img

ANKARA - 10 Ekim davasında tanık olarak dinlenen Muhammed Kasım Kurt, bir grup DAİŞ’liyi yakalayarak emniyete haber verdiğini belirterek, “Baktım başım belada, devlet de gelmiyor, DAİŞ’lileri serbest bıraktım” dedi. 

Ankara Garı önünde 10 Ekim 2015’te DAİŞ tarafından gerçekleştirilen katliama ilişkin firari sanıklar ve insanlığa karşı suçtan yargılanan sanık Erman Ekici yönünden devam eden davanın 12’nci duruşması, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşma Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlanılan DAİŞ’in Türkiye emiri İlhami Balı ile telefonda görüştüğü tespit edilen Muhammed Kasım Kurt’un ifadeleriyle devam etti. 

AİLESİ İÇİN PAZARLIK

Bir polisin eşinin çocuklarıyla birlikte Suriye'ye geçmesiyle ilgili görüşmeler hakkında konuşan Kurt, “Yüzbaşı gelip ‘bunları mümkünse buldurur musun’ dedi. Ben El Beyli Türkmen aşiretindenim, Suriye'deki akrabalarıma bu kadını bulmasını söyledim. Kadın ve çocukları Kilis taburuna bağlı İkinci Hudut Komutanlığı’na getirildi" dedi. 

‘DEVLET BİR ŞEY YAPMADI’ 

İlhami Balı'nın numarasını Suriye'deki akrabalarından aldığını ve konuşurken yanımda askerlerin de olduğunu belirten Kurt, bir grup kaçakçı ve DAİŞ’liyi yakaladığı için Balı'nın kendisini tehdit ettiğini anlattı. Kurt, “Bana ‘senin kafanı oraya asacağım’ dedi. Ben buna bağırınca istihbaratçılar ağzımı tutuyordu. DAİŞ benim akrabalarımı içeri attı. Ben de baktım başım belada, devlet de gelmiyor bir şey yapmıyor, elimde tutuğum DAİŞ’lileri serbest bıraktım. Ben bıraktıktan iki gün sonra benim akrabalarımı bıraktılar" diye anlattı. 

ASKERLER İSTİHBARATTAN 

Avukatların, “İlhami Balı’yla görüşme yaptığın sırada karakoldan zaman zaman askerlerin geldiğini söyledin, askerler hangi karakoldan geliyorlardı” sorusuna Kurt, “Kilis istihbarat şubeden geliyorlardı. Antep nüfusuna kayıtlı uzman çavuş da istihbarat şubedendi” diye ifade etti.

MAHKEME BAŞKANINDAN TEHDİT 

Dava avukatlarının tanık Kurt’a kimi sorular yöneltmeye devam etti. Avukatların “DAİŞ’lilere yardımcı olacağını söylüyor telefon görüşmelerinde, bunu söyledi mi” sorusuna, mahkeme başkanı, “Bu ceza yargılaması konusu olduğu için cevap vermek zorunda değilsin” diyerek müdahale etti. Mahkeme salonunda bulunan ailelerin, “Neden engel oluyorsunuz” tepkisine mahkeme başkanı, “Konuşursanız bağlantıyı keser, duruşmayı sonlandırırım” diyerek tehdit etti ve duruşmaya 15 dakikalık ara verdi. 

‘BİZİ O GÜN KORUMADINIZ’

Mahkeme başkanının salondan çıkmasının ardından polis aileleri salondan çıkarmak istedi. Polisin “Bize yardımcı olun çıkın” sözüne katliamda yaralanan Ayşe Gül Düman, “Siz bize yardımcı oldunuz mu katliam günü? Bizi o gün korumadınız, bugün mü koruyacaksınız! O gün alanda beni korumayanlar, bugün bize dokunmasın” diyerek tepki gösterdi.

