Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Van'ın Erciş ilçesinde partisinin düzenlediği halk buluşmasına katıldı. Etkinliğe HDP Van Milletvekili Murat Sarısaç, il ve ilçe eşbaşkanları, Barış Anneleri ve tutuklu yakınlarının yanı sıra çok sayıda kişi katıldı. Bir düğün salonunda düzenlenen etkinlik, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenler için düzenlenen saygı duruşuyla başladı. 

HDP’nin yeni mücadele hattı üzerine yapılan konuşmalarla devam eden etkinlikte, daha kararlı, ısrarcı ve cesaretli bir mücadelenin yürütülmesinin önemine vurgu yapıldı. 

ÜÇÜNCÜ YOLU YARATMAK

Halk buluşmasında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temeli, Ortadoğu ve Türkiye'de hakim olan şeyin adaletsizlik olduğunu söyledi. Söz konusu büyük adaletsizliğin en büyük bedelini Kürt halkının ödediğini söyleyen Temelli, "Bu adaletsizliğe karşı verdiğimiz mücadele bu yüzden çok önemlidir. Tüm Türkiye halklarının, tüm Ortadoğu halklarının geleceğinin belirlenmesi açısından tarihsel öneme sahiptir. Bu adaletsizliğe karşı direnen tüm arkadaşlarımı, Yıldız Çetin şahsında cezaevinde bulunan tüm yoldaşlarımı selamlıyorum. Onların direnişi gücümüze güç katmaktadır. Bugün cezaevlerinde binlerce HDP'li var. Bugün cezaevlerinde eşbaşkanlarımız, milletvekillerimiz var. Bugün cezaevlerinde binlerce yoldaşım direniyor, baş eğmiyor. Bu adaletsizliği yıkmanın yolu işte bu kararlı mücadeleden ve direnişten geçiyor. Neden var bunca adaletsizlik, bunca hukuksuzluk. Sadece yargıda değil, burada, Van'da, Türkiye'nin neresine giderseniz gidin her yerde büyük bir adaletsizlikle karşılaşıyoruz. Çünkü hukuk yok. Hukuksuzluk, zorbalık var. Bunun nedeni de bu iktidardır. Bu iktidar bütün bu adaletsizliğin, hukuksuzluğun müsebbibidir. O yüzden adalet için hukuk için bu iktidar yıkılmalıdır. Başka da seçenek yoktur. HDP'nin yaptığı işte budur. Bir seçenek yaratmaktır, üçüncü yol yaratmaktır. Adalet için, özgürlük için, demokratik bir cumhuriyet için, bir arada yaşamak için demokratik bir seçenek yaratmaktadır. O yüzden de bu iktidar elindeki bütün şiddet aygıtlarıyla, medyasıyla eline geçirdiği her şeyle HDP’ye saldırmaktadır" dedi. 

KÜRT DÜŞMANLIĞI SİYASETİ 

AKP iktidarının ayakta kalabilmek için düşmanlık hukuku ile yol almaya çalıştığını dile getiren Temelli, iktidarın Kürt düşmanlığını siyaset yapma haline getirdiğini söyledi. AKP'nin sadece Kürt halkına değil, bütün halklara, insanlığa, doğaya düşman olduğunu belirten Temelli, "Çünkü bu düşmanlık hukuku ile ayakta kalıyorlar. Ellerinde kalan yegane şey bu HDP’ye saldırmak dışında başka bir seçenekleri yok. Peki, bütün bu saldırılara rağmen geri adım attık mı? Vazgeçtik mi? Aksine daha da güçlendik daha da büyüdük. İşte burada bir aradayız. Mücadelemizi nasıl büyütürüz, konuşuyoruz. Bu 3’üncü yoldaki kararlı yürüyüşümüzü nasıl iktidara taşırız bunun yolunu arıyoruz. Kimsenin kuşkusu olmasın ki bunun yolunu bulacağız. Çünkü biz onurlu bir barış istiyoruz. Çünkü biz demokratik cumhuriyetle bir arada yaşamın mümkün olacağına inanıyoruz. O yüzden yan yanayız, bir aradayız" diye konuştu. 

12 EYLÜL'DEN KAYYIM REJİMİNE

AKP iktidarının toplumsal barışı yok ettiğini söyleyen Temelli, şöyle devam etti: "Toplumun bir arada yaşama iradesine saldırıyor. Ayrımcılığı adeta bir araç haline getirmiş. Herkesi birbirinin karşısına koyarak, kamplaştırarak, düşmanlaştırarak bu ülkeye en büyük kötülüğü yapıyor. Sadece bu ülkeye de değil. Ortadoğu’ya, Libya’ya da yapıyor. Gidebildiği her yerde kötülük tohumlarını taşıyor, ayrımcılık tohumlarını ekmek istiyor. Bu ayrımcılık tohumlarını götürüp oralara ekmek istiyor. Halkların ekmeğine çöreklenmek istiyor. Afrîn’de zeytine, Girê Spî’de buğdaya çörekleniyor. Bu ayrımcılığı ekme peşinde. Siyasi barışı yok ediyor. Siyasete tahammülü yok. Siyaseten tükendiği için siyasi barış onun için yok edilmesi gereken bir şey. Halkın haklarına saldırıyor. Bir ülkede seçme seçilme hakkını yok ediyorsanız siyasi barış yoktur. Siyasi barışı yok etmek için kayyımları atıyor, kayyım rejimi ile ayakta durmaya çalışıyor. Halkın seçme ve seçilme hakkını yok ederek iradesini elinden almaya çalışıyor. Halkın iradesini terörize ederek aklınca ayakta duracağını sanıyor. Bunların yönetim anlayışı bu. Artık ıslahat planından umumi müfettişlikte 12 Eylül’den geldikleri nokta kayyım rejimidir. Buraya kadar sürüklenerek geldiler. Bu siyaset yapamama halidir. Halktan kopma halidir. Açık söyleyeyim halk düşmanlığıdır. 

