Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) “2021-2022 Eğitim Öğretim Yılı 1’inci Yarıyılında Eğitimin Durumu” raporunu, sendika genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında açıkladı.

Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul, eğitim sisteminin toplumsal cinsiyet eşitliğinden uzak olduğunu kaydeden, giderek dinsel içerik kazanan egemen ideolojinin yoğun baskısı ve denetimi altında olduğunu belirtti. Toplumsal yaşamın her alanında görülen cinsiyetçi uygulamaların en yoğun görüldüğü alanın başında eğitim ve okulların olduğun hatırlatan Kurul, “Geleneksel cinsiyet rolleri aile, okul, hukuk, ahlak, din ve medya tarafından sistemli bir şekilde çocuklara ve topluma aktarılmaya çalışılmaktadır. Ülkedeki etnik, dilsel, kültürel çeşitlilik ve inanç çeşitliliği, eğitim programlarında ve ders kitaplarında neredeyse hiç yansıtılmamaktadır. Eğitim sisteminde ve toplumsal yaşamda benimsenen tekçi anlayış, farklı inanç, kimlik ve mezhepleri yok saymayı, onları ve taleplerini görmezden gelmeyi ısrarla sürdürmektedir” diye konuştu.

‘SAĞLIKLI GÜVENLİ EĞİTİM ORTAMI’

Öğrencilerin kalabalık sınıflarda öğrenim gördüğünü vurgulayan Kurul, öğrenci ve veliler tarafından ders sürelerinin 30 dakikaya indirilmesi talepleri olduğunu ancak Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu talepleri görmezden geldiğini ifade etti. MEB’in yıllardır kadrolu yardımcı personel alımı yapmadığını kaydeden Kurul, “Kamu hizmetlerinin sürekliliği, düzenliliği ve halka daha nitelikli olarak sunulması için eğitimde her türlü güvencesiz istihdam uygulamasından derhal vazgeçilmeli, herkese kadrolu ve güvenceli istihdam sağlanmalıdır” dedi. Öğrencilerin en doğal talepleri olan sağlıklı ve güvenilir ortamda eğitim almaları gerektiğine dikkati çeken Kurul, “Eğitim emekçilerinin sağlıklı koşullarda çalışması için gerekli olan tüm tedbirlerin eksiksiz alınması talebimiz, 2021-2022 eğitim öğretim yılının ikinci yarısı açısından da geçerliliğini sürdürmektedir” diye ifade etti.

‘SURİYELİ ÇOCUKLARA AYRIMCILIK ARTTI’

Türkiye'de eğitim ve sağlık sisteminden kadın politikalarına kadar her alanda çocukların yararının görülmediğinin altını çizen Kurul, kreşleri kapatan, kadınları ev içine hapseden ekonomik ve sosyal adımların çocukları etkilediğini, çocuklara yönelik şiddet ve istismarın önünün açıldığını belirtti. Eğitim sisteminde çocuklara yönelik etnik köken, dil ve inanç ayrımcılığı uygulamaları olduğunu kaydeden Kurul, farklı kimlik ve inanç kökenine sahip çocuklara, özellikle Suriyeli çocuklara yönelik ayrımcı uygulamaların artmış olması düşündürücüdür. Türkiye'de çocuk haklarına yönelik olarak ortaya çıkan karanlık tablo, çocuk haklarının ülkemizde sadece kâğıt üzerinde kaldığını göstermektedir. Eğitim ve yaşam hakkı başta olmak üzere, Türkiye'de çocukların en temel haklarının tehdit altında olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir” diye belirtti.

