2021 yılı için belirlenen asgari ücrete (2 bin 825 lira 90 kuruş) ilişkin tepkiler de tartışmalar da sürüyor. Çalışanların yüzde 40'ının asgari ücretli olduğunu anımsatan Emeğin Gücü Derneği İzmir Temsilciği üyesi ve İşçi Temsilciliği Konseyi Sözcüsü Şahin Başaraner, ülkedeki tabloyu değerlendirdi. 

Ege Bölgesi’nde sanayi tesislerinde çalışan işçilerin pandemi nedeniyle fabrikalara kapatıldığını ifade eden Başaraner, Vestel ve Lezita gibi fabrikalarda salgına rağmen iç içe çalışmanın sürdüğünü kaydetti. İşçilerin kovulma tehdidi nedeniyle haklarını arayamadıklarını aktaran Başaraner, "Dışarıda çok yoğun bir işsizlik var. İşçiler maalesef bu duruma katlanmak zorunda bırakılıyor. Salgın boyunca sermaye ve devlet, hiçbir sosyal yardım yapmadan işçileri zorunlu olarak fabrikalara gönderiyor. Sosyal devlet olduğunu iddia eden bu mekanizmanın sadece zenginlerin ve sermayedarların çıkarlarına hizmet ettiğini söyleyebiliriz” dedi. 

AÇLIK ÜCRETİ 

Asgari ücret hesaplamasında karbonhidrat ağırlıklı beslenmenin önerildiğini dile getiren Başaraner, “Bunu hesaplayanlar işçilerin et yemesini akıllarına bile getirmedi. Asgari ücret ile geçinen milyonlarca işçinin evi yok, kira ödemek zorundalar. Elektrik, doğalgaz, su ve internet faturalarını ödemek zorundalar. Bu asgari ücret hangi işçiye veya hangi emekçiye yeter. Ücreti belirleyenler bunu çocuklarına cep harçlığı olarak veriyor. Bunu düşünmeyen insanlar bize açlık sınırını dayatıyor. Türkiye’de iktidar ve sermayenin çıkar ilişkileri yüzden işçiler açlığa mahkûm edildi. Ne yazık ki işçi sendikaları da açlık sınırı üzerinden bir hesap yapmakta. Kimse yoksulluk sınırını bile alamıyor. Yoksulluk sınırı bugün 8 bin TL. Bir işçinin maaşı 8 bin liradan aşağı olmamalıdır" ifadelerini kullandı. 

ÖRGÜTLÜ MÜCADELE ÇAĞRISI

Salgın sürecinde işten çıkartılmanın yasaklandığını ancak patronların Anayasa'da var olan boşluklara dayanarak işten çıkarmalara devam ettiğini belirten Başaraner,  şöyle dedi: “Patronlar, Anayasa’nın 25/2 maddesine (Hırsızlık, iş yerinde huzuru bozmak, cinsel sitismar) dayanarak işçileri çıkarıyor. Bu tür suçlar Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kaydına da işlendiği için başka işyerlerine gittiklerinde iş bulmakta güçlük çekiyorlar. 25/2 maddesi ile patronlar istediği yere saldırıyor istediği işçiye uyguluyor ve patronun bunu ispat diye bir zorunluluğu da yok. İşçilerin bir arada durmasını engellemek için kullanılan bir yasa maddesine dönmüş durumda. Bunu ortadan kaldırmak ancak işçilerin mücadelesiyle olur.” 

Binlerce işçiyle bir araya geldiklerini, işyerinde yaşanan sorunlar ve çözümüne ilişkin toplantılar düzenlediklerini söyleyen Başaraner, Ege Bölgesi’nde ve İzmir’de sanayi tesisi ve fabrikaların çok yoğun olmasına rağmen sendikaya üye olanların oranının çok düşük olduğunu kaydetti. Başaraner, son yıllarda örgütlenme oranı artsa da işverenlerin durumu tespit etmesiyle işçilerin işten çıkartıldığını dile getirerek, “İşçiler ortak hareket ettiği sürece haklarını genişletebilir” diyerek örgütlü mücadeleye çağırdı.