Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî’den çıkmayan TSK'nin Suriye Milli Ordusu (SMO) ile yeni bir operasyon için tehditlerde bulunması üzerine Demokratik Suriye Güçleri (QSD) açıklama yaptı: "Haberlerde yer alan bölgelerde güçlerimizin hiçbir hareketliliği yoktur."

Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik operasyon tehditleri sonrası iktidar basını, "Hedef Dört Şehir" gibi manşetlerle çıktı. Minbiç, Tel Rifat, Tel Temir ve Eyn İsa'nın (Ayn İsa) hedefte olduğu, TSK'nin emir beklediğini, operasyonun "an meselesi" olduğu yazılmıştı.

ANHA'nın haberine göre Demokratik Suriye Güçleri (QSD) Basın İrtibat Merkezi, resmi sayfasında açıklama paylaştı.

Habere göre açıklamada TSK'nin girdiği yerlerden etrafındaki alanları her gün top atışlarıyla bombalayarak bölge halkını hedef aldığı kaydedildi. 

Açıklamada "Bu saldırılar sonucunda sivil vatandaşlar yaralanıyor ya da yaşamının yitiriyor. Türk devleti saldırılarını meşrulaştırmak için, güçlerimizin o bölgelerden onlara karşı saldırıda bulunduğu haberlerini yayınlayarak yalan bilgi yayıyor. Daha önce de belirttiğimiz gibi haberlerde yer alan bölgelerde güçlerimizin hiçbir hareketliliği yoktur. Bu haberler işgalcilerin saldırılarını haklı çıkarmak için yayılıyor."

EYLÜL'DE 194 ATEŞKES İHLALİ 

Ateşke ihlalleri olduğu kaydedilen açıklamada "Eylül ayında Eyn Îsa ve Til Temir hattından 194 defa ateşkesi ihlal etti" denildi. keşif uçaklarının da hava sahası sınırlarını 21 defa ihlal yaptığı kaydedildi: "Top atışı saldırılarında toplam bin 67 obüs ve havan kullanıldı. Bu saldırılarda 5 sivil yaşamını yitirdi, 6 sivil de yaralandı. Aynı saldırılarda Suriye ordusuna ait 5 karargahın hedef alınması sonucu bir Suriye ordusu askeri yaşamını yitirdi."

Hükümetin, "Türk halkını aldatmak ve ırkçılık hislerini uygulayarak kirli iktidarının gerçekliğini saklamak için son günlerde her zamankinden daha fazla özel savaş yöntemleri kullandığı" kaydedilen açıklamada "Asıl saldıranların onların kendisi olduğu için, sanki bizim güçlerimiz onlara saldırıyormuş gibi gösteriyorlar. Türkiye halkları ve dünya kamuoyunun bu gerçeği görmesi ve işgalci Türk devletinin yalanlarına karşı uyanık olması gerekiyor.”

ERDOĞAN, ÇAVUŞOĞLU VE AKAR'IN TEHDİTLERİ

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 11 Ekim 2021 günü Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası yaptığı açıklamalarda, "Polislerimize yönelik son saldırı ve topraklarımızı hedef alan tacizler artık bardağı taşırmıştır. En kısa sürede bu sorunların çözümü için gereken adımları atacağız" demişti.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da 13 Ekim'de şunları söylemişti: “ABD ve Rusya, Suriye için verdiği sözleri tutmadı. Her iki ülkede sorumlu. Yapacağımız şey kendi göbeğimizi kendimiz kesmek. Suriye’de bölgenin teröristlerden temizlenmesi için gerekeni yapacağız.”

Savunma Bakanı Hulusi Akar da 14 Ekim'de şunları söylemişti: "Yapılması gereken ne varsa bugüne kadar yaptık, yapmaya devam edeceğiz. Orada herhangi bir şekilde terör koridoru oluşturulmasına izin vermedik, vermeyeceğiz."

HİŞYAR ÖZSOY: ABD VE RUSYA ARASINDA MUTABAKATA DOĞRU GİDİLİYOR

MA'dan Berivan Altan'a AKP tehditlerini değerlendiren Halkların Demokratik Partisi (HDP) Dış İlişkiler Eşsözcüsü Hişyar Özsoy, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Soçi’den biraz daha zaman kazanarak döndüğüne dikkat çekti. 

