Türkiye siyasetinin gündeminde haftalardır Merkez Bankası’na ait 128 milyar dolarlık rezervin satışına ilişkin tartışmalar var. Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) konuya ilişkin başlattığı “128 milyar dolar nerede?” kampanyası ile işsizliğin, ekonomik krizin, asgari ücretin ve ardı ardına yapılan zamların pençesinde yaşama tutunmaya başlayan milyonlarca insanın aynı soruya yanıt araması, AKP iktidarını zor durumda bıraktı. 

İktidar kanadından bu konuda gelen çelişkili açıklamalar ile bakanlıkların topu birbirlerine atması bu paranın akıbetine dair kuşku ve tepkileri daha da artırmış durumda.

128 dolarlık rezervin akıbetine dair Mezopotamya Ajansı'na (MA) konuşan Gelecek Partisi Ekonomi Politikaları Başkanı Kerim Rota’ya göre, 128 milyar dolarlık rezervin satışı Türkiye’nin en büyük finansal skandalı.

YATIRIMCILARA SATILDI

Merkez Bankası rezervinin bir bütçe harcama kalemi olmadığını belirten Rota, devletin gelir veya giderine dahil olmayan bu rezervi kimsenin alıp, harcayamayacağını ifade etti.

MB rezervlerinin ülkelerin hem finansal güvenlikleri hem de ülkelerin yatırımcılara güven vermesi açısından önemli olduğunu vurgulayan Rota, özellikle Türkiye gibi gelişen ülkelerde hem yurtiçi hem de yabancı yatırımcıların Merkez Bankası rezervlerine, bağımsızlığına ve iyi yönetimine güvenerek işlem yaptıklarını kaydetti.

Rota, Merkez Bankası’ndaki 128 milyar doların ise Şubat 2019–Kasım 2020 tarihleri arasında ağırlıklı olarak Türkiye’den çıkmak isteyen yabancı yatırımcılar ve TL faizini yetersiz bulan yurtiçi yatırımcılara satıldığını söyledi.

DOĞRU SORULAR 

Bundan hareketle doğru sorunun “128 milyar nerede?” olmadığını belirten Rota, “Nerede olduğunu biliyoruz. Bu rezervlerin satıldığını biliyoruz. Doğru soru; Bu rezervleri niye sattınız? Bu rezervlerin satılmasını kim emretti ve bu rezervlerin hangi seviyeden satılacağına kim karar verdi. Doğru sorular bunlar. Ve 20 aylık bir süre içerisinde böylesine bir çılgınlığa nasıl geldiğimiz?” diye sordu.

ZARAR 256 MİLYAR TL 

Merkez Bankası’nın kendi basamadığı bir parayı satarak karşılığında kendi basabildiği bir parayı aldığına dikkat çeken Rota, şöyle devam etti: “Bu da şu demek, Merkez Bankası neredeyse Cumhuriyet tarihi boyunca biriktirilmiş olan döviz rezervlerini vererek karşılığında kendi basabildiği, kendisi istediği gibi yönetebildiği Türk lirası aldı. Sorguladığımız bir şey de bu. Tahminimize göre bu rezervler ortalama 6.20-6.30 gibi bir fiyattan satıldı. Bugün dolar 8.20. Yani bugün geri almaya kalksak dolar başına 2 lira zarar var. Ki bugün geri almaya kalksak 8.20 olan dolar 8.20’de durmaz, çok daha yukarılara gider. Bu 2 liradan yola çıkarak, 128 milyarla çarparsak 256 milyar lira kamu zararına denk gelir. 256 milyar lira kamu zararı da vatandaş başına 3 bin lira, aile başına da yaklaşık 12 bin lira zarar demek. Tabi ki bunlar bugün cebimizden çıkmayacak ama önümüzdeki dönem ödeyeceğimiz vergilerle, devletin bizden daha çok para istemesiyle bunlar zaman içinde ödenecek.” 

Rota, böylesi akıldışı bir zarara kimin imza attığının çok önemli olduğunu da ekledi.

EN BÜYÜK SKANDAL

Devletin pandemi dolayısıyla geçen yıl yurttaşlara doğrudan yaptığı 60 milyar TL’lik yardımın 50 milyarının işsizlik fonundan geldiğini, bu nedenle yapılan yardımın 10 milyar TL’yi bulmadığını söyleyen Rota, “Yani işçinin kendi parasından, daha önce biriktirilmiş, işçiye ayrılmış olan paradan karşılandı. Bütçeden sadece 10 milyar lira civarında bir tutar aktarıldı. Şimdi 10 milyar lira aktarabilen devlet öbür tarafta 20 ay içerisinde 256 milyar liralık bir zarara imza atıyor. Bunun hesabının mutlaka verilmesi lazım. Bu yüzden ben buna Türkiye’nin en büyük finansal skandalı diyorum” diye konuştu.

