Irak’ın Federe Kürdistan Bölgesi son aylarda adeta diken üstünde. Nedeni ise, Bölge yönetimindeki KDP’nin, Mahmur Kampı’na yönelik Temmuz 2019’dan bu yana sürdürdüğü ambargonun akabinde Êzidîlerin yurdu Şengal konusunda Irak Hükümeti’yle imzaladığı anlaşma ve Türkiye’nin operasyonlarıyla eş güdümlü olarak PKK’nin konumlandığı alanlara dönük giriştiği askeri yığınak. Şengal konusundaki kriz, Demokratik Özerk Meclis ile Iraklı yetkililer arasında varılan yeni bir mutabakat ile şimdilik dinmiş olsa da, KDP'ye bağlı kimi peşmerge güçleri ile Suriye’den taşınan silahlı gruplar ve PKK arasındaki çatışma riski hala yüksek. 

Kürt güçler arasında yükselen tansiyonun nereye evrileceğinin yanı sıra yanıtı merak edilen sorulardan biri de, ABD seçimlerini kazanan Joe Biden yönetiminin bölgeye dair nasıl bir politika izleyeceği.

Suriye ve Irak’ı yakından takip eden bir isim olan gazeteci Doğan Çetin, bölgeye dair son gelişmeleri Mezopotamya Ajansı'ndan Ahmet Kambal'a değerlendirdi. 

Türkiye’nin her iki ülkeye dönük politikaları ve attığı adımların 2014’te Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) kararlaştırılan “Çöktürme Eylem Planı”ndan bağımsız olmadığını söyleyen  Çetin, planın ABD’nin de desteği ile sınırların ötesine taşındığı görüşünde. Fakat Çetin’e göre; uluslararası güçlerin Türkiye’ye bu konuda verdiği süre dolmuş durumda.

‘ÇÖKTÜRME PLANI SINIR DIŞINA TAŞIRILDI’

Bölgedeki hareketliliğin Türkiye’nin 2014 yılı MGK’sinde kararlaştırılıp, 2015 ila 2016 yılları arasında Kürt kentlerinde yoğun çatışmalar ile kendisini gösteren “Çöktürme Eylem Planı” ile başladığını belirten Çetin, “Bu saldırıları peş peşe Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine, Rojava Kürdistanı’na yönelik saldırıları takip etti. Önce Efrîn, ardından Serekanî ve Girê Spî  saldırıları gündeme geldi. Bu saldırılarla birlikte Türkiye kendi sınırları içinde başlattığı bu planı sınırları dışına taşırmış oldu. Bunda da en belirleyici husus, Trump’ın bölgeye yönelik politikalarında gösterdiği öngörülemeyen, istikrarsız davranışları ve Erdoğan ile girdiği kişisel ilişkiler  oldu. Yani Türkiye içerde başlattığı ‘Çöktürme Planı’nı ABD’nin de desteği ile sınırlarının dışına, Suriye’ye taşıdı. Suriye ile de sınırlı kalmak istemedi. Güney Kürdistan’da KDP’nin desteği ile adına Medya Savunma Alanları denilen gerilla bölgelerini de askeri operasyonlarla hedef alan bir aşamaya ulaştırdı” dedi.

Türkiye’nin bölgeye dönük saldırıları son bir yılda geçmişe oranla daha da yoğunlaşmış durumda. Suriye ve Irak’ta etkili olan ABD ve Rusya gibi uluslararası güçlere birçok anlamda tavizler verip, izinler koparan Türkiye, neredeyse tüm imkanlarını bu anaçla seferber etti.

PLAN BOŞA ÇIKARILDI

“Türkiye bir şeylere yetişircesine bu zaman aralığını her türden riski de göze alarak Kürt özgürlük hareketinin tasfiyesi ile sonuçlandırmak istedi” diyen Çetin, Türkiye’nin izlediği politikanın ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’in sorumluluğunda yürütülen bölge politikalarıyla buluştuğunu kaydetti. 

