Çok partili sisteme geçildiği günden bu yana darbeler ve parti kapatmalarla anılan Türkiye siyaseti, bugün yine Meclis’in 3’üncü büyük parti olan Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) yönelik kapatma çağrıları ve haklarında fezlekeler hazırlanan partili milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması ile gündemde. Bugün olduğu gibi Kürt siyasetini hedef alıp, tarihe “siyasi darbe” olarak geçen ilk olay, 2 Mart 1994’te Demokrasi Partisi (DEP) milletvekillerinin tutuklanması oldu.

Üzerinden 27 yıl geçen bu darbe, Türkiye siyasetinde hala varlığını sürdüren statükonun Kürt fobisini anlamak açısından oldukça önemli.

1987 yılında yapılan seçimlerde çok sayıda Kürt milletvekili yüzde 24 oranında oy alıp, 99 milletvekili çıkaran Sosyaldemokrat Halkçı Parti’nin (SHP) listelerinden seçilerek Meclise girdi. Ekim 1989’da Paris’te düzenlenen "Kürt Ulusal Kimliği ve İnsan Hakları" başlıklı konferansa katılan SHP’li 7 Kürt vekil partiden ihraç edilince 7 Haziran 1990'da Genel Başkanlığını Fehmi Işıklar’ın yaptığı Halkın Emek Partisi (HEP) kuruldu ve Kürt siyasi hareketinin meclisteki ilk temsili bu parti oldu. 

1991 Genel Seçimlerinde HEP’li 18 isim, kurulan ittifak ile SHP listesinden 19. dönem milletvekilleri olarak Meclise girdi. Bu isimlerden Leyla Zana’nın Meclis’te Kürtçe yemin etmesinin yerleşik statüko içerisinde yol açtığı kriz ile Kürt vekiller hedef konuldu.

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) "Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozma amacını taşımak ve bu yolda faaliyette bulunmak” iddiasıyla parti hakkında kapatılma davası açması üzerine Özgürlük ve Eşitlik Partisi (ÖZEP), Özgürlük ve Demokrasi Patisi (ÖZDEP) deneyimlerinin ardından 7 Mayıs 1993'de Yaşar Kaya'nın Genel Başkanı olduğu Demokrasi Partisi (DEP) kuruldu. 14 Temmuz 1993'de de AYM oybirliği ile HEP’in kapatılmasına karar verdi.

DEP’LİLERİN DOKUNULMAZLIĞI KALDIRILDI

HEP’i kapatmakla yetinmeyen devlet statükosunun haklarında fezlekeler hazırlanan DEP’li vekillere yöneleceğinin işaret fişeğine dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in 22 Şubat 1994'te DYP grubunda yaptığı konuşma ile verdi. Çiller’in o konuşmasında sarf ettiği "Halkımız 'Yüce Meclis'in çatısı altında PKK barınmaktadır' diye düşünüyor. Böyle bir düşünce halk ve bizim için rahatsızlık vericidir. Biz buna müsaade edemeyiz. Gereğini yapacağız” sözlerin ardından DEP’li siyasilere yönelik 2 Mart 1994 darbesi yaşandı. 

Yapılan Meclis oylamasında DEP vekiller Orhan Doğan, Hatip Dicle, Leyla Zana, Ahmet Türk ve Sırrı Sakık ile bağımsız Milletvekili Mahmut Alınak’ın dokunulmazlıkları, o dönem DYP, ANAP, MHP, BBP ve bazı CHP vekillerinin “Evet” oyları ile kaldırıldı.

KARANLIK DÖNEME GİRİLDİ

Meclis’ten çıkmama kararı alan DEP’li vekiller Orhan Doğan ve Hatip Dicle, polisler tarafından yaka paça gözaltına alındıktan 13 gün sonra tutuklandı. DEP ise, Anayasa Mahkemesi tarafından 16 Haziran 1994'te kapattı. 

DEP’li vekillerin tutuklanmasını “terörle mücadele” adı altında baskı ve şiddet politikalarının devreye konulup, şiddetli çatışmaların, sokak ortasında faili meçhul cinayetlerin ve köy yakmaların yaşandığı karanlık bir dönem izledi. 

YILLAR SONRA GELEN İTİRAF!

Dönemin İçişleri Bakanı olan Nahit Menteşe, Kürt siyasetçileri hedef alan 2 Mart darbesinin ülke için iyi sonuçlar doğurmadığını ve Kürt sorununun çözümüne fayda sağlamadığını yıllar sonra itiraf etti. Menteşe, Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’na bulunduğu anlatımlarında “DEP’li milletvekilleri, dokunulmazlıkları kaldırıldıktan sonra 2 Mart 1994 tarihinde polis zoruyla Meclis’ten çıkartılmıştır. Bu olay, Kürt sorununda çözüm umutlarının tükenmesine yol açmıştır” ifadelerini kullandı.

