Bitlis merkeze bağlı Yukarı Ölek (Oleka Jor) köyünde bulunan Garzan Mezarlığın 19 Aralık 2017’de yıkılmasıyla çıkarılan 282 cenaze, ailelerinden habersiz İstanbul Adli Tıp Kurumu’na (ATK) getirildi. Uzun süre nereye götürüldükleri bilinmeyen cenazelerin plastik kaplar içerisinde Kilyos Mezarlığı'nda kaldırıma gömüldüğü ortaya çıktı. Kaldırıma gömülen cenazelerden şu ana kadar sadece 21’i ailelerine teslim edilirken, diğer cenazeler de hala kaldırımda gömülü bekletiliyor. Ailelerin cenazeleri almak için yaptığı başvurulara ise yanıt verilmiyor.

Başvuru yapan ailelerden biri de 1995 yılında Tatvan’da yaşanan bir çatışmada yaşamını yitiren Aynur Gümüş’ün (Canda) ailesi. 1992 yılında bir grup arkadaşıyla PKK’ye katılan Gümüş, 1995 yılında Tatvan’da yaşanan bir çatışmada yaşamını yitirdi. O günden sonra Gümüş’ün cenazesini aramaya koyulan aile, tüm arayışlarına rağmen bir sonuca ulaşamadı. Baba Ziya Gümüş, yıllarca aradığı kızının kemiklerine ulaşamadan 2003 yılında yaşamını yitirirken, anne Muteber Gümüş ise 26 yıldır arayışını sürdürüyor.

BAŞVURUYA YANIT YOK

Kızının kemiklerine kavuşmak hasretiyle yaşayan anne Gümüş, Garzan Mezarlığı’ndan çıkarılan 282 cenazenin DNA incelemesi için İstanbul ATK’ye getirildiğini duyar duymaz harekete geçti. Kızının cenazesinin plastik kaplar içinde Kilyos Kimsesizler Mezarlığı’ndaki kaldırımda olabileceği umuduyla Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak DNA örnekleri veren aile, aradan 2 yıl geçmesine rağmen henüz bir yanıt alamadı. Arayışını ve umudunu hiç yitirmeden 26 yıldır mücadelesini sürdüren anne Gümüş, yaşadıklarını anlattı.

KÜRDE TAHAMMÜL YOK

Anne Gümüş, cenazelerin Garzan Mezarlığı’ndan çıkarıldığını duyduğunda çok kötü bir duygu yaşadığını ifade etti. Yıllar boyu süren arayışa rağmen sonuçsuz kalmasını “Çok büyük bir acı” olduğunu söyleyen Gümüş, devletin Kürt halkına, değerlerine ve cenazelerine tahammül edemediğini dile getirdi.

Eşinin muhtar olduğu 1993 yılında devletin baskıları üzerine Tatvan’dan İstanbul’a göç etmek zorunda kaldıklarını belirten Gümüş, “Biz köyden yine çıkmayacaktık ancak köyde bir tek biz kalmıştık. Baskılar artınca biz de çıkmak durumunda kaldık. Gelirken Tatvan’da eşimi tutukladılar. Ben tek başıma çocuklarımı alarak İstanbul’a gelmek zorunda kaldım. Çocuklarım o dönem yaşanan baskıların etkisini halen yaşıyorlar” diye anlattı.

SAHİPSİZ CENAZE OLUR MU?

26 yıldır büyük bir acıyla kızının kemiklerini aradığını söyleyen anne, “İsteğimiz cenazelerimize kavuşmak. Cenazemizi görmemize, teşhis etmemize bile izin vermiyorlar. Onları kınıyoruz. Tamam, şehit düşmüş olabilir. Ama insanın çocuklarının cenazesini alması gerekiyor. Sahipsiz cenaze olur mu? Ama bize her şey yasak. Dilimiz yasak, cenazemiz yasak” dedi.

CENAZEDEN KORKUYORLAR

Devletin Kürtlerin cenazelerinden bile korktuğunu sözlerine ekleyen anne Gümüş, “Sanki mezardan çıkıp canlarını mı alacaklar? Korkmuyor olsalardı, cenazeleri çıkarmazlardı. Allahtan korkmuyorlar ama cenazeden korkuyorlar. Allahtan korkmayanlara söyleyecek söz de bulamıyorum. Biz cenazemizi istiyoruz. Bu hakareti kabul etmiyoruz. Özgür olmak, halk olarak özgür yaşamak istiyoruz. Cenazelerimiz hep kayıp, İnsanlarımız tutuklu. Binlerce insan kaybedilmiş. Bu böyle devam etmez. Allah bunu kabul etmez.”

Mezopotamya Ajansı/ İdris Sayılğan