Suriye iç savaşı, rejim güçlerinin İdlib'e yönelik operasyonu ve Türkiye destekli grupların Eyn İsa'ya yönelik saldırılarıyla devam ediyor. Ülkenin bu her iki bölgesinde yaşanan çatışmaların paralelinde küresel ve yerel güçlerin karşı karşıya geldiği Libya, Akdeniz ve Karabağ’daki gerilim ise henüz sona ermiş değil. Diğer taraftan Suriye genelinde yeni planlar ve pazarlıklar da devreye konuldu.

Türkiye'nin başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’ya yönelik sürdürdüğü saldırgan tutumu, ABD ve Rusya'nın kurmaya çalıştığı yeni denklemlerin sahaya yansımalarını ve olası gelişmeleri gazeteci Nihat Kaya Mezopotamya Ajansı'na değerlendirdi.Kaya, Türkiye'nin kurulmaya çalışılan yeni dengelerde taviz vermeyeceği tek konunun, Kürtler olacağı görüşünde.

SURİYE İLE SINIRLI DEĞİL

Suriye'de yaşananları, sadece bu ülke ile ele almanın yeterli olmadığını söyleyen Kaya, Suriye özelinde bir dünya savaşının yaşandığını ifade etti. Farklı coğrafyada cereyan eden bir gerginliğin, farklı bir ülkede sıcak bir savaşa yol açabildiğini belirten Kaya, Karabağ'da varılan ateşkesin ne kadar devam edeceğinin bilinmediğini, benzer bir durumun yaşandığını Libya'da süren görüşmelere rağmen halen sonuç alınamadığına işaret etti.

Akdeniz'in yanı sıra Suriye, Mali, Etiyopya ve Yemen başta olmak üzere bölgenin genelinde çatışmaların yaşandığına dikkat çeken Kaya, bu çatışmaların orada yaşayan halkların ya da devletlerden çok, dış güçlerin müdahaleleriyle gerçekleştiğini dile getirdi. Kaya, Suriye'nin ise bu durumun en belirgin örneği konumunda olduğunu vurguladı. Kaya, Suriye rejiminin İdlib'e yönelik operasyonları, orada bulunan grupların karşılık vermesi, yine Türkiye destekli grupların Kuzey ve Doğu Suriye'de Eyn İsa'ya yönelik saldırılarının sadece Suriye savaşıyla açıklamanın doğru olmayacağını kaydetti.

TÜRKİYE NATO ADINA RUSYA'YA KARŞI 

Türkiye ve Rusya arasında hem pazarlık hem de çelişki ve çatışmalar olduğu gibi, ABD ve NATO güçleri arasında da çelişki ve çatışmaların olduğunu ifade eden Kaya, “Bu durum bölgenin genelinde olduğu gibi Suriye'nin içerisine de etki ediyor. Örneğin Azerbaycan ve Ermenistan arasında yaşanan Karabağ savaşında, NATO'nun izni olmadan Türkiye öyle bir savaşa giremezdi. NATO'nun onayını alarak girdi. Karabağ savaşı ile birlikte İran'ın kuzey sınırlarına bir NATO devleti yerleşti. Aynı zamanda çete grupları orada konuşlandırıldı. Bu, NATO adına bölgede savaşı yürütmektir. Yine Libya'da NATO adına bulunuyor. Şu anda da İdlib'de, Rusya karşısında NATO'nun desteğini alarak ayakta duruyor. Kuzey ve Doğu Suriye'nin Serêkaniye ve Girê Spî kentlerinde de her ne kadar Trump ile izah edilse de ABD kendisini çekip, NATO adına Türkiye'nin her iki kentte girmesine göz yumdu. Rusya'nın karşısına NATO adına Türkiye’yi konumlandırıyorlar. Bir çatışma yaşanacaksa bile Türkiye'nin girmesini istiyorlar. Bu durum bölgelerde belli pazarlıkların yürütülmesine neden oluyor. Mesela Karabağ'da her ne kadar Türkiye'nin anlaşmada yer almadığı belirtilse de fiiliyatta Türkiye Azerbaycan'a yerleşti. Bu durum Suriye ve Libya'da da böyledir. Karabağ'daki anlaşmaya karşılık, İdlib'de bazı yerlerden geri çekildiler bana göre. Şu anda en bariz görünen nokta orasıdır. Karabağ'dan önce Milli Savunma Bakanı Akar buralardan asla çekilmeyeceklerini söylüyordu. Ancak Karabağ'dan sonra birçok yerden geri çekildiler ve bu durum kamuoyunda yer bile almadı. Bu Rusya ile yapılan bir pazarlık sonucu gerçekleştirildi" dedi.