İKTİSADİ ŞİDDET VAR

İşte siyasi barışın yok edildiği yer budur. Bunlar iktisadi barışı da yok ettiler. İşte yoksulluk her yerde. İktisadi barışı da yok ettiler. Rekor kırdılar. TÜİK'e rağmen ki TÜİK onların talimatıyla çalışıyor, onun rakamları ile bile işsizliği saklayamıyor. Yüzde 13.4 çıkmış. Bu resmi rakam. Gayri resmi rakam nedir derseniz Van’da bunun rakamlarını görürsünüz. Ağrı’da, Şırnak’ta, Mardin’de bunu görürsünüz. Bu iller göç veriyor. Bu iller yoksulluk girdabında, yoksulluk zulmü altında. Neden bunca yoksulluk var? Çünkü iktisadi şiddet var. Çünkü iktisadi barış yerine ekonomiyi talan eden, halkın kaynaklarını yok sayan, bütçe hakkımızı elimizden alan bir iktidar var. Bu iktidar bütçe hakkımızı elimizden alarak esas ihtiyaçlarımız için kullanılacak bütçeyi savaş baronları ve yandaş müteahhitleri için kullanan bir iktidar var. Böyle bir adaletin olduğu yerde de adalet olmaz. Gelir dağılımdaki adaletsizlik ortada, gelin bakın Van’daki çiftçinin haline. Gelin burada yaşayan insanın haline bakın. Herkes yoksul. Neden, mermi üretmek için. Ne yapıyorlar bu mermiyle, düşmanlığı büyütüyorlar Kürt'e ölüm, zulüm, şiddet. Peki, bundan diğer haklar da nasibini alıyor mu alıyor. Savaş varsa ölüm herkesin kapısını çalar. Asgari ücrete bakın açlık sınırının altında. Yoksulluk sınırına bakın. İşsizliğe bakın. Bütün bunlar bütün çıplaklığı ile ortadayken halka yalan söylemeye halkı aldatmaya devam ediyorlar. 

KÜRT'E SAVAŞ, TÜRK'E İNTİHAR DÜŞÜYOR

O yüzden de Kürt’e savaş düşüyor, Türk’e de intihar düşüyor. Bunca ölüm neden. Bunca ölüm işte bu iktidarın zihniyetinden kaynaklanıyor. Bu iktidardan kurtulma zamanıdır. Bu şiddete son verme zamanıdır, savaşa son verme zamanıdır, toplumsal barışı, iktisadi barış birlikte var etme zamanıdır. Bunu başaracağız. Bunca hukuksuzluk ve adaletsizlik var. Cumhurbaşkanı çıkıyor herhangi bir dava üzerinde bir adalet konuşması yapıyor. Efendim o karar içine sinmemiş. Yargıçlara yine talimat veriyor. Böyle karar alamazsınız diyor. Kanunda o yazıyor ama siz başka karar verebilirdiniz diyor. 

YAŞAM HAKKI GASP EDİLİYOR

Kadına, insanlara biçtiği role bakın. İnsanların hayatına karışmasına bakın. Diyor ki ‘batıda çocuk sayısı azalıyor’. Araya batıyı da koyuyor ırkçı çünkü. Kürt, Türk ayrımcılığı içine sindiği için batıda çocuk sayısı azalıyor. 'Daha çok çocuk yapmak lazım' diyerek insanlara karışıyor. Evlenin diyor gençlere. Neyle evlenecek gençler? Gençler işsiz, gençler yoksul. neyin evlenmesi. Evlenin, çok çocuk yapın, yoksulluk işsizlik büyüsün ben de bunun üzerinden iktidarımızı devam ettireyim. İnsanlar bir ülkede refah ve huzur varsa düğün kurar. Geçinebiliyorsa düğününü yapar. Neyle yapacak düğününü, neyle evlenecek, neyle geçinecek? Hele hele kadına yönelik şiddetin, ayrımcılığın böyle olduğu bir ülkede insanlar geleceğini nasıl görecek? O yüzden de diyoruz ki yaşam hakkımıza müdahale eden iktidara karşı herkes sesini çıkarmalı ve yan yana gelmeli. Çünkü bu müdahale, bu sadece yön verme ve yol gösterme değildir. Bu yaşam hakkının gasp edilmesidir. Tıpkı iktisadi haklarımızın gasp edilmesi gibi. Tıpkı bunca adaletsizlik hukuksuzluk gibi yaşam hakkına doğrudan saldırıdır. Bunlar insana bunu yapıyorlar da doğaya farklı mı davranıyorlar? İşte ekolojik yıkım ve şiddet. Evet, ekonomi ve iktisadi barış yok ama bunlar aynı şeyi doğaya da yapıyor. Yerin altını üstüne getirdiler maden ve enerji politikalarıyla. Yakmadık orman bırakmadılar. 

