Kürtlerde Zilan “yeniden doğuş” ile özdeşleştiriliyor. Defalarca katliamdan geçen Kürtlerin yeniden doğmakla eşdeğer tutulması belki de bu yüzdendir. “Yeniden doğmak” Mezopotamya halklarından olan Kürtlerin tarihi, mitolojik anlatımlardaki metaforunun buradan güç alarak beslendiği bilinir. Devletlerin yıllardır halklara karşı hayata geçirdiği katliam ve soykırımlara en fazla maruz kalan Kürtlerin direnişleri de tıpkı küllerinden yeniden var olan “zümrüdü anka” gibi…

İLÇEDE 7'DEN 70'E HERKES KATLİAMIN TANIĞI GİBİ...

Zilan, Kürtler arasında özelde kız çocuklarına verilen isim olsa da bu isim Van’ın Erciş ilçesinde bulunan ve 13 Temmuz 1930 tarihinde “Geliyê Zilan” katliamı olarak tarihe düşen Türkiye’nin yaptığı katliamın adıdır. Kürtlerde her evde bir Zilan ismi görmek mümkün. Bu toplumsal beleğe sahip çıkmanın da bir başka göstergesi. Geliyê Zilan’da yaşanan katliamın üzerinden 91 yıl geçti. Katliamın tanıklarından geriye bir elin beş parmağını geçmeyen kişi kalsa da ziyaret ettiğim neredeyse tüm ilçe sakinleri 7’den 70’e katliamın tanığı gibi. Yolumun çakıştığı, sohbet ettiğim birçok ilçe sakini katliamın hikayesi ile büyümüş. Konuk olduğum bir evde yurttaşlardan biri, “Küçükken elektrik kesintileri sıklıkla yaşanırdı ve yakılan mum ışığı etrafına toplandığımızda ise nenem atalarımızdan söz ederdi. Geliyê Zilan’da yaşanan katliamda yaşananlar bize öykü niyetine anlatılırdı. Ben ailemize yapılan katliamın hikayesiyle büyüdüm” sözleri de bunu kanıtlar nitelikte. 

RESMİ RAKAMLARA GÖRE 15 BİN KÜRT'ÜN KATLEDİLDİĞİ YAZIYOR

Geliyê Zilan olarak bilinen bölgede, devlet tarafından önce 1915’te Ermeniler,  hemen ardından ise 1930’da Kürtler katliamdan geçti. Ferik Salih Omurtak komutasındaki 9. Kolordu tarafından Üçüncü Ağrı Harekâtı başlatılmadan önce ilk olarak Van’ın Erciş ilçesinde bulunan Zilan Deresinde katliam gerçekleştirildi. Devletin resmi rakamlarına göre 44 köyde 15 bin Kürt’ün katledildiği ifade ediliyor. Resmi tarihte yer verilmeyen bu katliam, “öteki tarih” olarak adlandırılan tarihe “Zilan Katliamı” ismiyle geçti. Binlerce kişi toplu bir şekilde makineli tüfeklerle taranıp katledildi. Sağ kalanlar doğup büyüdükleri köylerden sürgün edildi. Hayvancılıkla uğraşan yurttaşların hayvanlarına el konularak, tüm malvarlıkları gasp edildi. Cenazelerin altında sağ çıkan ya da kaçıp hayatını kurtaran köylüler, uzun süre kaçak yaşamak zorunda kaldı. Zilan’da katledilenlerin sayısı 15 bin olarak gösterilse de, dönemin tanıkları ve kimi farklı kaynaklar gerçek sayının 40 binden fazla olduğunu söylüyor.

ZİLAN'DA BELLEK YIKIMI VAR

Ermeni ve Kürt halkının komünal bir yaşam ördüğü Geliyê Zilan’da tehcir politikasından sonra da demografik yapı değiştirilerek Afganlar yerleştirildi. 20’nci yüzyılda katliamlarla yüz yüze kalan Zilan, 21’inci yüzyılda da hidroelektrik santraller (HES) inşa edilerek doğası talan edilmeye başlandı. Katliamın gerçekleştirildiği alanda yapılan HES’lerle toplu mezarların izleri silinmeye çalışılırken Zilan’ın yaşam kaynaklarından olan Şahbazar (Şarbazar) yaylalarında siyanürlü altın arama madenleri kuruluyor. Özetle Zilan halkı bellek yıkımı ile karşı karşıya. Ama hala Söğütlü, Mağara ve Köycük bölgelerinde Ermenilere ait kalıntılara rastlamak mümkün.

