Türkiye ve Suriye Milli Ordusu (SMO) adı altında bir araya getirdiği selefi gruplar, son haftalarda Kuzey ve Doğu Suriye’ye bağlı Eyn İsa kentine yönelik yoğun bir saldırı içerisinde. Demokratik Suriye Güçleri (QSD) bir yandan Türkiye ve bağlı grupların saldırılarına karşılık verirken, diğer yandan da Rusya ve Suriye rejimi ile temas halinde. Rusya ise, Türkiye ve SMO gruplarının saldırılarını QSD'ye karşı koz olarak kullanarak, kentin rejime devredilmesi hesabını yapıyor. Gazeteci-Yazar Yusuf Karataş, Eyn İsa'ya yönelik saldırıların amacını ve bölgeye yönelik hesaplara ilişkin Mezopotamya Ajansı'na değerlendirmelerde bulundu. 

Karataş, Eyn İsa’daki saldırıların Rojava’daki dengelere bağlı olarak Türkiye ve destekledikleri grupların müdahale arayışından bağımsız düşünülemeyeceğini söyledi. Yakın zamanda Tel Rıfat için böyle bir gündemin olduğunu belirten Karataş, Türkiye’nin SMO gruplarının oraya girmesi noktasında bir talebi olduğunu ifade etti. ABD’de yeni başkanın seçilmesi, Rusya’nın Kürtler ile ABD’nin ilişkisini kestirememesi ve Rojava’da Kürtler arasındaki birlik görüşmelerindeki belirsizliklerin böyle bir durumu ortaya çıkardığının altını çizen Karataş, “Kuzey Suriye’deki belirsizliklere bağlı olarak sahada bulunan güçlerin hesaplarını sürekli güncelleşmesi oraya müdahaleyi de beraberinde getiriyor. Çözüm yönünde ciddi adımlar atılmadıkça bugün Eyn İsa’da yarın başka bir yerde benzer arayışların gündeme gelmesi kaçınılmazdır. Özellikle ABD ve Rusya’nın başını çektiği, Suriye’de ve bölgede egemenlik mücadelesi içerisinde olan emperyalistlerin ve Türkiye gibi bölgesel güçlerin burada kendi pozisyonları ve arayışları çerçevesinde yeni müdahaleler olabilecek gibi gözüküyor. Eyn İsa’da olan da bu tablonun bir parçasıdır” diye konuştu.  

ABD’NİN AMAÇLARI

ABD’nin Rojava'da özellikle Barzani çizgisindeki partilerle uzlaşmaya ve bir işbirliği içine girmeye çalıştığını belirten Karataş, şöyle devam etti: “Birkaç gün önce Irak Kürdistan Bölgesi Yönetimi’nin ABD ile Rojava sınırlarının kapatılmasına dair görüşmeler yaptığı gündeme geldi. Bu da yönetim tarafından doğrulandı. Çatışmak istemedikleri gerekçesiyle bunu söylüyorlar. ABD aslında bu uzlaşma sürecini özellikle Abdullah Öcalan çizgisi diyeceğimiz partileri baskılamak ve Rojava siyasetini biraz daha Barzani ekseniyle görüşecek noktaya getirmek için yapıyor. ABD, QSD ile yaptığı petrol anlaşmasını bunun ekonomik temeli alarak kullanmaya çalışıyor. Çünkü o petrolün ırak Kürdistan Bölgesi’nde pazarlaması planı amaçlıyor. 

ABD, Kürtleri kendi ekseninde birleştirme yönünde siyaset yürütüyor. Ama bunu yaparken Türkiye’yi karşısına alarak değil aksine Kürtleri Türklerle uzlaşabileceği bir noktaya getirmeye çalışıyor. ABD’nin bugün hala PKK’nin bölgede silahlı bir güç olarak varlığını sürdürmesi kendileri için iyi olmadığını düşünüyor. PKK’yi silahsızlandırma, Kürt siyasetinde Barzani çizgisine egemen kılma ve Türkiye’yi böyle bir eksende kendisi için ‘daha az tehlike bulunduracak’ noktaya getirerek uzlaşabileceği bir duruma getirmeye çalışıyor. Bunu Barış Pınarı operasyonu sürecinde de gördük. ABD, Türkiye ile karşı karşıya gelmemek üzere geri çekildi. Sonra iş birliğini daha içerde petrol bölgelerini savunma adına kurmaya çalıştı. Bugün Biden’in de başa geçtiğinde Türkiye üzerinde baskı yaptırmayı gündeme getirse bile bu baskıyı Türkiye’yi karşısına almak üzere yürüteceği bir siyaset olmayacağını düşünüyorum. Bunun için ABD’nin Kürtler için bir sigorta olabileceği bir durum olmadığını görmek gerekiyor.” 

