Yaşadıkları Urfa’nın Suruç ilçesinde 24 Haziran 2018’de yapılan Genel Seçimlerden 10 gün önce AKP Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın korumaları ve yakınlarının işyerleri ve hastanede devam eden saldırılarında eşi Hacı Esvet ile çocukları Adil ve Celal Şenyaşar’ı oğlunu yitiren Emine Şenyaşar ile saldırıdan sağ kurtulan Ferit Şenyaşar’ın, Urfa Adliyesi önünde başlattığı “Adalet Nöbeti” 20’inci gününü geride bıraktı. 

“Artık sabrımız kalmadı” diyerek eylem başlatan anne ve oğlu, adalet ararken bu süre zarfında birkaç kez gözaltına alındı.

Maruz kaldıkları engellemelere rağmen anne ve oğlu, yolu Adliyeye düşenlerin meraklı ve dikkatli bakışları altında eylemlerini sürdürüyor. Yaşananlara dair bilgi sahibi olanlar aileye desteklerini sunarken, olmayanlar ise kendilerine bilgilendirmede bulunan anne ve oğlu ile birlikte gözyaşı dökmekten kendini alıkoyamıyor. 

Nöbete başladıkları günden bu yana anne ve oğluna farklı kesimlerden destek ziyaretleri yapıldı. Muhalif siyasi partilerden milletvekillerine, sivil toplum örgütlerinden Barış Annelerine, Özgür Kadın Hareketi (TJA) aktivistlerine kadar pek çok kesim tarafından yapılan bu ziyaretlerde ailenin acısı paylaşılıp, destek sözü verildi. 

Katliamdan sağ kurtulan Ferit Şanyaşar, annesi ile başladıkları ‘Adalet Nöbeti’ ve geride bıraktıkları 20 günde neler yaşadıklarını Mezopotamya Ajansı'na anlattı.

‘ENGELLENDİK, GÖZALTINA ALINDIK’

Katliamın yaşandığı günden bu yana ‘adalet’ aradıklarının altını çizen Şenyaşar, nöbet başlatmadan önce çalmadıkları kapı kalmadığını dile getirdi. Adaletin sağlandığı mekanların adliye binaları olduğu için nöbet için Urfa Adliyesi’nin önünü seçtiklerini söyleyen Şenyaşar, “Biz burada nöbet başlatırken 24 saat kesintisiz olarak sürdürmeyi istedik ama annem 65 yaş üstünde olduğu için zorlanacaktı. Urfa Barosu da araya girince biz bu nöbetimizi saat 08.00 ile 17.00 arasında yapma kararı aldık. Bir memur gibi sabah saat 08.00’de geliyoruz, mesai bitince annemle beraber evimize gidiyoruz” diye belirtti.

Nöbet tuttukları zaman diliminde farklı engellemelere maruz kaldıklarını paylaşan Şenyaşar, “20 gündür sabah evden çıkarken her şeyi göze alarak çıkıyoruz. Gözaltına alınma, tutuklanma hatta ölümü göze alarak bu ‘adalet’ mücadelemize başlıyoruz. Engellendik, gözaltına alındık ama haklı mücadelemizden geri adım atmadık” dedi. 

‘KATLİAM YAPMAK SERBEST AMA DİLE GETİRMEK SUÇ!’

Annesinin nöbet esnasında ‘kamu memuruna hakaret’ ettiği gerekçesiyle 15 Mart’ta gözaltına alındığını hatırlatan Şenyaşar, “Annemin söylediği cümle şu; ‘Milletvekili ve akrabaları eşimi ve çocuklarımı katletti.’ Bundan dolayı annem gözaltına alındı, sonra ifadesinde de aynı cümleyi tekrar etti. ‘Evet benim çocuklarımı milletvekili Yıldız ve akrabaları katletti’ dedi. Biz bundan şu sonucu çıkarıyoruz; Milletvekiliyseniz katliam yapmanız serbest ama milletvekilinin katliam yaptığını dile getirmek suç. Bu suç ise biz bu suçu işlemeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. 

‘SİZİ KİM YÖNLENDİRİYOR?’ DİYE SORULDU

Bu olaydan sonra 25 Mart tarihinde bu kez anne ve oğlu 2911 sayılı ‘toplantı gösteri yasasına muhalefet suçu’ gerekçesiyle birlikte gözaltına alındı. Polisler gözaltındaki anne ve oğluna ‘Sizi kim yönlendiriyor?’ sorusu yöneltti.