Yargılandıkları davada haklarında 25 yıl hapis cezası verilen DEP’li vekiller, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “adil yargılanma haklarının ihlal edildiğine” hükmedilmesi ile ardından 2004 yılında tahliye edildi.

Vefatının 6 yılını geride bırakan Yaşar Kemal, o dönem yakından takip ettiği DEP davasına dair “Milletvekilleri mahkûm olursa Türkiye 21’inci yüzyıla lanetlenmiş olarak girecektir” sözlerini sarf etmişti. Nitekim 2 Mart Darbesi’ni, 4 Kasım 2016 ve 4 Haziran 2020 siyasi darbeleri takip etti.

SIRRI SAKIK: HALA YANLIŞTA ISRAR EDİLİYOR 

2 Mart darbesinin mağdur isimlerinden DEP Milletvekilli Sırrı Sakık, o gün yaşananların üzerinden 27 yıl geçmesine rağmen bugün de benzer politikaların devreye konulmaya çalışıldığını söyledi. 

Sakık, “Biz 27 yıl önce bu süreci gördük. Ağır bir bedelini de ödedik ama sorunları çözmedi. O tarihte bizim dokunulmazlıklarımızı kaldırıp, bizi yargıya teslim edenlerin hepsi bugün yok oldu. Biz yine çıkıp parlamentoya geldik ama onların hiçbiri olmadı. Çünkü haklı bir mücadeleyi hiçbir gücün engellemeyeceğini hayat onlara da gösterdi, bize de gösterdi. Ama ne yazık ki geldiğimiz noktada hala yanlışta ısrar ediliyor” dedi.

‘BU ŞEKİLDE ÇÖZÜLMEZ’

2 Mart sürecinin bir çıkmaz olduğunu ifade eden Sakık, “27 yıl değil, 47 yıl da geçse, partiler kapatılsa da, Kürt sorunu çözülmediği sürece sorunlar devam eder. Bu yol, yönteme başvurmak isteyenler dönüp ülkenin realitesiyle yüzleşmeliler. Çözümle ile ilgili adımlar atmalılar” diye konuştu.

4 KASIM DARBESİ: CHP YİNE ‘EVET’ DEDİ

Kürt siyasetine yönelik tarihe geçen ikinci siyasi darbe, 2013-2015 yılları arasında süren ve sonrasında iktidar tarafından reddedilen ‘çözüm süreci’ sonrasında geldi. HDP’li milletvekilliklerin dokunulmazlıkları kaldırılması konusunda 20 Mayıs 2016 tarihinde Meclis’te yapılan oylamada CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Anayasa’ya aykırı ama evet” diyerek, demokrasinin bir kez daha ortadan kaldırıldığı bu sürece destek verdi. 4 Kasım 2016 gecesi ise aralarında HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da olduğu 9 milletvekili tutuklandı. Sonraki süreçte eklenen yeni isimlerle tutuklanan HDP’li milletvekili sayısı 12’ye yükseldi. HDP’li yöneticiler ve üyelerin hedef  alındığı bu süreçte yine 10 bine yakın partili gözaltına alındı, yüzlerce kişi tutuklandı.

DEMOKRATİK SİYASETE 3'ÜNCÜ DARBE

4 Kasım Darbesi ardından 31 Mart 2019 seçimleri ile birlikte yerelde kaybeden AKP, bir kez daha HDP’li belediyelere kayyım atadı. Bugün 3’ü büyükşehir olmak üzere 48 belediye bir kez daha kayyımlar eliyle gasp edildi. Kayyım politikasının devamı olarak Kürt siyasetine dönük 3’üncü darbe 4 Haziran 2020 günü yaşandı. 2016 yılında dokunulmazlıkların kaldırılmasına ‘evet’ diyen CHP’nin kendisi bu darbeden nasibini aldı. HDP milletvekilleri Leyla Güven ve Musa Farisoğulları ile birlikte CHP’li Enis Berberoğlu’nun dokunulmazlığı kaldırıldı.

ENCÜ: SONUÇ ALINAMAYAN YÖNTEMLER YİNE DEVREDE

4 Kasım 2016 tarihinde tutuklanan HDP eski Şırnak Milletvekili ve yeni dönem Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Ferhat Encu, “2 Mart 1994’te Kürdün iradesine yönelik bir darbe girişimi vardı. 20 Mayıs 2016’da dokunulmazlıkların kaldırılması, ardından da 4 Kasım 2016 tarihinde bir kez daha demokrasinin iradesine darbe yapıldı” dedi.

