Ankara Gar Katliamı yargılamasında 19 sanık hakkında verilen cezaların onaylanmasının yanı sıra katılan avukatlarının kovuşturmanın genişletilmesi, kamusal sorumluluğun ortaya çıkarılmasına yönelik başvurularının reddedilmesine ilişkin 10 Ekim Ankara Katliamı Davası Avukat Komisyonu, yazılı açıklama yaptı.

Açıklamada, “Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi, 10 Ekim Ankara Katliamı Davası’nda 19 sanıktan 9'una ‘anayasal düzeni ihlal’ suçundan birer, ‘kasten öldürme’ suçundan 100'er kez olmak üzere 101'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmiş, ayrıca bu sanıklara 20'si çocuk 391 kişiyi öldürmeye teşebbüs suçundan da ayrı ayrı 10 biner yılın üzerinde hapis cezası verilmişti. 9 sanık ise, örgüt üyeliğinden değişik yıllarda hapis cezasına çarptırmıştı. Söz konusu karar, ne adaletin tecellisi ne de suçluların hak ettiği cezaları aldıkları bir karardı” ifadeleri yer aldı.

‘KAMUSAL SORUMLULUK ÖRTÜLDÜ’

Katliamdan sorumlu bir kısım DAİŞ’lilerin yargılandığı vurgulandığı açıklamada, kamusal sorumluluğun örtüldüğüne ve insanlığa karşı suçun yok sayıldığı bir yargılama olduğuna dikkat çekildi.

Açıklamada, şu sorular soruldu: “Katliamı planlayanları ve canlı bombaları katliamdan hemen önce tespit edip, adım adım izleyen ancak hiçbir işlem yapmayanların; canlı bombaları taşıyan araca yol veren, Ankara girişinde ve eylem alanına girişte arama noktalarını kaldıranların; istihbarat saklayanların, ölü ve yaralıların arasına biber gazı sıkanların, sağlık ekiplerinin erken müdahalesini engelleyenlerin hiç mi sorumluluğu yok? Neden tek bir kamu görevlisi yargılanmadı? Yönetici oldukları veya katliama iştirak etikleri açıkça ortada olan bazı IŞİD sanıkları niye sadece üyelikten ceza aldı? Katliam planlayıcılarının tamamı neden dosyada yer almadı, dosyada yer alan firari sanıkların yakalanması için neden hiçbir çaba içerisinde olunmadı, neden sanıklara ilişkin istihbari belgeler saklandı? Katliamın insanlığa karşı suç olduğu gün gibi ortadayken ve bu gerçek bilimsel mütalaalarla oraya konulmuşken neden bu gerçeğe kulak tıkandı?”

Açıklamada, tüm bu soruların cevaplarının belgeleriyle tane tane 205 sayfadan oluşan bir dilekçeyle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvurulduğu ve ek beyan dilekçeleri hazırlandığı hatırlatıldı.

‘KOPYALA, YAPIŞTIR KARAR’

İstinaf taleplerinin bir buçuk yıl sonra 7 sayfalık bir kararla reddedildiğine dikkat çekilen açıklamada, şunlar kaydedildi: “Kararın tam 11 yerinde ‘Yapılan yargılamaya, dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, karar yerinde gösterilip incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, cezayı artırıcı ve azaltıcı sebeplerin nitelik ve derecesi takdir kılınarak, savunmanın inandırıcı gerekçelerle ret edilmesine, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre, verilen hükümde bir isabetsizlik bulunmadığı cihetle…’ ifadesinin geçtiği bir karardan bahsetmekteyiz. Hiçbir hukuki tartışmaya girmemiş, kopyala yapıştır yöntemi ile hazırlanmış, ciddiyetten uzak, hukuki gerekçelendirmeden yoksun, kamusal sorumluluk ve insanlığa karşı suça ilişkin tek bir cümle kurmayan bir metindir söz konusu olan.”

'HUKUK MÜCADELEMİZ DEVAM EDECEK’

Dilekçelerinin okunduğundan dahi şüphe duyulduğunu belirtilen açıklamada, “Türkiye’nin en büyük katliamının yargılandığı bir davaya gösterilen hukuki özensizliği ve ciddiyetsizliği şaşkınlıkla izlemekteyiz. 10 Ekim Davası Hukuk Komisyonu olarak bundan sonra Yargıtay düzeyinde hukuk mücadelemize devam edeceğiz. Ancak geldiğimiz noktada kararın biz hukukçuların, katliamda hayatını kaybedenlerin ailelerinin ve yaralıların adalet duygularını derinden yaraladığını belirtmek ve yargı makamlarınca cevaplandırılmak üzere kamuoyu önünde şu soruyu sormak isteriz; 10 Ekim Katliamı’nın ardındaki gerçeklerin açığa çıkarılmasına karşı gösterilen bu direnç ve ısrar nedendir” ifadeleri yer aldı.