyla öldürülen Remziye Bor, Diyarbakır Newrozu’nda kameraların önünde öldürülen Kemal Kurkut, Yüksekova'nın Büyükçiftçik beldesinde askerlerin öldürdüğü Sürmi İnce, Silopi'deki sokağa çıkma yasağında cenazesi günlerce sokakta bekletilen Taybet İnan, Diyarbakır'da polisin öldürdüğü kağıt toplayıcısı Recep Hantaş, Suriyeli Ali El Hemdan, Gezi Parkı direnişinde yaşamını yitirenler, Van'da Osman Şiban ile birlikte helikopterden atılan Servet Turgut'un fail ya da failleri ya bulun(a)madı ya da açılan davalar cezasızlıkla sonuçlandı.  

ÖLDÜRÜLEN ÇOCUKLAR 

Soylu döneminde cezasızlıkla sonuçlanan veya failleri bulunmak istenmeyen olaylar bunlarla da sınırlı değil. Şırnak’ın Silopi ilçesinde evlerine giren panzerin altında can veren Muhammet ve Furkan Yıldırım kardeşlerin failine sadece 19 bin TL ceza verilirken, sokağa çıkma yasaklarında öldürülen çocuklar Cemile Cağırga ve Fatma Elarslan'ın faillerine dokunulmadı. Mardin'in Kızıltepe ilçesinde "dur" ihtarına uymadığı iddiasıyla vurulan 16 yaşındaki Mazlum Turan'ın ölümü "hukuka uygun" bulundu.  

İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) 2020 verilerine göre, bölge kentlerinde son 10 yılda 16'sı çocuk 36 kişi zırhlı araç çarpması sonucu öldürüldü. Aynı verilere göre, bu olayların birçoğu cezasızlıkla sonuçlandı. 

SINIR HATTINDAKİ ÖLÜMLER

Sınır hattında yaşanan ölümlerde de failler belli olmasına rağmen yargılanmıyorlar. Sadece Hakkari ve ilçelerinde 6 yılda asker ve polis tarafından açılan ateş sonucu en az 11 sivil yaşamını yitirdi; tek bir kişi bile ceza almadı.  

MÜLTECİLER 'HABER' DAHİ OLMUYOR

Bu cezasızlıktan mülteciler de nasibi aldı. Sınır kenti Van'da, Türkiye ve İran askerleri tarafından açılan ateş sonucu son bir yılda en az 10 mülteci yaşamını yitirdi ve onlarcası yaralandı. Haber değeri dahi görülmeyen ölümlerde de tek bir asker ya da polis yargılanmadı. Bu cinayetlere ilişkin açılan davaların birçoğu, ya "failler bulunamadı" gerekçesiyle dosyaları rafa kaldırıldı ya da "takipsizlik" ile sonuçlandı.