PAZARLIK MASALARI YENİDEN KURULACAK 

Bu nedenlerle Türkiye'nin kolay kolay Suriye'den çekilmeyeceğini belirten Kaya, ABD'deki yönetim değişikliği ile birlikte yeni bir pazarlık durumunun ortaya çıkacağı görüşünde. Kaya, Türkiye'nin İdlib-Karabağ ile İdlib-Eyn İsa denklemleri başta olmak üzere Suriye, Karabağ, Libya ve Akdeniz'de Rusya ve ABD ile pazarlık masasına oturacağını ifade etti.

Bu durumda hem Rusya hem de ABD'nin kendi yanlarında tutmak için Türkiye’ye kimi konularda göz yumabileceğini söyleyen Kaya, belli uzlaşma konularının yakalanmaya çalışılacağına değindi. Kaya, Türkiye'nin mevcut siyasi-askeri gündemler içerisinde geri adım atmayacağı tek konunun ise Kürt sorunu olduğunun altını çizdi. ABD ve Rusya'dan bu konuda tavizler isteneceği düşüncesinde olan Kaya, şunları söyledi: "Kuzey ve Doğu Suriye’de, Federe Kürdistan Bölgesi ve diğer parçalarda Türk devleti pazarlık yapmayacak, bu onlar için kırmızı çizgidir. Genel pazarlık sürecinde, Türkiye Kürt sorunu konusunda taviz koparmaya çalışacaktır. Bunun karşısında İdlip'te geri çekilebilir, Karabağ'da çatışmaları durdurabilir. Libya'da geri adım atabilir. Yine ABD ve Avrupalı güçler de Akdeniz ve diğer yerlerde taviz vermektense, Kürtler konusunda taviz vermeye daha açıklar. Çünkü Kürtlerden çok ciddi anlamda bir beklentileri yok. Demokratik değerler doğrultusunda Kürtlerle belli bir dayanışmaları oldu ama kendi çıkarları söz konusu olduğunda, bu demokratik değerleri ne kadar ayaklar altına aldıkları geçmişten bilinen bir husus. Denkleme bakıldığında; belli bir pazarlık yapılıyor ve yapılmaya devam edilecek. İdlip'te çekilme karşılığında, Eyn İsa'ya yapılan saldırılara Rusya göz yumdu. Çünkü bu anlaşmaların garantörü Rusya'ydı. Bu durum her ikisinin de işine geliyor." 

SİHA'LAR VE SİLAHLI GRUPLAR

Türkiye'nin elinde şu an temel iki silah bulunduğunu syleyen Kaya, bunları şöyle açıkladı: “Askeri anlamda geliştirdiği SİHA'larla bölgedeki hava üstünlüğünü eline geçiriyor. Türkiye kadar bu durumu kullanan devlet ve güç olmadı. Çok yaygın bir şekilde kullanıp, sonuç alıyor. Libya'da, Karabağ'da ve Suriye'de bunu yaptı. Efrîn'de bunun örneğini gördük. Eğer orada SİHA'ların desteği olmasaydı, ciddi bir sonuç alamazlardı. Suriye'de bunu halen yapmaya devam ediyorlar. İkinci kozları ise çetelerdir. Dünyanın hiçbir devletinin elinde bu kadar yaygın kullanabileceği askeri güç yok. Türkiye bunu mobilize bir şekilde Libya'ya gönderiyor, Karabağ'a gönderiyor. Şu anda Güney Kürdistan'a gönderip, PKK karşısında savaştırmak istiyor. Bu iki husus askeri anlamda Türkiye'yi güçlü tutuyor.”

MÜLTECİ KOZU

Kaya, askeri olarak Türkiye’nin elinde bulunduğunu belirttiği bu iki silahın yanı sıra, bir diğer diplomatik kozun ise mülteciler üzerinden adeta Avrupa Birliği'ni esir almış olmasına dikkat çeken Kaya, “AB bu sorunu çözmediği için sürekli AKP hükümetine gebe durumda kalıyor. En ufak bir şeyde mülteci tehdidi ile karşılaşınca, hemen geri çekiliyorlar. Bu konuları çözmedikleri sürece, Türkiye'yi bölgede tehdit unsuru halinden çıkaramazlar. Bir tesadüf müdür? Erdoğan kime kızdıysa, o ülkelerde bombalar patlıyor ya da saldırılar gerçekleştiriliyor. Fransa, Belçika ve Avusturya bunun birer örneği. Bunlar bir bağlantının emarelerini veriyor bize. Türkiye bu silahlı güçleri farklı yerleri tehdit etmede de kullanıyor. Hiçbir bağlayıcılığı da yok Türkiye için, çünkü resmi bir hukuku yok" diye konuştu.