Türkiye’ye Kasım ayının ortalarına kadar zaman ve destek verildiğini ve bu sürenin dolduğunu belirten Çetin, PKK’nin saldırılar karşısında göstermiş olduğu direniş ve ABD’deki seçim sonuçlarının “planı boşa çıkardığını, bölgedeki durumların önümüzdeki birkaç ay ardından değişebilme ihtimali olduğunu” ifade etti.

Çetin, bölgedeki çatışma, kuşatma ve hazırlık aşamalarının iç içe yaşanmasından ötürü planının yeni konjonktürde sürdürebilme olanakları oluşması ihtimaliyle halen Türkiye’nin gündeminde olduğunu ve bölgeyi tehdit etmeyi sürdürdüğünü de sözlerine ekledi.

‘KDP, AKP’NİN KOPYASI’ 

Çetin, KDP’nin ise Türkiye, ABD ve bölgedeki diğer güçlerle birlikte hareket etmeye mecbur bırakılmadığını, aksine bunu tercih ettiği düşüncesinde. KDP’nin ulusal birlik çerçevesinde hareket etmesi durumunda da konjonktür olarak bölge güçlerinin kendisine hamilik yapabileceğini dile getiren Çetin, KDP içindeki belli bir kesimin tercihinin de PKK’nin tasfiyesi yönünde olduğunu vurguladı. Çetin, “Çünkü tarihsel olarak da güncel bakımdan da KDP, Türkiye ile çok ciddi stratejik ilişkiler içerisine girmiş durumda. Çok fazla Türkiye’ye angaje olmuş, onsuz hareket edemez duruma gelmiş. Barzani ailesi de böyle. Türkiye ile güç olmaya dayalı çok ciddi kirli maddi ilişkiler içerisine girmiş durumda. Dikkat ederseniz AKP’nin bir kopyası haline gelen KDP, Güney Kürdistan’ı da Türkiye’nin bir kopyası haline getirmiş. Çok benzer şeyler yaşanıyor. Türkiye’de Kürt özgürlük hareketinin öncülük ettiği demokrasi mücadelesine AKP nasıl direniyorsa, KDP’de ulusal birlik ekseninde gelişecek demokratik birlik potasında demokratikleşmekten korkuyor ve buna karşı direniyor” diye konuştu.

TÜRKİYE’NİN STRATEJİSİ?

Yaşananların zamanlamasının da önemli olduğuna dikkat çeken Çetin, Kürt özgürlük hareketinin bitirilebileceğine inandırılan KDP yönetiminin kötüye giden iç sorunlar, Irak hükümeti ile yaşadığı sorunları, diğer Kürt güçlerinin eleştirisi ve mücadelesi karşısında gittikçe zayıflayan otoritesini yeniden düzenleyebileceği düşüncesinde olduğunu kaydetti.

Yaşanan gerilimin sadece Kürtler arasındaki bir gerginlik olarak görülemeyeceğinin altını çizen Çetin, gerginliğin Türkiye’nin uluslararası konjonktüre dayattığı bir plan dahilinde olduğunu söyledi. Türkiye’nin bunu “sorun yarat, masada ol” stratejisi ile başardığını ifade eden Çetin, Türkiye’nin masayı Kürt karşıtlığı temelinde kullan yaklaşımına dayandırdığını, DAİŞ unsurlarının de uluslararası güçler karşısında bir tehdit unsuru olarak kullanıldığını dile getirdi.

KÜRESEL GÜÇLERİN YAKLAŞIMI 

Kapitalizmin bölgedeki sorunları çözmeye gücünün yetmediğini, bu nedenle küresel güçlerin “yerel dokuyla uyumlu” çözümlere yöneldiğini de belirten Çetin, bu konuda en büyük gücün Kürtler olduğunun farkında olunduğunu, çözüm projesinin arkasında ise, PKK ve lideri Abdullah Öcalan olduğunun bilindiğini söyledi. Fakat sistemin bunu kabullenmek istemediğini söyleyen Çetin, uluslararası güçlerin bu nedenle Türkiye’nin Irak ve Suriye zeminlerine dayattığı, KDP’nin de başını çektiği bu saldırı planını onayladığını, PKK ve KDP arasındaki meselenin de böylelikle uluslararası bir meselenin parçası olduğunu ifade etti. 