RUSYA’NIN TUTUMU 

Rusya’nın Türkiye'nin desteklediği grupları Kürtler üzerinde bir sopa gibi kullanmaya çalıştığına değinen Karataş, “Rusya, Kürtleri hala karşısına almıyor ama Kürtlerin sıkışmasına uygun koşullar sağlayarak kendi himayesinde bir çözüme zorlamaya çalışıyor” dedi. 

Rusya’nın Suriye’deki ABD varlığını kendisi için tehlike olarak gördüğünü dile getiren Karataş, Rusya’nın Suriye’de kendisinin inisiyatifinde çözüme ABD’nin engel olduğunu ve bunu ortadan kaldırmaya çalıştığını vurguladı. ABD’nin Suriye’deki temel dayanağının Kürtlerle sürdürdüğü işbirliği olduğu için Rusya’nın da Suriye’deki Kürtlerin kazanımlarını kendisi için tehlikeli olarak gören Türkiye’yi kullandığının altını çizen Karataş, “Rusya 2016’dan beri bunu kullanıyor. Türkiye’nin Rojava’ya dönük operasyonları ancak Rus oluruyla gerçekleşebildi. Rusya, Kürtlerin ABD ile işbirliğini sona erdirip Suriye yönetimiyle anlaşması için bir siyaset izliyor. Ama Suriye yönetimi Kürtlere statü sağlayacak bir şeyi kabul etme noktasında durmuyor. ‘Kürtlere özerklik verirsek bölünürüz’ gibi bir kaygı ile davrandığı ve demokratik bir çözümü öngörmediği için görüşmeler çözüm eksenine varmıyor. Rusya’da bunun için Türkiye’yi karşısına almamak üzere Kürt sorununu bir araç olarak kullanmaya, Kürtler üzerinde baskı kurup kendisi ile işbirliği içine sokmaya çalışıyor. Eyn İsa’daki durum da bunu gösteriyor. ‘Ya Suriye yönetimi ile anlaşırsınız ya da Türkiye'nin desteklediği gruplar girer ve siz daha zor bir duruma düşersiniz’ biçiminde bir ikilem yaratıyor. Rusya’nın bu siyaseti 2016’den beri sürdürüyor” ifadelerini kullandı. 

TÜRKİYE’NİN SİYASETİ VE AMACI

Karataş, Türkiye’deki iktidarın her ne kadar “Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok” dese de Kürtlerin Suriye’deki kazanımını kendisine ciddi biçimde tehdit olarak gördüğünü söyledi. Karataş, “İktidar, Kürtlerin Suriye’deki kazanımları kendileri düşündüğü çözümü zora sokacağı için Kürtlerin kazanımlarını ortadan kaldırmaya çalışılıyor. Bu siyasetten Türkiye’deki iktidarın vazgeçmesi çok kolay değil. Çünkü bunu ülkede faşist bir rejim oluşturma amacına bağlı olarak milliyetçiliği kışkırtma ve yayılmacı emelleri doğrultusunda her fırsat bulduğunda müdahale etmeye dayalı bir siyaset izliyor” diye konuştu. 

REJİM VE BARZANİ’NİN AMACI

Suriye rejiminin ise Kürtlere “Her şeyi bize verin, biz sizi temsil ederiz” biçiminde olduğunu vurgulayan Karataş, “Aslında eski statükoyu yeniden yaratmak istiyor. Bu da kabul edilebilir bir durum değil. Kürtler bugüne kadar mücadeleyle kazandıklarını yine mücadeleyle korumak zorunda oldukları bir noktada bulunuyorlar. Kürtler derken Barzani siyaseti özellikle PKK’yi çözüm önünde engel olarak gören ve ABD’nin çözümünü ve taktiğini teşvik etmek üzere bir siyaset yürütmeye çalışıyor. En son Şengal’deki siyaseti de böyledir.  Sınır kapılarının kapısının kapanmasına dair gündeme getirdiği siyasette böyledir” şeklinde konuştu. 

Karataş, Suriye’de Kürtlerin ve özerk yönetimin hangi koşullarda ve nasıl devam edeceğine cevap verilmeden bir çözümün mümkün olmayacağının altını çizdi.

MA / Ferhat Çelik