‘TÜRKİYE SURİYE’YE BENZEYEBİLİR’

Dışarıya yönelik ciddi bir yayılma politikası izleyen Türkiye’nin, özellikle 2015-2016 yıllarında attığı adımlarla bölgede önemli bir konum elde ettiğini söyleyen Kaya, fakat ekonomisinin bunu kaldırmadığını kaydetti. Bu yüzden doların yükselip, TL'nin dibi bulduğunu, demokrasi ve iç dengelerin de bastırılıp yok sayılmasının farklı bir tablo yarattığının altını çizen  Kaya, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ‘Kürt sorunu yoktur’ açıklamasının da aslında ‘Kürtler yoktur’ anlamına geldiğine vurgu yaptı. Muhalefetin bastırıldığını ve AKP'nin belirlediği çerçeve dışında kimsenin kendini ifade edemediğini belirten Kaya, bunun sonucunda ülkede büyük bir beyin göçünün yaşandığını dile getirdi. Kaya, tüm bunların ise ciddi bir rahatsızlığa neden olduğunu, toplumsal bir patlama yaşanması halinde bunun önünün kolay kolay alınamayacağını, öyle ki Türkiye'nin Suriye'nin pozisyonuna dahi gelebileceğini ifade etti.

ABD'NİN YENİ DÖNEM SİYASETİ

Gazeteci Kaya, Joe Biden’in yeni başkan seçilmesinin ABD'nin bölgeye yönelik politikalarına olası yansımalarını da değerlendirdi. ABD’nin bölgedeki etkisinin inkar edilemeyeceğini söyleyen Kaya, "Türkiye'nin yeni alanlara göz dikmesi, bununla birlikte Rusya'nın Suriye'de daha fazla hakimiyet kurması, Trump yönetimindeki ABD'nin ciddi bir strateji oluşturamamasından kaynaklanıyordu. Ciddi bir politikasızlık gelişti. Askeri anlamda da bunu tam yapamadılar. Türkiye, ABD'nin bu durumda olmasını fırsat bilip, yayılmacılığını geliştirdi. Rusya da fırsat bilip, ciddi anlamda bölgede etkili bir güç haline geldi. Kimi çevreler bunun ABD ve Rusya arasında yapılan anlaşmalarla olduğunu belirtse de bu ABD'nin bölgede siyaset oluşturamamasından geliyor. Türkiye bu durumdan çok faydalandı. Biden'in gelmesiyle ABD'nin nasıl bir strateji izleyeceğini şu anda kestirmek mümkün değil. Ama ABD'nin de bir devlet siyaseti var. Bu siyasetin dışına ne Trump ne de Biden çıkabilir. Yeni ekip de devletin siyasetini yürütecektir. Hükümet olarak da esneme payı olabilir. ABD'nin klasik devlet siyasetinde olduğu gibi cumhuriyetçi kanaat gerginlik siyaseti izlediyse, demokratlar gelip bunların ürünlerini toplamışlardır. Ciddi değişikliklerin olacağını düşünmüyorum ama elbette pazarlıklar olacaktır" dedi.

PAZAR YARIŞI

Kaya, bu doğrultuda ABD ve Rusya'nın Suriye'de bir alan kapma yarışına gireceğini düşüncesinde olduğunu da sözlerine ekledi. 2003'te Irak'a giren ABD ve beraberindeki güçlerin, Saddam'ı devirdiklerini ve ülkeyi kontrolleri altına aldıklarını anımsatan Kaya, fakat bugün batılı petrol şirketleri Mobil ve BP’nin yanı  sıra, Gazprom’un da ekonomik faaliyet yürüttüğüne dikkat çekti. Suriye'de de böylesi durumun mümkün olduğunu kaydeden Kaya, “Eskisi gibi 'bir yerin kontrolünü ele geçirelim ve böyle devam edelim' mantığı yok, artık pazar herkese açık durumda. Pazar açık olduğunda ister savaş, ister istikrar olsun, herkes orada bulunur. ABD ve Rusya askeri olarak tarihin hiçbir yerinde yan yana gelmediler. Ama Girê Spî ve Serêkaniye dönemlerinde bunu gördük. Şu anda da halen yan yanalar. Tarihte hiçbir zaman ne ABD Ruslara ne de Ruslar ABD'ye bir üssünü teslim etmiş değildir. Bunu da söz konusu savaş döneminde yaşadık. Yani danışıklı bir şey olmasa, bu mümkün değildir. Suriye ha ABD'nin ha Rusya'nın elinde olsun, önemli olan pazarın her ikisi için güvenli ve açık olmasıdır. Irak'ta bunu ABD yapıyordu, Suriye'de de Rusya yapacaktı ama Girê Spî ve Serêkaniyê savaşında sonra biraz farklılaştı" diye belirtti.

MA/ Nazım Daştan