Erdoğan ziyareti sırasında Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un, Türkiye’nin taahhütlerine bağlı kalması konusunda ısrarcı olacaklarını söylediğini hatırlatan Özsoy, “Anlayabildiğimiz kadarıyla Türkiye’nin Rusya’ya bazı sözler verdiği ve yerine getirmediğidir. Son dönemde Efrîn dahil Türkiye’nin işgali olan bölgelere birçok askeri yönelim var. Hem Rusya hem de Suriye güçleri tarafından. Birazda can havliyle oraya gidip, zaman kazanmaya çalıştılar. Perdeleme olarak doğalgaz, ticaret için gidildiği söylendi. Fakat dikkat ederseniz Erdoğan tek başına görüştü ve heyetleri dahi görüşmelere almadı. Tek başına yaptığı görüşmelerde ne tür pazarlıklar yapıldığını bilmiyoruz. Belli ki en yakınlarına dahi güvenmeyecek durumda” şeklinde konuştu.

İdlib konusunda Suriye’de ciddi gelişmeler olduğunu ve Suriye’de savaşın sona erdirilmesi için ABD ve Rusya arasında mutabakata doğru gidildiğine ilişkin yansımaların altını çizen Özsoy, “Türkiye, bu savaşı uzatan, çelişkileri derinleştiren politikalarına karşı ABD ve Rusya’yı yakın dönemde karşısında bulabilir. Suriyeli yetkililer, Türkiye’nin artık bölgeden çıkması için yüksek sesle konuşmaya başladı. Suriye'de büyük güçler arasında bir mutabakat oluşuyor gibi. Bu da Türkiye’nin hareket alanını önemli oranda geriletmiş durumda” diye konuştu.

'SIFIRIN ALTINDA BİR EL YÜKSELTME HAMLESİ'

Türkiye’nin Suriye’de geldiği noktanın “sıfır elde var sıfır değil sıfırın altı" olduğunu söyleyen Özsoy, birçok sorunun Türkiye’nin kucağında olmasına karşın Erdoğan’ın çıkmak yerine Suriye’de kalmayı zorladığını belirtti: 

“Şu aşamada çok ihtimal dahilinde. Uluslararası güçler ve Suriye, yavaş yavaş Türkiye’nin Suriye’yi terk etmesi gerektiğini söylerken, bir el yükseltme hamlesi olarak da okunabilir. Reelde böyle bir operasyonun karşılığı görülmüyor. Erdoğan’ın ve Türkiye’nin son 5-6 yıl içerisindeki dış politikasının bir karakteristiği var. Ortalığı karıştırma, biraz tansiyon yükseltme durumu var. Bu resmen ilgi isteyen çocuk psikolojisidir. Doğu Akdeniz’de ilgi istiyor, dışlanmak istemiyor. Dolayısıyla gemileri orada dolaştırıyor. Amerika ile ilişki kurmaya çalışıyor. Biraz tonu yükseltiyor, gerilimi arttırmaya çalışıyor. Bu şekilde dikkat çekmeye çekiyor."

Türkiye’nin son 10 yıldır Suriye’de ABD ve Rusya’nın çelişkilerinden faydalanarak, bir politika izlediğini belirten Özsoy, şunları söyledi: 

“Bir NATO üyesi olarak Türkiye’nin bu taktik girişimi, hem NATO hem de Amerika ile ilişkilerini zedelemiş durumda. Erdoğan ile bunun düzeleceğine dair bir kanaat yok. Yakın zamanda Lizbon’da NATO Parlamentosu oturumlarındaydık. NATO Genel Sekreteri de oradaydı. Türkiye delegasyonu İdlib’de mülteciler ve Rusya’yı dengelemek için orada bulunduklarını belirtti. Ancak öyle arkalarında heyecanlı bir NATO desteği yok. Suriye müdahaleleri döneminde NATO güçleriyle de dönem dönem karşı karşıya geldiler. Dolayısıyla Erdoğan için daralan bir Suriye zemini söz konusu. Mantıklı ve akıllıysa nerden dönerse kardır mantığıyla hareket etmeli. Suriye’de yeni bir siyasal denklem kurulurken, belki yapıcı bir rol oynamaya çalışır. Ancak şu ana kadar yaptığı yıkıcı rolde ısrar ederse artık Türkiye’yi daha zor günler bekliyor olacak.”