TANIĞIN HUZURDA DİNLENMESİ TALEBİ 

Verilen aranın ardından avukatlar Kurt’a sanıklara dair bazı fotoğrafları gösterdi ancak Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ekranından net görülemediğinden yanıt vermedi. Bunun üzerine avukatlar Kurt’un Ankara’ya getirilmesi yönünde talepte bulunacaklarını söyledi. Mahkeme heyeti Kurt’a “Buraya çağırsak gelebilir misin?” diye sordu. Kurt, sağlık durumunu bahane ederek gelemeyeceğini söyledi. Avukatlar yine de huzurda dinlenmesi yönünde talepte bulundu.

SANIKLARI TANIMADI! 

Kurt’un ardından Rus Ayşe olarak bilinen firari sanık Walentina Slobodjanjuk'un kullandığı kimlikte ismi yer alan Yıldız Bozkurt, tanık olarak dinlendi. Duruşmaya SEGBİS’le bağlanan Bozkurt, dosyadaki sanıklardan Rus Ayşe de dahil hiçbirini tanımadığını ileri sürdü. Bozkurt, “6 sene önce gözaltına aldılar, parmak izimi falan alıp beni serbest bıraktılar. O zaman kimliğimi birinin kullandığını öğrendim. Telefon ve hat almıştım o zaman kimlik bilgilerimi vermiştim. Kimlik bilgilerimi nasıl elde ettiklerini bilmiyorum.  Walentina’yı tanımıyorum bile. Aldığım telefon ve numarayı da bu olaydan sonra değiştirdim” dedi.

7 AY BOYUNCA GÖRÜŞÜLMÜŞ

Dava avukatlarından Sanem Doğanoğlu, tanık Bozkurt’a, “2014-2015 yıllarında hiç Antep dışına çıktınız mı” sordu. Bozkurt, “Hayır” yanıtını verdi. Doğanoğlu’nun “Gözaltına alındıktan sonra verdiğiniz ifadede verdiğiniz telefon numarasını hatırlıyor musunuz” sorusuna Bozkurt, “Hayır” dedi. Doğanoğlu, “Bu telefonla Mayıs 2015’ten Ekim 2015’e kadar Walentina’yla sürekli telefon görüşmeleriniz var, bunlar tespit edilmiş durumda. Telefon görüşmelerini nasıl açıklıyorsunuz” sorusuna ise Bozkurt, “Başkası kullanmış olabilir” diye yanıt verdi. Doğanoğlu, “Mayıs 2015’ten Ekim 2015’e arasında telefonunuzu başkası kullandı mı” sorusuna da “hayır” diyerek yanıt veren Bozkurt, “Bu durumda siz Walentina ile konuştunuz” sorusuna ise yanıt vermedi.

‘SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMADIM’

Doğanoğlu’nun “Kimliğinizi hiç kaybetmediğinizi söylediniz. Walentina’da bulunan kimlikte 2011 tarihinde kayıp kaydı var, hiç kaybetmediniz mi” sorusuna Bozkurt, “Hiç kaybetmedim” yanıtını verdi.  Doğanoğlu’nun “Kimliğiniz kullanılarak defalarca hastaneye gidilmiş. Bunun için hiç suç duyurusunda bulundunuz mu” soruna Bozkurt, “Hayır bulunmadım” dedi.

MİT RAPORLARI İSTENDİ

Taleplerini iletmek üzere söz alan avukat Gülşah Kaya da, “MİT, emniyet ve jandarmada sanıklara dair bilgi ve belgelerin getirilmesini talep ettik sıkça. Yargılama boyunca da bu taleplerimiz kabul edilmezken, bir yandan İŞiD’lilerin defalarca hastaneye gittiğini, para alışverişi olduğunu öğrendik. Belli ki bu kişilerin Türkiye içinde faaliyetleri devam ediyor ve istihbaratın da bu kişilerden haberdar olduğunu görüyoruz. Bu nedenle bir kez daha bu sanıkların nerede olduğuna dair emniyet ve jandarma tarafından yapılan tespitlerin bizimle paylaşılmasını ve bilgi belgelerim dosyaya getirilmesini talep ediyoruz” diye belirtti. 

