Ankara 10 Ekim 2015’de DAİŞ’in yaptığı ve 103 barış savunucusunun öldürüldüğü katliam yargılamasında, 3 Ağustos 2018 tarihinde Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 19 sanığa verilen cezalar Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesi tarafından onandı. Soruşturma ve kovuşturma aşamasında yapılan eksiklikler ve kamu sorumluluğunun açığa çıkarılması için yapılan taleplerde reddedildi.

10 Ekim Ankara Katliamı’nın tutuklu sanıklar yönünden görülen 54 duruşması boyunca aileler, avukatlar gerçeğin açığa çıkarılması ve kamu sorumluluğuna ilişkin birçok talep ve şikayette bulundu. Ancak kamu sorumluluğuna ilişkin tüm talepler Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından da görülmedi.

Katliamda eşi Uygar Coşgun’u kaybeden 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği (10 Ekim- Der) Başkanı Avukat Mehtap Sakinci Coşgun, 21. Ceza Dairesi’nin kararını Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.

Coşgun, yargılama sürecinin getirdiği sonuçların hep kendileri için bir hayal kırıklığına neden olduğunu belirtti. Bu hayal kırıklıkların büyük bir adalet beklentisinden kaynaklanmadığını dile getiren Coşgun, “Dosya sanıklarının pek çoğuna örgüt yöneticiliğinden ceza verilirken 10 Ekim Katliamı kapsamında aktif rol almasından dolayı ceza verilmedi. 10 Ekim Katliamı’nda parmağı oldukları avukatlar tarafından ortaya konmasına rağmen bu kadar görülemiyor olması acı verici” dedi. 

Yapılan yargılamada 19 sanığın dahi katliama dahiliyetinin tam ortaya çıkarılmadığını vurgulayan Coşgun, “Daha kötüsü dosyada x,y,z’ler var. Rezidans kamerasına yansıyan. Onlara dahil hiçbir şey yapılmış değil. Hakkaniyetli bir yargılama yapacaksanız, oraya giren çıkanları tek tek ortaya koymalısınız. İçinden tombaladan seçilmiş sayılar gibi seçilen 19 tutuklu konuldu, bunlarında doğru dürüst yargılanmadığı, ceza almadığı bir yargılama ile bir noktaya getirildiği bir süreç bu yargılama” sözleriyle tepki gösterdi.

‘DAHA FAZLA SAHİP ÇIKACAĞIZ’

Karar ardından Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne taşıdıkları istinaf gerekçeleriyle Yargıtay’a başvuracaklarını aktaran Coşgun, şöyle devam etti: “Yargıtay ardından Anayasa Mahkemesi süreci ardından uluslararası yargı mercilerine de adım adım yaklaşıyoruz. Böyle düşündüğümüzde biraz daha iyi hissettiriyor. Zaten yargılama sonucuna öfkeliydik, bu da bizim açımızdan bu sürece daha çok sahip çıkmamız gerektiğini bir kez daha gösterdi. Sahip çıkmaya devam edeceğiz. Gerçek adalete gitmekte bir yol daha tıkandı ve sürüncemede kaldı. Bu kadar çok delil varken, Bölge Adliye Mahkemesi’nin bunları yok sayması kabul edilebilir.”

‘KAMUSAL SORUMLULUK İŞLETİLMEK İSTENMİYOR’

Kamusal sorumlulara dair dava dosyasında bir türlü bir gelişme yaşanmamasını da değerlendiren Coşgun, şöyle dedi: “İç hukuk yollarında kamusal sorumluluğa dair bir şeyler yürütülemeyeceğini biz münferit şikayetlerde, başvurularımızda da gördük, görmeye devam ediyoruz. Türkiye’de DAİŞ yargılamalarında var olan koşullarda kamusal sorumluluk işletilmek istenmiyor, yok sayılıyor.”

‘TANIKLAR, VİDEOLAR VAR’

Kamusal sorumluluğun bariz olduğunu bunu hem katliam günü hem de yargılama boyunca dava dosyasına gelen belgelerde gördüklerini dile getiren Coşgun, “Katliamın yaşandığı gün  biber gazını atan, yaralıların hastaneye ulaşamamaları noktasında bu durumun engel olduğuna dair bir sürü video kaydı, tanık anlatımları var. Ortaya çıkan kayıp dehşet tablosu var. Katliam günü sadece olay yerinde 69 kişi yaşamını yitirdi. Toplamda 103 kişi yaşamını yitirdi. Olay yerinde 3-5 insanı kaybetmedik, katliamın yüzde 70’ine tekabül eden bir kayıp yaşadık. Bu kadar ciddi bir kamusal sorumluluk var” diye konuştu.

‘ÇIKAR SAĞLAYANLAR YARGILANMALI’

“Gerçek adalet nasıl sağlanır” diye devam eden Coşgun, şunları söyledi: “Gerçek adalet bir grup piyon takımından radikalleştirilmiş, militanlaştırılmış DAİŞ’lileri yargılama üzerinden mi yapılır. Gerçek adalet bu katliamda hedefleri olan, bu katliamdan sonra gerçek anlamda amacına ulaşanların ya da katliamdan çıkar sağlayanların tek tek ortaya koyulması ve yargılanmasıyla gelir.”