Türkiye ekonomisi, yılın üçüncü çeyreğinde beklentilerin üzerinde yüzde 6,7 büyüdü. Büyümede en etkili faktör ise tüketim harcamaları oldu. Düşük faizli kredilerle yurttaşları borç bataklığına sürükleyen bankaların etkisiyle yapılan tüketim harcamaları ekonomide büyümeye doğrudan etki yaptı. Öyle ki üçüncü çeyrekte hane halkı tüketimi yüzde 9,2 artarken, sanayi yüzde 8, inşaat yüzde 6,4, tarım yüzde 6,2 performansını artırdı.  Ancak ekonominin büyüdüğü üçüncü çeyrekte işsizlik, yoksulluk ve enflasyon rakamları artarken, kişi başına düşen gelir ise eridi. 

BÜYÜME ARTARKEN GELİR AZALIYOR

Bir yılda üretilen mal ve hizmetler toplamının parasal değerinin ifadesi olarak tanımlanan ekonomik büyüme, yani Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) ile kişi başı düşen milli gelir arasında doğrusal bir durum söz konusu olmasına rağmen, bu gerçek Türkiye’de farklı işliyor. Zira yıllardır Türkiye ekonomisinde büyüme rakamları uç seviyelerde açıklanırken, kişi başına düşen milli gelir ise düşüyor. Kişi başına düşen milli gelir ise, toplam nüfusa bölünerek belirleniyor. Türkiye’nin yıllardır ekonomi rakamları büyümesine karşın Dünya Bankası tarafından açıklanan kişi başına düşen GSYH veriler gittikçe düşüyor.

Dünya Bankası verilerine göre, 2002 yılında Türkiye ile aynı seviyede hatta Türkiye’den daha düşük seviyede olan ülkeler, 2019 yılı itibarıyla Türkiye’den daha fazla kişi başına milli gelire sahip oldu. GSYH verilerini incelediğimizde, Türkiye’nin 2002’deki milli geliri 238 milyar dolar oldu.  2008 yılına kadar milli gelirinde her yıl artış göstererek ilerleyen Türkiye’nin 2009 yılında yaşanan küresel krizle beraber GSYH’si 645 milyar dolara geriledi. 2009 yılından sonra da her yıl artarak devam eden GSYH 2013 yılında son 18 yılın en yüksek seviyesine 951 milyar dolara kadar yükseldi. 2013 yılından sonra düşüşe geçen yıllık cari fiyatlarla GSYH 2019 yılında 754 milyar dolar olarak açıklandı.

Ekonomi verileri, Türkiye’de Gayrı Safi Milli Hasıla’nın (GSMH), 2013’ten 2019’a kadar 202 milyar dolar azaldığını gösteriyor. Kişi başına düşen gelirde de 3 bin 387 dolarlık azalma görülürken, ekonomi uzmanları 2020 için ise daha karanlık bir tablo tahmini yapıyor.

TOPLUM YOKSULLAŞIYOR

Türk-İş’in, çalışanların geçim koşullarını ortaya koymak ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımalarını belirlemek amacıyla her ay yaptığı “Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması” Ekim ayı sonuçlarına göre, dört kişilik ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 2 bin 482 lira. Yoksulluk sınırı ise 8 bin 86 lira. Türk-İş’in enflasyon hesabına göre ise, gıda enflasyonunda 12 ay itibarıyla artış oranı yüzde 20,59 oldu.

Toplumun yoksullaştığını gösteren bir diğer veri de, Dünya Bankası’nın açıkladığı en son veriler oldu. Buna göre, Türkiye'de 1,5 milyonluk yeni bir yoksullar katmanı oluştu. İkinci kapanmanın etkisinin ise daha yoğun olacağı vurgulandı. Yine Dünya Bankası verilerine göre, Türkiye’de yoksul hanelerin oranı yüzde 10,4’ten yüzde 14,4’e çıktı. Oluşan yeni bir buçuk milyonluk yoksulluk katmanı içinde yer alanların yüzde 23,4’ü herhangi bir sosyal yardım almıyor. Tüm göstergelerle birlikte mevcut kriz hallerine yenilerinin ekleneceği ve kriz faturasının yine topluma ödetilmeye çalışılacağı göz önüne alındığında toplumu ciddi bir yoksulluk bekliyor.

İCRA TOPLUMA YAYILIYOR

Ekonomide büyümeye etki eden en büyük kalemlerden biri de tüketim oldu. Üçüncü çeyrek büyüme rakamları kalemleri arasında hane halkı tüketimi yüzde 9,2 artarken, büyümeye katkı sağladı. İktidarın ekonomiyi canlandırmak adına kamu bankaları üzerinde düşük faize dayalı krediye yönlendirilen yurttaşlar ve hane halkı, ciddi anlamda borç batağına girdi. Verili durumda hane halkının borç miktarı son bir yılda yüzde 20,5’lik artışla 659,2 milyar oldu. Yurttaşların borçlanıp tüketmesiyle büyüyen ekonomi böylece toplumu resmen icralık etti. En son araştırma verilerine göre, icra dairelerinde bekleyen dosya sayısı 22 milyon 986 bin.

İŞSİZLİK YARATAN BÜYÜME

Türkiye ekonomisindeki büyüme rakamlarının önleyemediği bir diğer durum ise işsizlik. Ekonomideki büyüme sonucu işsizlik azalması beklenirken, Türkiye’de bunun tersi seyir izleniyor. Türkiye ekonomisinin üçüncü çeyrek büyüme rakamı yüzde 6,7 olurken, işsizlikte sürekli artış kaydetti. DİSK-AR Eylül 2020 İşsizlik ve İstihdamın Görünümü Raporu’nda, istihdam ve işsizliğin olumsuz olduğunu belirterek, geniş tanımlı işsiz sayısının ve iş kaybının Haziran 2020’de 14,2 milyona yükseldiğini aktardı. Yine DİSK-AR’ın Kasım ayında açıkladığı Ağustos ayı işsizlik verilerine göre, Ağustos 2019’da 26 milyon 657 bin kişi işbaşında iken, Ağustos 2020’de bu sayı 1 milyon 471 bin kişi azalarak 25 milyon 186 bine geriledi. İşbaşında olmayanların sayısı bir yılda 496 bin arttı.

ŞAİBELİ TÜİK’E RAĞMEN ENFLASYON ARTIYOR

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yüzde 2,13 olarak açıkladığı Ekim ayı enflasyonu, Enflasyon Araştırma Grubu (ENAGRUP) tarafından yüzde 2,56 olarak açıklanması gerçek enflasyon rakamlarının saklandığını gösteriyor. Johns Hopkins Üniversitesi'nden ekonomi profesörü Steve Hanke'ye göre, Türkiye’de enflasyon yüzde 37. Hanke, bunun resmi rakamlardan üç kat fazla olduğunu belirtiyor.

Netice itibariyle yıllardır büyüyen Türkiye ekonomisinin aksine başta enflasyon olmak üzere kronik hiçbir sorun çözüme kavuşturulamazken, yoksulluk, işsizlik arttı, toplum refahı ise gittikçe azalma kaydetti.

Mezopotamya Ajansı / Selman Güzelyüz