Her dönem iktidarların kendi yetmezlikleri ve yönetememe krizlerini örtmek için Kürt siyasetini hedef haline getirdiğini söyleyen Encu, şunları ekledi: “Denenmiş, sonuç alınmamış, çözümlenmemiş yollar yeniden denenmeye çalışıyor. 1994’ten bugüne 27 yılda bir başarı elde edildi mi? Hayır. Bu sorunun daha fazla büyümesine, mücadelenin de büyümesine neden olmuştur. Demokratik siyaseti tasfiye başarılı olmayacaktır.” 

DEP’li vekillerin tutuklanması ardından gündeme gelen parti kapatmaları, bugün de Kobanê fezlekesi üzerinden 9 milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılmasıyla gündemde. 11 Aralık 2009 tarihinde DTP’nin kapatılma sürecinde olduğu gibi İspanya’nın Bask bölgesindeki Herri Batasuna partisi örneği, HDP için de tartışılmaya başlandı. 20 Eylül 2019 tarihinde Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş üzerinden devreye konan Kobanê soruşturması, 25 Eylül 2020 tarihinde genişletildi. Toplam 29 siyasetçinin bu soruşturma kapsamında tutuklanmasının yanı sıra HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın da aralarında olduğu 9 milletvekilinin daha dokunulmazlıkları kaldırılmak isteniyor.

STATÜKOYU TEKRAR ETMEK İSTEYEN İKTİDAR

Hakkında fezleke hazırlanan partili isimlerden HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, bugün gelinen aşamayı “Kürt sorununun demokratik çözümü noktasında tıkanmış, statükoyu tekrar etmek isteyen bir iktidar yapısı var” diyerek yorumladı. DEP sürecini hatırlatan Kemalbay, “O tarihte milletvekillerinin karga tulumba meclisten alınması, 10 yıl boyunca zindanda tutulması Kürt sorunun örtbas edilmesi, tasfiye edilmesiyle sonuçlanmadı. Tam tersine Kürt sorunun demokratik çözümü noktasında halklar nezdinde daha da sahiplenmesini sağladı” dedi.

‘GERİ ADIM ATMAYACAĞIZ'

Kobanê direnişi üzerinden hedef alınmalarının kabul edilemez olduğunu ifade eden Kemalbay, şunları söyledi: “Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’a bir komplo olarak başlatıldı. Onların dosya dedikleri şey içinde sadece çöp var. Bu ülkede insanların yaşamına bir saldırı arıyorlarsa gitsinler İzmir’de Gaziemir’e, orada nükleer atıklarla nasıl halkın kanser edildiğine baksınlar. Gitsinler Soma’ya, Roboski’ye baksınlar. Bir katil, katliam arıyorlarsa bu tam da bu iktidarın kendisidir. En geniş demokrasi cephesiyle bu süreci göğüsleyeceğiz. Halkımız bize güç veriyor. Halkın verdiği güçle sağlam bir şekilde duruyoruz. Bizi ne zindanlar ne onların şiddeti korkutabilir. Hiçbir şekilde bu mücadele geri adım atmayız.”

‘MUHALEFET CESUR OLMALI'

Sırrı Sakık ise muhalefetin bir bütün olarak bu konuda tutum alması gerektiği görüşünde. Muhalefet partilerinin 1994’te ve 2016’da aldığı tutumu anımsatan Sakık, “Muhalefetin bugün kendi politikalarını gözden geçirmesi gerekiyor. İktidar açıklama yapar yapmaz İYİ Parti’den bir grup ‘oy vereceğiz’ diyor. Neye oy vereceğini de bilmiyor. Böylesi bir düşmanlık ve önyargı var. Muhalefetin bu tuzağa düşmemesi için daha çok cesur olması gerekir. Hukuksuzluk karşısında bir hukuk bloku oluşturması lazım” dedi.

Kürt sorunun düşman hukukuyla çözülemeyeceğini vurgulayan Sakık, şunları ekledi: “İktidar ve muhalefetiyle sorunlarla yüzleşmesi gerekiyor. Topluma yeni bir hikaye ancak hukukun ve huzurun ülkesini birlikte oluşturma hikayesi olmalıdır.”

‘TASFİYE BAŞARILI OLMAYACAK'

Kapatılmak istenen HDP’nin bugün adeta bir taarruz ile karşı karşıya olduğunu söyleyen HDP MYK üyesi Encu ise, “Bunun sebebi HDP’nin ortaya koyduğu toplumsal muhalefet ve mücadelenin tehdit olarak görülmesidir. Demokratik siyaseti tasfiye başarılı olmayacaktır” diye konuştu.

Mezopotamya Ajansı/ Berivan Altan