EMNİYET VAR DEDİ MAHKEME YOK DEDİ

Gaziantep Emniyet Müdürlüğü tarafından dosyaya gönderilen bir evrakın olduğu bilgisini paylaşan Kaya, “Arşiv taraması yapmış. ‘Sanıklardan alınan dijital materyallerin imajı alındı, emanete kaydı yapıldı, akabinde iade edildi’ deniliyor. Erman Ekinci’ye de bu materyallerin iade edildiği söyleniyor. 2 DVD’nin de Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdikleri yazılıyor. Biz de bunları istedik ama ‘elimizde dijital materyal yok’ denildi. Bu dijital materyallerin dosyaya kazandırılması gerekiyor” talebinde bulundu. 

‘6 YILDIR ADALET İSTİYORUZ’

Ardından dava avukatlarından İlkçe Işık söz aldı. Katliamın 6’ncı yıla girdiğini hatırlatan Işık, “Katliamın hemen arkasından başlayan yargılama da 5 yıla yaklaştı. 6 yıldır ülkenin en büyük katliamında adaletin tesis edilmesini istiyoruz. İŞİD’in tüm sorumluluğunun ortaya çıkarılmasını ve Ankara’da insanların katledilmesinde kimlerin sorumluluklarının olduğunu ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. En büyük gayemiz bu. Umarım 2015 bir daha bu ülkede yaşanmaz. Ülkenin en büyük katliamın tüm sorumluluklar açığa çıkarılmazsa, doğal olarak böylesi suçlar devam eder, katliamlar sürer. 2015 Türkiye’si aradan geçen 6 yıl içinde hiç unutulmadı, sürekli konuşuluyor. Çokça yargılama var o döneme dair. Çünkü çokça insan öldürüldü” ifadelerini kullandı.

KATLİAMLARI HATIRLATTI

Sedat Peker’in 2015 yılına dair “Korku iklimine ihtiyaç vardı” sözlerini hatırlatan Işık, “Peker’in söylediği o ‘oluk oluk kan’ Ankara’da aktı. Söylediği şeyler iktidarın yaptıklarıyla örtüşüyor” şeklinde konuştu. Işık, devlet yetkililerinin 2015 yılına dair yaptıkları açıklamalar ile yaşanan Diyarbakır ve Suruç katliamlarını anımsattı. Katliamlarla ilgili yargılamalarının devam ettiğine dikkat çeken Işık, “Sanıklardan bazıları beraat etti. Suruç Katliamı’nda yargılanan kimse yok. Biz de burada 6 yıldır kovuşturmanın genişletilmesini talep ediyoruz. Hepsini reddettiniz” diye vurguladı.

‘KAMU GÖREVLİLERİ YARGILANSIN’

Ankara Emniyeti’nin katliamdaki sorumluluğuna işaret eden Işık, ısrarlı taleplerine rağmen müfettiş raporlarının dosyaya alınmadığını söyledi. Işık, sözlerini şöyle sürdürdü: “Emniyettekileri neden dinleyemiyoruz. Biz bu taleplerimizi sunmaya devam edeceğiz. Bu katliamın aydınlatılması bizim boynumuzun borcu, aynı zamanda Türkiye yargısının da boynunun borcu. Bize sunulan tabloyu asla kabul etmeyeceğiz. Bu ülkede devletin dahli olduğu her suçta cezasızlık oldu, zaman aşımı denildi. Ülkede hala birçok IŞİD’li var. Bu nedenle hem devletin sorumluluğunu işaret etmek için hem de bir daha bu günlerin yaşanmaması için toplam bir adalete ihtiyaç var. Tüm kamu görevlilerinin yargılandığı bir adalet mekanizması istiyoruz.”

BOZKURT HAKKINDA SUÇ DUYURUSU 

Dava avukatlarından Senem Doğanoğlu da, “Yıldız Bozkurt hem telefon numarasını reddetmedi hem de başkası tarafından kullanılmadığını söyledi. Diğer iki telefon numarasının da telefon kendisiyle doğru görülen biçimiyle bize bir şey anlatmadı. Adli makamları yanılttığını gördük. Bu nedenle Bozkurt hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istiyoruz” dedi.

