Şırnak’ın Cizre ilçesinde, 14 Aralık 2015 tarihinde ilan edilen ve 2 Mart 2016’da kaldırılan sokağa çıkma yasağı sırasında 177’si Cizre bodrumlarında olmak üzere toplam 288 kişi katledildi. Kentteki yasaklar sırasında hayatını kaybeden birçok kişinin cenazesi o dönem Mardin, Urfa, Antep ve Malatya’ya götürülerek, “kimsesizler” mezarlıklarına defnedildi. Aradan geçen 5 yıla rağmen hala 14 cenazenin akıbeti belli değil. Ailelerin başvurmadığı yetkili mercii kalmazken, verdikleri DNA örneklerinden de bir sonuç alınmadı. 

O dönemin kayıp cenazelerinden biri de 19 yaşındaki Hacer Arslan’ın cenazesi. Hacer Arslan’ın annesi Hizne Arslan, Cizre bodrumlarında kızı Hacer’i ve oğlu Mehmet Sait’i kaybederken, yine sokağa çıkma yasağının devam ettiği dönemde ve çatışmaların yoğun yaşandığı Nur Mahallesi’nde ise ağabeyi Selim Tugay’ı keskin nişancıların kurşunuyla yitirdi. Oğlu Mehmet Sait ve ağabeyi Tugay’ın cenazelerini toprağa veren Arslan, 5 yıldır ise kızının cenazesini arıyor. Kızı katledilmesine rağmen polislerin evlerini basarak, sürekli Hacer’i sorduklarını belirten anne Arslan, kızının cenazesini bulmadan ölmeyeceğini ifade etti. 

ÖNCE AĞABEYİ KATLEDİLDİ

Kızı Hacer’in lise öğrencisi olduğunu belirten Arslan, “Bir yandan üniversite sınavına hazırlanıyordu bir yandan da çalışıyordu. İlçede sokağa çıkma yasağı ilan edildikten sonra Nur Mahallesi'nde bulunan evimizde bir süre kaldık. Çatışmalar yoğunlaştıktan sonra başka bir mahalleye geçtik. Çocuklarımdan farklı bir evde kalmak zorunda kaldım. Çocuklarım için endişelenirken, abim Selim’in katledildiği haberini aldım. Bu haberi alır almaz üzüntüden baygınlık geçirdim. Beni hastaneye kaldırdılar. Hastaneden çıktıktan sonra sokak sokak, şehir şehir abimin cenazesini aradık. Sonra abimin cenazesinin Nur Mahallesi Narin Sokak'ta olduğunu öğrendik. Abimin cenazesi tam 29 gün sokakta kaldı. Daha sonra cenazeyi hastaneye kaldırdık. Hastaneden aldıktan sonra sadece 2 kişinin katılımıyla cenazeyi defnettik” dedi. 

KIZININ CENAZESİNİ ARARKEN…

Ağabeyinin ölümünden iki hafta sonra bir çocuğunun da katledildiği haberini alan Arslan, “Cenazesi Urfa’ya götürülmüştü. Cenazeyi teşhis etmek için Urfa’ya doğru yola çıktığımızda kendi kendime, ‘Bu cenaze kızım Hacer’in cenazesidir’ dedim. Urfa Devlet Hastanesi’ne vardığımızda bazı evraklarımız eksik diye cenazeyi bize göstermediler. Ertesi gün hastaneye gittiğimizde ise yetkililer tarafından bize, cenazenin kimsesizler mezarlığına götürüldüğü söylendi. Oraya gittiğimizde mezarı bile kazmışlardı ve tabutu da hazırlamışlardı. Tabuta baktığım gibi cenazenin kızım Hacer’e ait olmadığını anladım ve yeri sarsacak bir çığlık attım. Tabuta yaklaştığımda da cenazenin oğlum Mehmet Sait’e ait olduğunu gördüm. Kızımın cenazesini ararken, oğlumun cenazesiyle karşılaştım ve sonrasında…” diye konuştu. 

Oğlunun öldürüldüğünü bir türlü kabullenemeyen Arslan, şöyle devam etti: “Çok zor ve ağır bir süreçti. Oğlumun ölümünden sonra kızım Hacer’in cenazesini bulmak için her yere kan örneği (DNA) verdim. Gelen her sonuç olumsuzdu. Bütün olumsuz sonuçlara rağmen bir an olsun umudumu kaybetmedim. 5 yıldır kızımın cenazesini bekliyorum. Düşünün çocuğunuz katlediliyor ama ona bir taziye bile kuramıyorsunuz. Bir mezarı bile yok. Kimin katlettiği belli ama. Evimi yaktılar, çocuklarımı ve abimi katlettiler ama hala zulüm gören ve işkenceye maruz kalan bizleriz.” 

EV BASKINLARI 

Her ev baskınında polislerin kendilerine Hacer’i sorduğunu dile getiren Arslan, “Bende onlara ‘Hacer’i Cizre bodrumlarında katlettiniz, hangi yüzle soruyorsunuz’ diyorum. Bu devletten hiçbir beklentim yok. Yaşadığım müddetçe çocuklarımın yürüttüğü davanın takipçisi olacağım. Bedenimde tek bir damla kan kalana dek Hacer’in cenazesini arayacağım ve bulacağım. Kızımın cenazesini bulmadan da bana ölüm yok” ifadelerini kullandı. 

Mezopotamya Ajansı/ Zeynep Durgut