‘YÜZDE 0,73 GERİLEDİ’

2022 MEB bütçesinin 189 milyar 11 milyon TL, yükseköğretim bütçesinin ise 57 milyar 740 milyon TL olarak belirlenmesine işaret eden Kurul, şöyle devam etti: "Eğitim bütçesinin her yıl oransal olarak arttığı söylense de MEB bütçesinin milli gelire oranı yüzde 2,6’dan yüzde 2,4’e, yükseköğretim bütçesinin milli gelire oranı ise yüzde 0,8’den, yüzde 0,73’e gerilemiştir. Eğitim bütçesine ilişkin sayısal veriler, her yıl bütçe döneminde en çok payı eğitime ayırdıklarını iddia edenleri açıkça yalanlamaktadır. 2002-2022 yılları itibariyle MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan payın gelişim seyri, her fırsatta ‘Bütçeden aslan payını eğitime ayırdık’ diyenlerin halkı nasıl yanılttıklarını açıkça göstermektedir.” 

'DEVLET ELİYLE AYRIMCILIK YAPILIYOR'

MEB verilerine göre ilkokullarda öğrenci sayısı 30’dan fazla olan şube oranı 2021 itibariyle yüzde 25,4, ortaokullarda ise yüzde 25,4 olduğunu söyleyen Kurul, şunları dile getirdi: “Din Öğretimi Genel Müdürlüğü bünyesindeki imam hatip ortaokullarında 30'dan fazla öğrenci olan şube oranı sadece 14,8’dir. Bu veriler, eğitim yatırımlarının eşitsiz ve ayrımcılık yaratacak şekilde imam hatip okulları lehine kullanıldığını ortaya koymaktadır. MEB verilerine göre, genel ortaöğretimde öğrenci sayısı 30’dan fazla olan şube oranı yüzde 62,8 gibi yüksek bir oranda iken, imam hatip liselerinde öğrenci sayısı 30’dan fazla olan şube oranının yüzde 14,5 olması, okul türleri arasında devlet eliyle ayrımcılık yapıldığını göstermektedir. Özellikle salgın koşullarında genel ortaöğretimde ciddi biçimde derslik ve öğretmen ihtiyacı bulunmaktadır ve bunun için yeterli bütçe ayrılmamıştır.”

‘İŞVERENLERİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ HAZİNE'NİN SIRTINDA'

Dönemin başında Türkiye'nin çeşitli illerindeki öğrenciler ve ailelerinin afiş ve ilanlarla mesleki eğitim merkezlerine yönlendirilmeye başlandığını dile getiren Kurul, devamla “Bu programa göre öğrenciler ‘staj’ adı altında 4 gün iş yerlerinde çalıştırılırken, sadece 1 gün okulda ders görecektir. Öğrencilerin sigorta primleri çalıştırıldıkları işletmeler tarafından değil, devlet tarafından ödenecek. Ayrıca yürürlüğe girecek olan yeni yasaya göre, staj ücretinin tamamı da devlet tarafından ödenirken, işverenlerin yükümlülükleri bir kez daha ülke hazinesinin sırtına yıkılacaktır” dedi.

Devletin zorunlu eğitim kapsamındaki çocukları “beceri eğitimi” adı altında işverene ucuz iş gücü olarak sunulmasını kabul etmediklerini altını çizen Kurul, çocuk işçiliğinin devlet eliyle meşrulaştırılması anlamı taşıyan bu uygulamadan derhal vazgeçilmesi çağrısında bulundu.

‘ÖZEL OKULLAR YÜZDE 20 ARTTI’

Eğitimde 4+4+4 uygulamasının başlamasından bu yana devlete ait ilkokul sayısının 5 bin 650 azalmasını “dikkat çekicidir” diyen Kurul, aynı dönemde devlet okullarına giden öğrenci sayısındaki azalışın ilkokulda 367 bin 450, ortaokulda ise 189 bin 723 olduğunu söyledi. Türkiye'de 2021-2022 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle 14 bin özel öğretim kurumu (okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise) bulunduğunu belirten Kurul, “2002-2003 eğitim öğretim yılında özel öğretimin oranı yüzde 1,9 iken, bu oran 2021-2022 eğitim öğretim yılı itibariyle dört kattan fazla artarak yüzde 8 olmuştur. Özel okulların devlet okullarına oranı ise günümüz itibariyle yüzde 20’yi aşmış durumdadır” dedi.