MİT’E VERİLEN BİLGİLERİN RAPORLARI 

DAİŞ’liler hakkında istihbarat örgütlerine bilgi sattığını iddia eden Kuteybe Hammet’in tanık olarak getirilmediğini anımsatan Doğanoğlu, getirilmesi yönünde talepte bulundu. Doğanoğlu, “Hammet’in Mersin 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen bir dosyasında, mevcut firari sanıklar hakkında ve isimlerini bilmediğimiz kişiler hakkında kimler olduğuna dair bilgileri MİT’le paylaştığına dair notlar, raporlar var. Bu dosyaya gelmedi. Bunların da istenmesini istiyoruz” talebinde bulundu. Doğanoğlu, ayrıca DAİŞ’le bağlantılı olduğu bilinen kadınların da dinlenilmesi talebinde bulundu. 

Avukatların konuşmasının ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Mahkeme, firari sanıkların yakalama kararının devamına, kırmızı bültenle aranması yönünde Adalet Bakanlığı’na gönderilen müzakereye cevabın beklenmesine, tape kayıtları için Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı yazılmasına, tanık Muhammed Kasım Kurt’un huzurda dinlenmesi yönündeki talebin reddine, Kurt’un ifadesinde geçen askerlerin tespit edilerek dinlenmesi yönündeki talebin reddine, Kurt’un yargılandığı dava dosyasının Mersin 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nden istenmesine, Kuteybe Hammet hakkında dijital inceleme raporlarının istenmesine, kovuşturmanın genişletilmesi yönündeki taleplerin reddine, DAİŞ’in medya propaganda sorumlusu olarak bilinen Ömer Yetek’in bir sonraki celse dinlenilmesine karar verdi. 

Duruşma 24 Kasım’a ertelendi.

'BİZE GELMEYEN ADALET KİMSEYE GELMEYECEK'

Duruşmanın ardından aile ve avukatlar adliye önünde açıklama yaptı. Açıklamada konuşan 10 Ekim Barış Derneği Başkanı Mehtap Sakinci Coşkun, “Katliamın 71’inci ayında buradayız. Hiç of demeden geldiğiniz bir duruşma daha sona erdi. Taleplerimizin reddedildiği halde bize sallanan parmakları görüyoruz duruşma salonunda. Yargılamanın adil yargılama sürecinden geçmediğini görüyoruz. Önümüzdeki ay bu günlerde katliamın 6’ncı yıldönümü. 6 yıldır bir süreç takip ediyoruz. Bu ülkede katliamlar olağanlaştırıldı. Bir gün gerçek adaletin olacağına inanıyorduk ancak umutlarımız azalıyor. Bu davanın üstünün kapatılmasından bıktık, usandık, yorulduk. Bu yüzden ne kadar sesimizi çıkarsak az. Türkiye’de bize gelmeyecek adaletin kimseye gelmeyeceğini bir kez daha söylemek istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Katliamda yaşamını yitiren Korkmaz Tedik'in annesi Zöhre Tedik, mahkeme başkanının duruşmadaki tavırlarına tepki göstererek, “Hakim katliamda canı yanmış insanları dışarı atmakla tehdit ediyor. Bunları yazın. Herkes bilsin, duysun” şeklinde konuştu.  

‘KATİLLERİ KORUYORLAR’

Ardından duruşma seyri hakkında konuşan avukat İlke Işık ise, “Geldiğimiz aşama taleplerimizin tamamının reddine, gelen kamu görevlilerinin isminin söylenmesine engel olan ve gerçeğin açığa çıkmasına engel olan ve ailelerin sesini kısan bir mahkeme heyeti ile karşı karşıyaydık. Katilleri koruyorlar ve cezasızlık istiyorlar. Bir grup İŞİD’liyi tutuklayarak, 10 Ekim davasında adalet sağladıklarını söylüyorlar. Bunun adalet olmadığını söyledik, söylemeye devam edeceğiz. Öldürdükleri her insan için hesap verecekler. Siyasal iktidarı değiştirmek için 10 Ekim katliamı gerçekleşti. Bu katliamda parmağı olan tüm sorumluların açığa çıkması gerekiyor" dedi