SERBEST KUR REJİMİNE AYKIRI

Rota, rezervlerin yine serbest kur rejimine aykırı bir şekilde eritilmesi ile kural ihlali yapıldığına da ifade etti. Rota, sözlerini şöyle sürdürdü: “Serbest kur rejiminde arz ve talep dengelenip, ona göre işlem görür. Yani eğer dolar 7’ye gidecekken normalde 6,5 iken dolar almayı isteyen birisi, dolar 7’ye gittiyse artık o dövizi almaktan vazgeçer. Çok pahalı olduğunu düşünür veya biri ithalat yapacak mesela, araba getirecek Türkiye’ye. Dolar 6,5  iken buna niyetlenir ama 7 liraya çıkınca vazgeçer. Dolayısıyla piyasada cari açık, cari fazla da yurtiçindeki döviz talebi de bu şekilde dengelenir. Siz Merkez Bankası olarak gidip milyarlarca dolar sattığınız zaman o serbest piyasayı da baskılıyorsunuz demektir. Biz hesabımızı hep şundan yapıyoruz. Diyoruz ki 6.30’dan satıldı ona göre bir zarar hesaplıyoruz. Ama şunu da unutmamak lazım. Eğer bu satışlar olmasaydı belki dolar daha yukarıda olacak, 7’den satma şansına kavuşacaktı ilerde. Dolayısıyla burada Merkez Bankası açısından büyük bir fırsat kaybı da var. Ama en önemlisi burada oluşan kamu zararı.”

OY KAYGISI

Konunun gündeme oturmasının ardından zor durumda kalan AKP hükümetinin bu yöndeki sorulara cevap vermek durumunda kaldığına söyleyen Rota, bu cevap verme sürecinin de ekonomik sıkıntıların yurttaşlar nezdinden saklanamaz bir noktaya gelmesi, yurttaşların 128 milyar doların çarçur edilmesi ve savrulmasıyla kendi ekonomik sıkıntılarını özdeşleştirmesiyle başladığını ifade etti. 

AKP’nin yurttaşlarda oluşan bu düşünceden rahatsız olduğunu söyleyen Rota, oy kaybına yol açacağı endişesiyle iktidarın savunmaya geçtiğini kaydetti.

HÜKÜMET SORUMLU

İlk aşamada AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı inkar üzerine kurulu savunmalar yapıldığına dikkat çeken Rota, “Daha sonra ‘evet satıldı ama niye satıldı’ noktasına geldiler. ‘Sattık ama Türkiye’ye finansal saldırı vardı’ gibi bir noktaya geldiler. En sonda da geldikleri nokta bu işi kabullenme oldu. Hatta Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan ‘sattık ama bundan sonra kesinlikle satmayacağız’ diyerek güvence verme ihtiyacı duydu. Burada bir hata olduğunu onlar da biliyorlar. Bir daha tekrarlamayacaklarını da söylüyorlar. Ama hatalarla yüzleşecek bir siyasi irade de yok. Çünkü o yüzleşme yapıldığında hükümette çok fazla insan bu işe karışmış ve bu işten sorumlu durumda. O nedenle bunu yapamıyorlar” dedi.

SEÇİM AYARLI SATIŞ!

Rota, iktidarın satışa bahane olarak ileri sürdüğü “finansal saldırı” gerekçelerine katılmadığını da dile getirdi. ‘Türkiye’de kurlar çok artıyordu, o yüzden bunları sattık, yoksa Türkiye kurları alıp başını giderdi, Türkiye iflas ederdi’ gibi sözlere katılmadığını söyleyen Rota, “Bu satışlar 2019 Şubat’ta başladı. Oysa Türkiye’nin en büyük kur artışı 2018 Ağustos’ta oldu. Bu Rahip Brunson krizinde dolar 4 liradan 7 liraya çıktı. O dönemde tek kuruş döviz satmadılar. Faizleri yükselttiler sonra dolar 5 liraya kadar indi. Ancak döviz satışlarına yerel seçimlerden bir ay önce başladılar. Dolar 7 iken satmadılar 5. 60 iken satıp, yerel seçimlerde avantaj elde etmeye çalıştılar. Çünkü muhtemelen yerel seçimlerde Ankara ve İstanbul’un başa baş olduğunu görüyorlardı anketlerde. O yüzden ekonomik olarak biraz rahatlatma ihtiyacı hissettiler ve sattılar. Bu da aslında bu rezervlerin siyasi saikle satılmış olduğunun çok iyi bir göstergesi” ifadelerini kullandı.

MA / İdris Sayılğan