TÜİK verilerine göre, devletin eğitim harcamalarının milli gelir (GSYH) içindeki payı 2019 yılında yüzde 4,4 iken, 2020 yılında yüzde 4’e gerilediğine değinen Kurul, 2011 yılında hane halkının yaptığı eğitim harcamaları toplamı 13 milyar 782 milyon TL iken, 2020 sonu itibariyle bu rakam yaklaşık dört kat artarak 54 milyar 754 milyon TL’ye yükseldiğini söyledi.

‘İLKOKUL ÖĞRENCİLERİ CAMİYE GÖTÜRÜLDÜ’

Çeşitli cemaatlere bağlı okullar, yurtlar, kreşler ve Kuran kurslarının açılması, okul öncesi ve ilkokul çağındaki çocukların toplu olarak camiye götürülmesi gibi uygulamaların bu dönemde de devam ettiğini kaydeden Kurul, çok sayıda okulda yöneticilerin öğrencileri dini içerikli dersleri seçmeleri yönünde zorlanmaya çalıştıklarını söyledi. “MEB kimi zaman çeşitli protokoller, kimi zaman da fiili olarak okul kapılarını hem özel sektöre, hem de dini vakıf ve derneklere açmaktan derhal vazgeçmelidir” diyen Kurul, eğitim alanının dini vakıf ve derneklerin temel faaliyet alanı haline getirilmesine son verilmesi, eğitimin laik, bilimsel ve kamusal niteliği güçlendirilmesi çağrısında bulundu.

'ÖĞRETMEN STATÜSÜNE UYGUN KANUN'

Raporda öğretmenlik meslek kanununa da değinen Kurul, “Mevcut teklifte sözleşmeli kadrolu ayrımı kalkmadığı gibi, sözleşmeli öğretmenlere sadece ‘sağlık ve can güvenliği’ durumunda tayin hakkı tanınmış, eşi özel sektörde çalışan sözleşmeli öğretmenlere tayin hakkı verilmemiştir. Siyasi iktidar eğer bir meslek kanunu yapmakta samimi ise yapması gereken tek şey, öğretmenlik mesleği açısından uluslararası düzeyde kabul gören en önemli belge olan ‘Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı’na uygun bir düzenleme yapmaktır” diye belirtti.

‘104 BİN 643 RET’

60’ı aşkın KHK’linin yaşadıkları haksızlığa dayanamayarak intihar ettiğini kaydeden Kurul, “685 sayılı KHK ile 23 Ocak 2017 tarihinde kurulan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu, 30 Aralık 2021 tarihinde yaptığı son açıklamaya göre, 126 bin 783 başvurunun 16 bin 60’ına ‘kabul’, 104 bin 643’üne ise ‘ret’ kararı vermiştir. Komisyonun sonucunu açıklamadığı toplam 6 bin 80 başvuru bulunmaktadır. Kuşkusuz OHAL Komisyonu’nun kendisini mahkemelerin yerine koyarak karar vermesi hukuksuzdur ve bu şekilde verilen kararların kabul edilmesi mümkün değildir” dedi.

‘MÜCADELEYİ SÜRDÜRECEĞİZ’

Kurul raporun sonucunda şunları aktardı: “Eğitim sisteminde yaşanan sorunların ülkedeki ekonomik, toplumsal ve siyasal alanda yaşanan gelişmelerden ayrı ve bağımsız olmadığı açıktır. Eğitim-Sen, her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, okul öncesinden üniversiteye kadar bilimin ve laikliğin değil milliyetçiliğin, ayrımcılığın ve inanç sömürüsünün referans alındığı bir eğitim sistemine karşı kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkı için mücadelesini kesintisiz sürdürmeye kararlıdır.”