Tüm dünayaya yayılan ve milyonlarca insanın işsiz kalmasına neden olan yeni tip koronovirüs (Covid-2019) salgını sürüyor. Salgın sürecinden en çok yoksullar, emekçiler, işçiler ve ezilen kesimler etkilendi. Türkiye’de yurttaşlar, kiralarını, faturalarını, en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hale geldi. Ekonomik kriz derinleşirken yoksulluk giderek artıyor. 

2016 tarihinde yayınlanan KHK ile Kocaeli Üniversitesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü’nden ihraç edilen Akademisyen Hakan Koçak ve Akademisyen Doç. Dr. Ferit Serkan Öngel, artan yoksulluk hakkında Yeni Yaşam Gazetesi'nden Yadigar Aygün'e değerlendirmelerde bulundu.

‘Umutsuzlar iş aramıyor’

Türkiye’de ekonomik krizin ve işsizliğin Covid-2019’dan önce ciddi bir sorun olduğunu hatırlatan F. Serkan Öngel, yoksulluğun arttığına dikkat çekti. Açıklanan resmi işsizlik verilerinin gerçeği yansıtmadığının altını çizen Öngel, “İşsizlik oranları yöntemsel nedenlerden kaynaklı olarak gerçeği yansıtmıyor. O yüzden DİSK-AR zaman zaman geniş tanımlı işsizlik rakamlarını açıklıyor. Orada farklı boyutlarıyla ele almak mümkün. Nitekim bu dönemde işsizlik rakamları esas işsizlikteki artışın umutsuz kategorisinde olan yani artık iş aramamalarından kaynaklı olarak değerlendiremeyenlerde bir artış yaşandı. Bu bağlamda baktığımızda bunun bir ciddi sorun olduğunu görmek mümkün. Covid-2019 öncelikli olarak güvenseniz çalışanları çok ciddi olarak etkiledi. Dolayısıyla onlar işsizlik gerçeğiyle yüzleşti. Günübirlik geçici işlerde çalışanlar, güvencesiz iş sektörlerinde çalışan emekçiler en çok etkilenen kesim oldu” dedi.

‘Gizli enflasyon yükseldi’

Asgari ücretin yaşanabilir bir ücret olmadığını vurgulayan Öngel, gizli enflasyonun da yoksullaşmayı getirdiğini söyledi. Temel ihtiyaçlardaki artışlara dikkat çeken Öngel, “İnsanlar ekonomik krizi, ek iş yaparak, fazla mesaiye kalarak eksikliğini gidermeye çalışıyorlardı. Şimdi artık o olanaklar da ortadan kalktı. Üstüne üstelik sendikalı örgütlü iş yerlerinde de kısa çalışma ödeneği, kısa çalışma hakkı yoksa ücretsiz izin ödeneği gibi gelirlerinin çok altında ücretlerle muhatap kaldılar. Dolayısıyla hem yoksulluk hem işsizlik ciddi oranda yükseliş olduğunu söylemek mümkün. Enflasyon sepeti ortalama bir sepet harcama kalemlerinden oluşuyor. En çok ağırlık araç, benzin, motorin, teknolojik ürünler gibi ürünler bunların fiyatları düştüğü taktirde enflasyon da aşağı şekilde çıkabiliyor. Şuan teknolojik ürünlerde, petrolde, araçlarda ucuzlama var. Dolayısıyla bunların ağırlığı yüksek olmasından kaynaklı olarak temel harcama yapılan artışlar yeterli derecede enflasyona yansımıyor. Genel enflasyon ile gıda enflasyonu arasında farkı 2003’ten bu yana ele alırsak gıda enflasyonunun, kira enflasyonunun çok arttığını görüyoruz. Temel ihtiyaçlar, enflasyonun daha üzerinde artmış, bu da gizli yoksullaşmaya neden oluyor. Çünkü TÜİK rakamlarına yansımıyor. Ortalama üzerinden enflasyon belirleniyor. Zengin kesiminler ile yoksullar arasında hem farklı yansıması boyutunu gündeme getiriyor. Ciddi şekilde dar gelirlilerin hissettikleri ama gerçek rakamlara yansımayan yoksullaşmaya neden oluyor. Gıdadaki artışı, petrol rakamlarındaki düşüşlerinden kaynaklı olarak enflasyon rakamlarında göremiyoruz. Gıda ile temel harcamalar arasındaki enflasyon rakamları açılıyor” diye konuştu.