KÜRT VE ERMANİLERİN ORTAK YAŞAM ALANI

Tarihte yaşanmış en büyük katliamlardan biri olan ve üzerinden 91 yıl geçen Zilan Katliamı'nı, hala hayatta olan son tanıkları ve yakınlarını kaybedenlerden dinliyoruz. Derelerin adeta bir yol çizdiği, derin vadilerden araçla bir saatte katliam tanıklarından 110 yaşındaki Osman İleri’nin yaşadığı Doluca köyüne doğru yola koyuldum. Doluca köyünde katliamın yaşandığı ve yan yana, karşı karşıya bulunan köyleri kuş bakışıyla görebiliyor. Çünkü Doluca köyünün konumu diğer köylere göre daha yüksekte kalıyor. Diğer köylerde olduğu gibi Doluca’da da Ermenilere ait mezar taşları, yazıtlar bulunuyor. Burada uzunca bir dönem Ermeni ve Kürtler bir arada bir yaşamı paylaşmış. Köy sakinlerinden Kürtler ve Ermenilerin birbirlerine “kirve” diye hitap ettiğini de öğreniyoruz. 

'HERKES O KIYAMETTE YOK OLDU'

Zilan’da Doluca köyünde ikamet eden 110 yaşındaki Osman İleri, herkesin kıyımdan geçirildiği o gün için "Siyaset vardı” diyor. Bu sözlerine karşı “Siyaset nedir” diye sorduğumda “Kıyamettir” diye ekliyor. Sözlerinin devamında ise Osman, “O gün bizim kıyametimizdi. Herkes o kıyamette yok oldu” ifadelerini kullanıyor.

'ASKER BASKISI HALA DEVAM EDİYOR'

Doluca köyü sakinlerinden yakınlarını kaybeden 66 yaşındaki Hazal Yıldız da askerlerin hala sıklıkla köylerini bastığını ve keyfi bir şekilde köy sakinlerine baskı yaptığına dikkat çekiyor. Üzerinden uzun yıllar geçse de Kürt halkının üzerinde katliam ve soykırım politikalarının devam ettiğini söyleyen Yıldız, “Eskiden de köye askeriye baskın yapar tüm köylüleri bir meydanda toplar işkence yapardı. Köylülerden birinin ata bindiğini gören asker onu indirir darp ederdi. Baskı ve korkudan dolayı kimse sesini çıkaramazdı. Kürt halkının başına ne gelirse birlik olmadıkları için geliyor. Yüzyıllardır bu baskılara karşı mücadele ediyoruz. Ama bir türlü bir olup mücadelemizi güçlendiremedik” ifadeleriyle ulusal birliğin önemine vurgu yapıyor.

'ANNE KARNINDAKİ BEBEK DAHİ VURULDU'

Katliamda annesi ve babası sağ kurtulan 85 yaşındaki Ayşe Pişirgen ise babasının katliama dair anlatımlarını aktarıyor. Babasının Geliyê Zilan’da bulunan Şahbazar köyü sakinlerinin de dereye toplatıldığını ve birçok köyden yurttaşların bir araya getirilerek katledildiğini anlattığını söyleyen Pişirgen, babasının anlatımlarını şöyle ifade ediyor: “Taramalı tüfeklerle üzerlerine ateş açılmış. Şans eseri babam o sırada saklanarak katliamdan sağ kurtulabilmiş. Defalarca ateş açılan köylülere ait ölü bedenler üzerinde dolaşan askerler hamile kadınların karnını bıçakla kesip içindeki çocuğu çıkararak ona da ateş açıyormuş. Hepsinin öldüğüne ikna olduktan sonra sağ kurtulan varsa eğer kaçmasın diye nöbet beklemişler. Kimisi kaçabilmiş. Kimisi katledilenlerin arasında ölü taklidi yaparak canını kurtarmış. Çok perişan olduk diyorlardı. Babam, ‘Kürtleri bir düşman gibi görüyorlardı’ derdi hep.”

GÖÇ ETTİKLERİ KÖYLERİNE 20 YIL SONRA TEKRAR YERLEŞTİLER

Babasının sağ kurtulduktan sonra Ağrı’nın Hamur ilçesine yerleştiğini belirten Pişirgen, “Babamlar 20 yıl sonra köylerine dönebilmişler. Her şeyi yeniden yapmak zorunda kalmışlar. Açlıkla, yoksullukla mücadele etmişler. Allah bize bu zulmü reva görenlerden bir gün mutlaka hesap soracaktır. Kürt olarak yıllarca baskıya maruz kaldık. Bizler de hakkımız olanı istiyoruz” sözleriyle katliama tepki gösteriyor. 

'KATLİAMIN YAŞANDIĞI ALANDA OT YEŞERMEZ OLDU'

Katliamın yaşandığı Geliyê Zilan bölgesini yıllar sonra ziyaret edebildiğini söyleyen Pişirgen, “İnsanların vurulduğu yerde ot yeşermiyor. Hala kemikleri görmek mümkün. Toplu bir şekilde insanların bedenleri güneş sıcaklığında, kışın soğukluğunda çürümeye terk edilmiş. İnsanlar ölülerine dahi sahip çıkamamışlar. Öyle büyük bir korku sardılar ki aramıza şu anda bile katliam tanıkları o gün orada neler yaşandı tam anlamıyla anlatamıyorlar. Bizde anne, baba, büyüklerimizden öğrendiklerimizle büyüdük” diyor.

Jinnews/ Hikmet Tunç