Mardin'in Savur ilçesine bağlı Delavê Dengiza (Beşevler) köyünde yaşayan Barış Annesi Ferha Yavuz (83), 4 Mart günü yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle hayatını kaybetti. Ferha Yavuz, evinin kapısındaki bekleyişi ile köy yolunda ve kırsal alanlardaki arayışı ile tanınıyor. Ferha Ana’nın oğlu Recep, 20 yaşında çalışmaya gittiği Cizre’de 1987-88 yıllarında tüp patlamasında yaşamını yitirirken, Ferha Ana’nın bekleyişi ve arayışı ise, 1990 yılında köyden göçüp gitmek zorunda kalan kızı ile başladı. 

HABER ALAMADI

13 Mart 1990 yılında Savur kırsalında Girê Şêra denilen alanda 13 PKK’linin yaşamını yitirmesinin  ardından köyde olağanüstü durumlar yaşandı. 13 PKK’linin yaşamını yitirmesinden sorumlu oldukları belirtilen ve Mala Hecî Sebrî olarak bilinen ailenin 60’a yakın üyesi, devlet tarafından “güvenlikleri” gerekçe gösterilerek köyden göç ettirildi. Ferha Ana’nın kızı Emine’nin eşi, o dönem hayatını kaybetmiş olsa da eşinin ailesinin yanında kaldığından dolayı çocukları ile beraber göç ettirilenler arasındaydı. Ailenin nereye götürüldüğü, o günden bu güne kadar öğrenilemezken, Ferha Ana bir daha kızı ve torunlarından haber alamadı. 

OĞLU HELİKOPTERDEN ATILDI

Bu sırada Ferha Ana’nın oğlu Doğan Yavuz (Dijwar) ise, PKK’ye katıldı. Ferha Ana, kızından haber beklerken, 1995 yılında Ömerli kırsalında bir PKK’linin yaralı olarak yakalandığı haberi geldi. Yaralı yakalanan kişinin Ferha Ana’nın oğlu Doğan olduğu ve kısa süre sonra bindirildiği helikopterden Savur kırsalında atılarak öldürüldüğü kulaktan kulağa yayıldı. Ferha Ana, günlerce dağlık alanlarda oğlunun cenazesini ararken, eşi Süleyman da karakoldan oğlunun akıbetini sordu. Süleyman, Yavuz’un her defasında işkenceye maruz kalması üzerine karakolun yolunu Ferha Ana tutsa da, aradığı cevabı bulamadı. 

GÖZÜ HEP KAPIDAYDI

O günden sonra gözü hep kapıda olan Ferha Ana, oğlu Doğan’ın geldiği düşüncesi ile kapının önünde duran her arabaya koşmaya başladı. Ferha Ana’nın bu koşturması bitmek bilmedi. Bir süre sonra yemekten kesilen Ferha Ana’nın hastalıkları baş göstermeye başlarken, 2006-2007 yıllarından hafızasını kaybetmeye başladı. Her ne kadar hafızasını kaybetse de bekleyişi ve arayışı sona ermeyen Ferha Ana, oğlu Doğan’ın geldiği düşüncesi ile kapısının önünde duran arabalara koşmaya, dağlık alanlarda gezmeye devam etti.  

‘ACISI ONU YIKTI’

Ferha Ana’yı anlatan arkadaşı ve komşusu Zekiye Alökmen, “Çok çile çekti. Eşi hapse girdi. Kimsesiz kaldı. Başkalarının işlerini yaparak, geçimini sağlamaya çalıştı” dedi. Ferha Ana’nın önce oğlu Recep’i kaybetmesi ardından kızı Emine’yi kaybetmesi ile acısının biriktiğini ifade eden Alökmen, “Girê Şêra olayının ardından köy dağıldı. Onlar Mardin’e yerleşmek zorunda kaldı. Köy boşalınca insanlar hepsi zorluk yaşadı ama onların ki; herkesten daha kötüydü” ifadelerini kullandı. Ferha Ana’nın acısının oğlu Doğan’ın helikopterden atılarak öldürülmesinin ve cenazesinin kaybedilmesinden sonra katlandığını dile getiren Alökmen, “Ondan sonra yavaş yavaş psikolojisi bozulmaya başladı. Yoksulluk onu çökertmedi ama acısı onu yıktı. Her gün birinden bahsediyordu. Torunlarından çocuklarından bahsediyordu. 15 yıldır psikolojisi bozulmuştu” dedi. 

‘YÜREĞİNDE ACI OLAN BİR ANNEYDİ’

Ferha Ana’nın her gün yola çıktığını ifade eden Alökmen, “Her gün arabaların peşinde ‘ben gidip oğlumu bulacağım. Ben gidip kızımı göreceğim’ diyordu. Açık sözlü bir kadındı. Hayatında dedikodu yoktu. İnsanları çok severdi. Şakacıydı. Bir dolmuş buradan ondan habersiz geçmezdi. Onun adını muhtar koymuştuk. Daima arabaları bekliyordu. Mardin’den gelenler, Savur’dan gelenler hepsi onunla konuşmadan geçmezdi buradan. Çayını içerlerdi onun. Daima bir araba geldiğinde ‘çocuklarım içindedir. Emine içindedir. Doğan içindedir’ diyordu. Recep’i de görememişti. Hep ‘beni onun yanında defnedin’ diyordu. Öyle de yaptılar. Ferha yüreğinde acı olan bir anneydi. Şimdi eşi de yoğun bakımda. Kendisi de evde eridi, gitti o şekilde” diye anlattı. 

MA / Ahmet Kanbal