‘Sermayenin ihtiyacı önplanda’

AKP’nin açıkladığı ekonomik paketlerin yoksulları, emekçileri korumadığına vurgulayan Koçak, “İktidarın siyaseti özel sektörün, iş dünyasının önünü açmak için yapılmasını gören bir anlayış var. Dolayısıyla buradan emekçilerin, dar gelirlerinin payına bir şey düşmüyor. nitekim açıklanan paketler, yoksullara, emekçilere yansıması son derece düşük. Burada tercihlerle ilgili bir durum var. Sermayenin ihtiyaçlarını ön gören ama toplumun geniş kesimlerin taleplerini çok önemsemeyen bir yaklaşım diyoruz” dedi

 ‘Yoksulluk büyük sorun’

Covid-2019 salgını ile birlikte ekonomik krizin daha da derinleştiğini söyleyen Hakan Koçak, “Epey zamandır yoksulluk ve ekonomik kriz devam ediyor. Bizim ekonomik kriz olarak adlandırdığımız iktidarın kaçtığı bir konu. Salgın süreciyle birlikte yoksulluk daha da arttı. Resmi rakamlar çok göstermese de işsizliğin arttığı gözüküyor. Gerçek bir kent yoksulluğu var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) sosyal yardıma başvuran kişilerin geçtiğimiz günlerde verilerini yayınladı. Sosyal yardıma başvuranlar ailesiyle birlikte İstanbul nüfusunun yüzde 12’sine tekabül ediyor. Bu yoksulluğun çok ciddi bir göstergesidir. En büyük metropolde önemli bir insan grubu sosyal yardım için başvuruyor. Yardıma başvurmayan kişiler de var. Yoksulluk, Türkiye’nin en ciddi gündemi olması gereken konu fakat maalesef bir takım anlamsız gündemler arasında ana gündem olamıyor. Gündem olduğunda ise bir hayırseverlik meselesine dönüşüyor. Oysa yoksullukla mücadeleyi hayırseverlik değil sosyal haklar mücadelesi olarak tartışmamız gerekiyor. Artık bu konuyla ilgili politik tartışmanın yapılması, buradan bir muhalefet yapılması gerekiyor” diye belirtti.

‘Hayırseverlik değil sosyal hak’ 

 Birçok sorunun kaynağında yoksulluk olduğunu dile getiren Koçak, ilerleyen günlerde de en büyük sorunun yoksulluk olacağını söyledi. Koçak, “Salgın sonrasında ‘normale geçiş’ deniliyor, yoksulluk en önemli gündem olacak kuşkusuz. Özellikle kayıt dışında çalışanlar, günübirlik çalışanlar veya salgının daha etkili biçimde vurduğu iş kollarındaki çalışanlar, (mevsimlik tarım işçileri, inşaat işçileri…) zaten oldukça kötü durumdaydı. Daha da kötü durumda olacaklar. Ortada görünen o ki yoksullukla ilgili iktidarın bir politikası yok. Yaptığını söylediği bir takım sosyal destekler var. Dünyadaki örneklerle karşılaştırdığımızda da Türkiye’nin ödediği destekler çok cüzi. Bu konuda yapılan ödemeler de İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yapılıyor. Özel olarak hazineden çıkan para değil. Geriye bir de hayırseverlik kalıyor. Sosyal medyada da bu şeyler artık yaygınlaştı. İnsanlar çeşitli hayırseverlik kurumlarından ya da sanatçılardan, figürlerden, yardım umuyorlar. Kuşkusuz yardım edenler iyi insanlar, iyi şeyler ama hayırseverlik iyi bir şey değil. Hayırseverlik tercih edilecek bir şey değil. Çünkü günü kurtaran ve bağımlılık ilişkisini yaratan bir şey. Biri size yardım ediyor ve bu insan onuruna yakışan bir şey değil. Dolayısıyla tartışma konusu olması gereken yurttaşlık geliri, Aile Sigortası, asgari ücretin yükseltilmesini gibi konuşmamız lazım. Yoksulluk sadece işsizleri kapsamıyor. Günümüzde çalışan yoksulluğu kavramı diye bir olgu var. Birçok sorunun kaynağında ve kökeninde yoksulluk var. Yoksulluk, ciddi sosyal problemlere de neden oluyor. Hem mutlak yoksulluk hem de göreli yoksulluk var. Toplumun ortalamasının altında imkanlara erişme durumu var. Önümüzdeki dönemde yoksulluk artacak” diye konuştu.