‘ADALET SAĞLANSAYDI…’

Şenyaşar, yüz yüze kaldıkları bu soruya dair şunları söyledi: “Bizi adaletsizlik buraya yönlendirdi. Adalet sağlansaydı şuan biz burada olmazdık. Annem 65 yaş üstü, kalbi sıkışıyor, gözlerinden yirmi dört saat yaş akıyor. Adalet sağlansın, biz evimize gideriz. Suruç Devlet Hastanesinde katliam yapıldığını bütün dünya biliyor artık.”  

Engellemelere rağmen devam ettirdikleri adalet nöbetini ziyaret edenlerden olumlu dönüşler aldıklarını dile getiren Şenyaşar, “Adliyeye şehir dışından gelen yurttaşlar ve avukatlar oluyor. Katliam ile ilgili bilgi sahibi olmayan ya da eksik bilen kişilere, katliama dair bilgi aktarımında bulunduğumuzda şaşırıyorlar. Hayatları boyunca böyle bir vahşet duymadıklarını söyleyip, yaşanılanlara inanamıyorlar. Elimizde bulunan somut delilleri gösterince ikna oluyorlar ve gözyaşlarını tutamıyorlar” diye konuştu. 

Şenyaşar, nöbet başladığından bu yana siyasi parti, demokratik kitle örgütü ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin kendilerini yalnız bırakmadığını da vurguladı. 

‘BAŞSAVCI İRADE SAHİBİ DEĞİL’

Şenyaşar, “Hafta sonları adliye binası kapalı olmasına rağmen nöbete devam ediyoruz. Urfa Başsavcısının büyük bir siyasi baskı altında olduğunu biliyoruz. İrade sahibi değil, onun için adliye binasında olmayan adaleti talep ediyoruz” dedi. 

‘AKP ÜST YÖNETİMİ VEKİLİNİ KORUYOR’

Şenyaşar, adalet talebiyle ilk olarak 16 Aralık 2020 tarihinde AKP Urfa İl binası önünde oturma eylemi başlattıklarını de hatırlattı. Bu eylem sırasında görüştükleri AKP’li yetkililerin ‘Evet bir milletvekilimiz katliam yapmış, bunu lanetliyoruz. Bir sonraki dönem Urfa halkı olarak bu milletvekilini istemiyoruz’ dediklerini aktaran Şenyaşar, buna rağmen cinayete adı karışan AKP’li İbrahim Halil Yıldız’ın partinin yapılan son 7’nci Kongresinde yeniden MKYK'ye alınmasına öfkeli. 

Şenyaşar, “Urfa halkı AKP’li de olsa neyin ne olduğunu biliyor ama AKP üst yöneticileri milletvekilini korumaya devam ediyor” dedi. 

’MÜCADELEMİZ KESİNTİSİZ DEVAM EDECEK’

Urfa Valiliği’nin 28 Mart ile 11 Nisan tarihleri arasında 15 gün sürecek tüm açık alan etkinliklerine yasak getirmesine de değinen Şenyaşar, “Bundan sonrada da adalet mücadelemiz kesintisiz devam edecek. Valiliğin bir yasaklama kararı var. Bu yasaklamalara karşı demokratik haklarımız çerçevesinde adalet mücadelemizi sürdüreceğiz. Bugün tekrardan dosya savcısı ile görüşeceğiz, bu dosya açılacak ve katliamdan bütün dünya haberdar olacak” diye konuştu.  

‘DURUŞMAYA ÇAĞRI’

Şenyaşar ailesine ait işyerinde yaşanan katliama dair açılan davanın Malatya 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2 Nisan’da görülecek karar duruşmasına ‘vicdan’ sahibi avukat ve baro başkanlarının gözlemci olarak katılması çağrısında bulunan Şenyaşar, devamında şunları söyledi: “Duruşma var ve bir karar çıkacak. 2 Nisan’da karar verecek savcı ve mahkeme heyeti büyük bir baskı altında. Verecekleri kararda adalet sağlanmazsa Türkiye hukuk tarihine kara bir leke olarak düşecek. Üst mahkemede de geri dönecektir.”  

MA / Emrullah Acar