Ekonomik kriz ve pandeminin de etkisiyle kayıt dışı, yarı zamanlı ve geçici çalışan kadınların sayısı giderek artıyor. DİSK’in asgari ücret raporuna yansıyan verilere göre, kadınların yarısı asgari ücret ve altında ücretlerle çalıştırılıyor. Milyonlarca işçi ve emekliyi ilgilendiren 2021 yılı asgari ücret görüşmeleri sonucunda belirlenecek ücretin kadınların yaşamı üzerindeki etkilerini, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin (İSİG) Ankara Temsilcisi ve Sendika Uzmanı Pınar Abdal’la konuştuk. 

‘İŞÇİ SINIFINI ETKİLİYOR’

10 milyon civarında işçinin asgari ücret altında veya asgari ücrete yakın bir paraya çalıştırıldığını vurgulayan Abdal, bu açıdan asgari ücretin çok büyük bir işçi kitlesinin geçim kaynağını belirlediğini dile getirdi. Asgari ücretin, genel ücretler seviyesini de belirlediğini sözlerine ekleyen Abdal, “Kamu ya da özel sektörde belirlenen ücret artışları, ücretler seviyesi asgari ücret baz alınarak yapılıyor. Bu haliyle asgari ücret yalnızca asgari ücret alanları değil, bütün emekçilerin yaşam standardını belirliyor. Bu yüzden asgari ücretin tespiti, topyekûn ülkenin işçi sınıfının nasıl yaşayacağının bir pazarlığı aslında” diye belirtti. 

‘BELİRLEYEN DEVLET VE İŞVEREN’

Milyonlarca emekçinin ve ailesinin nasıl yaşayacağının pazarlığının 15 kişilik bir komisyonca yürütüldüğünü hatırlatan Abdal, “5 kişilik göstermelik işçi temsilcisi, bu pazarlıkta yalnızca hükmü olmayan itirazlarla kayda geçiyor” dedi. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda kadının olmamasına dikkati çeken Abdal, şöyle devam etti: “Bu komisyonda işçilerin sembolik temsili dışında bir temsilinin olmadığı gibi, sınıfının en güvencesiz ve eşitsiz kesimlerinden kadınların temsili de yok. Ancak komisyonda kadın olup olmaması tek başına, kadın emekçilerin bu pazarlığın bir tarafı olmadığı gerçeğini değiştirmeyecek. Asgari ücretin sözde işçi, işveren ve devlet taraflarının eşit sayıdaki komisyon katılımcısıyla belirlenmesi, asgari ücreti belirleyenin devlet ve işveren iş birliği olduğu gerçeğini değiştirmiyor.” 

‘KADIN YOKSULLUĞU ARTTI’

Devlet-sermaye iş birliğinden çıkmış bir asgari ücretin emekçilere yettiğini veya yeteceğini söylemenin mümkün olmadığını belirten Abdal, “Pandemi ve ekonomik kriz koşullarında işçiler daha da yoksullaşırken hanelerin yeni yükünden ve yoksullaşmadan da en fazla etkilenen kadınlar oldu. Bir yanda artan sınıfsal eşitsizlik ve diğer yanda artan cinsiyet eşitsizliğinin merkezindeki kadın işçiler, bu süreci çok daha ağır yaşadı. İşsizliğin arttığı ve gelir kayıpları yaşayan hanelerde kadın-erkek arasında ev içi iş yükü kadınların aleyhine orantısız biçimde arttı. Zaten düşük ücretlerle, güvencesiz işlerde çalışan kadınların, daralan istihdam olanakları yüzünden işgücüne katılımı daha da zorlaştı; kadın işsizliği, kadının istihdamdan dışlanışı ve kadın yoksulluğu da artmış oldu” diye konuştu. Abdal, kayıt dışı, yarı zamanlı, geçici çalışan kadınların sayısı giderek arttığını ve salgınla birlikte yaşanan iş ve gelir kayıplarının asgari ücretin altında gelir elde eden kadın işçilerin sayısında da artışa neden olduğunu kaydetti. 

KADINLAR DÜŞÜK ÜCRETLE ÇALIŞTIRILIYOR 

DİSK-AR’ın verilerine göre kadınların yüzde 49’unun asgari ücret düzeyinde ve daha düşük ücret aldığına işaret eden Abdal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kadınların yarısı asgari ücret ve daha düşük ücretlerle çalışıyor. Bu anlamıyla kadın emeği bakımından asgari ücret neredeyse bir ‘üst standart’ ve kadınlar erkek işçilerle eşit ücret alamamalarının yanında ülkenin en asgari ücretini dahi alamıyor. Asgari ücretin reel değerinin düşmesi de halihazırda istihdam içinde olan kadınları erkeklerden çok daha fazla etkiliyor. Bu yüzden elbette asgari ücrette yapılacak bir iyileştirme kadın erkek ücret eşitsizliğinin bir miktar önüne geçebilir ancak kadın emeğine dair yapısal sorunları çözmeyecek, dolayısıyla eşitsizlik devam edecektir. Öte yandan artan kadın işsizliği, hanede çalışan sayısının giderek düşmesine yol açıyor. Bu bakımdan, sadece işçinin kendisini baz alan asgari ücret hesabıyla emekçilerin gerçekliği arasındaki uçurum daha da artıyor.” Kadınların kayıt dışı ve ucuz iş gücü olarak görülmesine ilişkinde değerlendirmelerde bulunan Abdal, “Kadınların kayıt dışı çalışması; bir yandan sermaye-emek payları arasındaki uçurumu derinleştiren politikalarla, diğer yandan kadın emeğini ikincilleştirip değersizleştiren politikaların toplamının bir sonucu” ifadelerinde bulundu. 

TOPLUMSAL BİR TALEP HALİNE GELMELİ 

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’ndan beklentilerin yanıltıcı olduğunu ifade eden Abdal, sözlerini şöyle tamamladı: “Asgari ücret tespit komisyonu tiyatrosu ülkedeki sınıf mücadelesi gelişmelerinin bir tezahürü aslında. İşçi ve emekçiler pandeminin ağır ve kuralsız çalışma koşulları, işsizliği, artan ekonomik kriz yükü altında sömürülürken, yine aynı dönemde patronlara verilen teşvikler, yapılan vergi indirimi ve ertelemeleri, işçileri esnek çalıştırma olanakları gösteriyor ki, işverenlerin çıkarları ve talepleri karşılanmaya devam edecek. Ekonomik kriz ve pandemi koşulları bahane edilerek düşük zam önerilecek. Bu yıl da komisyondan çıkacak asgari ücret kararının emekçilerin beklentilerini karşılayacak düzeyde olması bu koşullar altında mümkün değildir. Asgari ücret, ancak masa başı bir talep olmaktan çıkarılıp toplumsal bir talep haline getirilirse ‘insanca yaşayacak ücret’ talebinin karşılanması mümkün olabilir.” 

Mezopotamya Ajansı/ Zemo Ağgöz