‘Politik sonuçları olacak’

AKP’nin yoksulluğu önlemeye yönelik bir politikasının olmadığının altını çizen Koçak, sosyal yardımların çok yetersiz olduğunu söyledi. Koçak, “Türkiye’de yoksulluğa karşı ciddi bir sosyal politika öngörülmüyor. İktidar, günübirlik çözümlerle geçiştirmeyi düşünüyor. Eğer istihdam boyutuyla düşünürsek şuan istihdam paketi de ortada yok. Kapitalizmin aslında hem dünyada hem Türkiye’de geldiği noktanın en acıtıcı göstergelerinden birisi yoksulluk. Sadece bize özgü değil. Artık yoksulluk önemsenmeyen bir konuya ya da hayırseverlik faaliyetlerine indirgenmiş durumda. Bu asla insani bir durum değil. Yoksulluğun politik sonuçları olacak. Bunları ilerleyen süreçte göreceğiz, deneyimleyeceğiz” dedi.

Öldüren sistem

Son iki yılda onlarca yurttaş hayatına son verirken, basına yansıyanlardan bazılarına yer verdik. Aşağıda özellikle ekonomik sebeplerden hayatlarına son veren bazı yurttaşların adları ve tarihleri var:

  • 21 Eylül 2018’de Kocaeli’nin Körfez ilçesinde yaşayan 45 yaşındaki İsmail Devrim, okul pantolonu alamadığı çocuğu okul müdürü tarafından evine gönderilince “Çocuklarıma bakamıyorsam, çocuğuma bir pantolon alamıyorsam niye yaşıyorum ki” dediği günün akşamında hayatına son verdi.
  • 6 Kasım 2019 İstanbul Fatih’te dört kardeş ekonomik sorunlardan kaynaklı siyanür içerek hayatlarına son verdi. Cüneyt Y. (48), Oya Y. (54), Kamuran Y. (60) ve Yaşar Y. (56) isimli 4 kardeşin öldüğü gün ise elektrikleri 340 TL’lik borçları yüzünden kesildi.
  • 5 Ocak 2020’de İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü üçüncü sınıf öğrencisi Sibel Ünli’nin cenazesi Samatya’da denizden çıkarıldı. Ünli’nin ardından 7 Kasım’da sosyal medyasında yaptığı, “Bir liraya karnımı doyurabilir miyim. Yemekhane kartımda para kalmamış sadece bir liram var” sözleri kaldı.
  • 7 Şubat 2020 Hatay’da Adem Yarıcı adlı yurttaş “Çocuklarım aç” diyerek valilik önünde kendini ateşe verdi. Hastaneye kaldırılan Yarıcı kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.
  • 28 Nisan İstanbul Aksaray’da bir yurttaş kendini üst geçite asarak intihar etti. Hayatını kaybeden yurttaşa ait olduğu öğrenilen bir notta, “Koronavirüs öldürmedi beni ama sahipsizlik, çaresizlik, umutsuzluk, tükenmişlik beni öldürttü. Ben kendim intihar ettim…” ifadeleri yer aldı.