Bu nedenle yaşananlar için “Kürtler arası bir gerilim” denilmesinin eksik olacağını, KDP içinden bir kesimin de bu gerilimin tarafı olmadığını kaydeden Çetin, “Bir çatışma çıkacaksa bu, bir kesim KDP’linin ateşlediği, sahada Türkiye’nin öncülüğündeki ulus devletçi kapitalist sistem ile PKK arasındaki bir çatışma olacak” dedi.

‘PKK KARŞITI DİPLOMASİ'

Çetin, yaşanan gelişmeler üzerine yakın zaman önce gittiği Federe Kürdistan Bölgesi’ne dair izlenimlerini ise şu sözlerle aktardı: 

“Türkiye ile ortak yürütülen plan ve saldılar sürüyor. KDP içindeki bir kesim bundan caymış değil. Ancak biraz daha endişeli ve temkinli bir tarzda. Yoksa çok açık söyleyebilirim ki bölgesel gelişmelerin değişme ihtimali olmamış olsaydı, şimdiye kadar çoktan KDP’deki bahsettiğimiz kesimler açıktan saldırılara girişmiş olabilirdi. KDP, yine çatışma sırasında bölge güçlerinden kendisine ortak arayışında. Mesut ve Mesrur Barzani, başta ABD olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesinde ‘PKK karşıtı diplomasi atağı’ başlatmış durumda. Özellikle Belçika’nın PKK yasağını kaldırmasının ardından gelişen süreci Türkiye endişe ile izliyor. Bundan korkmuş olacak ki Güney’de bu sorun KDP ile masaya yatırılmış. Bunun neticesinde ABD ve Avrupa’da böyle bir PKK karşıtı hamle başlamış durumda.” 

'KONJONKTÜR BELİRLEYECEK’

Çetin, Kuzey ve Doğu Suriye’de yürütülen ulusal birlik görüşmelerinin Kürt güçler arasındaki mevcut gerginliğin önüne geçip, geçemeyeceği yönündeki soruya ise, “Yürütülen çalışmalarla ulusal birlik sonucunun elde edilebileceğine inanmadığı”, yanıtını verip, neden olarak ise ENKS’nin sürece çözüm niyetiyle yaklaşmamasını gösterdi. 

Çetin, “ENKS, Kürtlerin masasına Türkiye’yi çekmiş durumda. Türkiye bu masada ENKS eliyle yıkıcı, tasfiyeci bir rol oynamaya çalışıyor” dedi. 

TAKTİK İŞLEMEYECEK

Biden yönetimi ile birlikte Türkiye’nin “sorun yarat, masada ol” taktiğinin devam ettirilemeyeceği görüşünde olan Çetin, Türkiye’nin yeni ABD yönetiminden yeni bir zaman ve müsamaha istemek için çok şey vermek zorunda kalacağını belirtti.

PKK’ye yaklaşımda ise farklı bir ABD ile karşılaşılmayacağını belirten Çetin, ancak ABD’nin Kürtler ve Kürt sorunu ile daha yakından ilgileneceğini dile getirerek, “Çünkü Biden ve şimdiden isimleri zikredilen ekibi, bölgesel sorunların çözümünde Kürtlerin önemini bilen isimler. En önemlisi; Trump gibi deli saçması, beklenmedik kararlar alan, faşist, gerici, diktatör rejim ve liderliklerle sonucu yıkım olan aşırılıklara kapılar açan birinin tarih sahnesinden en azından şimdilik çekilip atılmış olması” ifadelerini kullandı.

MA / Ahmet Kanbal