Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre dünyada 6 bine yakın dil konuşuluyor ve bu dillerden yaklaşık 2 bin 500’ü yok olma tehlikesi altında. 36 dilin konuşulduğu Türkiye'de ise, yok olma tehlikesi altında olan 18 dil bulunuyor. Uzmanlar bu tehlikeye karşı "anadilde eğitim" çağrısı yaparken, ülkeyi yönetenler halen tek dilli eğitim sisteminde ısrar ediyor. En son Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Siirt Milletvekili Sıdık Taş'ın anadilde eğitime ilişkin verdiği soru önergesine, “Türkçe’den başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez” yanıtı verdi. 

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Giresun Şube Başkanı Ergün Önal, Bakan Selçuk'un verdiği yanıt ve anadilinde eğitim göremeyen çocuklarda yaşanan sorunları değerlendirdi. 

ANADİLDE EĞİTİM HAKKI

Bilimsel eğitimin temelini anadilde eğitimin oluşturduğuna dikkati çeken Önal, bu durumunun "iyi niyet göstergesinden" ziyade bilimsel bir gerçek olduğunu vurguladı. Anadilde eğitim hakkının "amasız ve koşulsuz" sunulması gerektiğini söyleyen Önal, "İnsanın kullanıp kullanmama özgürlüğü kendisine aittir. Bu ülkede her düşünce her halkın kendi dilinde eğitim yapması en temel haktır. Bu tartışılamaz, referandumlara sunulamaz. Bu beslenmek, barınmak gibi bir haktır. Belki de gerektiğinden fazla bedeller ödenecektir. Ama bu hak kazanılacaktır” dedi. 

BAKAN'IN 'OKUTULAMAZ' SÖYLEMİ  

Bu hakkın tanınmasının halkların bir arada yaşaması ve barışına da katkı sunacağını ifade eden Önal, "Bu anlamda Milli Eğitim Bakanı'nın söylemiş olduğu şey bilimsel bir şey değildir. Kendi siyasal konumu, çıkarı çerçevesinde söylenmiş bir cümledir. Bilimsellik ve doğruluk, siyasal zeminde bir gerçekliği olmayan düşünceleri her zaman tarihin çöp tenekesine göndermiştir. Bu topraklarda halklar hep birlikte şarkı söyleyecek ve eğitim alacak. Bu en fazla baskı politikaları ile engellenebilir. Ama bir gün ülkenin Eğitim Bakanı'nın bu cümlesi belki de suç sayılacak” diye belirtti. 

LAZCA ÜZERİNDEKİ BASKILAR  

Kendisinin de Rizeli bir Laz olduğunu aktaran Önal, kendi dilleri üzerindeki baskıları anlattı. Önal, "Bizim ilkokul dönemlerimizde ‘Lazca konuşmayı engelleme kolu’ vardı. Evde Lazca konuştuğumuz tespit edildiğinde, okulda öğretmenlerimiz tarafından şiddete maruz kalıyorduk. Öğretmenim ‘Ğomaneri muya Lazca isinapi (Dün neden Lazca konuştun)’ diyordu. Eylemi yapan öğretmenimiz Lazdı, bizi suçlarken kullandığı cümle Lazcaydı. Ama evimizde, kendi aramızdaki oyunlarda Lazca konuştuğumuz için sanki yanlış bir şey yapmış gibi şiddete uğruyorduk. Söylemek istediğim; Bu kültürel asimilasyon, yok sayma sadece Kürtler üzerinde değil” ifadelerini kullandı. 

'İKTİDARIN ELBİSESİ OTURMUYOR'

Anadilde eğitimin eksikliğinden kaynaklı iki kültür arasında kaldıklarını ve büyük bir travmanın yaşandığına dikkati çeken Önal, “Ne o tarafa ne bu tarafa adapte olamıyoruz. Mesela Lazlar yazarken ‘ı’ harfini kullanmaz. Bunun gibi ikilemler yaşanıyor. Tekçilik dayatması bugün yaşamış olduğumuz her travmanın, demokratik bir kurum oluşturamamanın, estetik anlayışın oluşmamasının tek sorumlusudur. Kültürleri ve bakış açılarını yok sayıp, siyasal iktidarlar tarafından çizilmiş bir anlayışın elbisesi bizim üstümüze oturmadı. Bunun devam etmesi bilimdışıdır. Birileri tarihsel olarak bunu planlamış ve uygulamış olabilir" dedi. Eğitimdeki başarısızlığın en büyük nedeninin de tekçilikten kaynaklandığını vurgulayan Önal, "Birinin dilini yasaklarsanız, onun özgürlüğünü yasaklarsınız. Kendisini güvende hissetmez" diye konuştu. 

Mezopotamya Ajansı / Tolga Güney