FAŞİST DİKTATÖRLÜK BUDUR

Şimdi çıkmışlar Avustralya’daki develer ölmesin diyorlar. Evet, Avustralya’daki develer ölmesin; ama siz ormanları yakmaya, talana son verin. Siz de Kanal İstanbul’u halkın önüne getirmeyin. Avustralya’daki develer ölmesin ve yangın sönsün diye birlikte müdahale edelim ama Kanal İstanbul’u da halkın önüne getirmeyin. Madem bu kadar doğaya düşkünüz bu zulüm niye? Bu ülkede hayvancılık bitsin diye yapmadığınız bir şey kalmadı. Geçiminize yönelik bu şiddeti ve zulmü, hem doğaya ve tarıma yönelik bu yıkımı en iyisi siz biliyorsunuz. Neden çünkü bu bölge insanı tarımla geçiniyor. O zaman onun tarıma elverişli arazilerini yok edersen, yaylalarını yok edersen, yayla yasakları koyarsan, hayvancılığını engellersen, eti ithal edersen, onun geçim kaynaklarını elinden alırsan, hem doğasını katletmiş hem onu köleleştirmiş, hem de yerinden yurdundan etmiş olursun. Zihniyeti Budur. Faşist diktatörlük budur. Diktatöryal heveslerle her gün yatıp kalkıyorlar. Buna izin vermeyeceğiz.

SEÇENEK HDP’DİR

Diyor ki 'arabuluculuk yapacağız' 5 gün önce arabuluculuk mu yapacağız dedi Libya’da? 5 gün sonra diyor ki artık Putin ile ne konuştularsa arabuluculuk yapacağım diyor. Sizden arabulucu olmaz, sizden arabozucu olur. Sizin gittiğiniz nerede huzur var. Gittiğiniz her yerde huzuru yok ettiniz. Ya siz bir eve girseniz karı kocayı boşarsınız, ne arabulucusu! Suriye iç savaşı boyunca tek huzurlu yer olan Afrîn’e gittiniz katliamlar ortada. Girê Spî’de ne işiniz var, Serêkaniyê’de ne işiniz var. Ne arabulucusu. Başûr’da ne işiniz var. Başur bir referandum yaptı, açlıkla tehdit ettiniz. Gittiğiniz her yer huzurun baskı ile dinamitlendiği bir yerdir. Bildiğiniz tek şey savaştır, beton dökmektir, o yüzden de bu iktidara son verme zamanıdır. Seçenek HDP’dir 3'üncü yoldur, demokratik cumhuriyettir, demokratik Ortadoğu’dur. 

HALKLAR KADERLERİNİ BELİRLEMESİN DİYE...

Radikal demokrasi mücadelemizle bunu büyütüp yükselteceğiz. Dünden bugün çok daha kararlı mücadele edeceğiz. Olduğumuz her yerde, verdiğimiz mücadele çok kıymetlidir. Bugün Astana’da masalar kuruyorlar, Cenevre’de masalar kuruyorlar, Berlin’de toplantılar yapıyorlar. Ortadoğu halklarının üzerine çullanmışlar. İran'ı, Rusya’sı, AB’si birbirlerinden hiçbir farkları yok. Bakmayın bir birleriyle savaşıyor gözüktüklerine, örtülü ittifaklarıyla halkların geleceğini birlikte yaratma hakkını yok etme peşindeler. Rojava gibi Ortadoğu vahasının üzerine çullanıyorlarsa bilin ki bunlar ittifak halindeler. O yüzden İran, ABD’yi, ABD İran’ı vuracakmış. Geçin bunları aslolan Ortadoğu halklarına karşı oluşturdukları savaş cephesidir. 3. Dünya Savaşı, vekalet savaşı diyoruz, bu vekalet savaşlarını neden yapıyorlar? Orada halklar kendi kaderlerini belirlemesin diye yapıyorlar. 

TOPYEKÛN MÜCADELE ZAMANI

Kürt halkı orada bir seçenek yaratmasın diye. Orada yaşayan sadece Kürtler değil, Türkmen'iyle, Süryanisi Arap’ıyla bir arada yaşama iradesi açığa çıkmasın diye. Halklara daha fazla zulmetmek, enerji hatlarını kontrol edebilmek, yegane ortak dertleridir. Bu vekalet savaşlarıyla, 3. Dünya Savaşı anlayışıyla Ortadoğu’da bir kan borsası vardır. Demokratik cumhuriyetin yolu, vereceğimiz mücadeleden geçiyor. Topyekûn bir demokrasi mücadelesi zamanıdır.”