Suriye Dera kentinde 2011 yılının Mart ayında bir grup öğrencinin eylemleriyle başlayan olaylar, Esad rejiminin gözaltı ve tutuklama furyasıyla protesto eylemlerine dönüştü. Rejim güçlerinin saldırıları sonucu yaşanan ölümler, eylemlerin diğer kentlere sıçramasına yol açtı ve Suriye’de iç savaşın başlangıcı oldu. 

Çatışmaların yayılmasıyla rejim ordusundan ayrılan subaylar, yanlarına aldıkları askerlerle silahlanmaya başladı. 30 Temmuz 2011 tarihinde çoğu ordudan ayrılan subaylar, Türkiye’nin yanı sıra Katar’ın da içinde bulunduğu Körfez ülkelerinin de desteğini alarak, Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) kuruluşunu ilan etti. 

Savaşın tarafı olmayan Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan Kürtler, özerkliğini ilan etti. Özyönetim ilanıyla sokaklarda başlayan direniş, 19 Temmuz 2012’de Kobanê’de kanton ilanıyla sürdü. Efrîn ve Cizîr bölgelerinde de kanton ilan eden Kürtler, kurdukları Halk Savunma Birlikleri (YPG) ve Kadın Savunma Birlikleri (YPJ) ile askeri gücünü oluşturdu. Kürtlerin “Üçüncü Yol” olarak tanımladıkları özerklik talebine tahammülsüzlük, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik “yıkıcı" siyasetin başlangıcı oldu. 

Son olarak Hesekê'de bulunan Sinaa Cezaevi'ne yönelik DAİŞ saldırısıyla birlikte Türkiye'nin adının anıldığı Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıları Mezopotamya Ajansı derledi.

SEREKANİYÊ'YE ÖSO SALDIRILARI

Türkiye sınırından 8 Kasım 2012’de Serêkaniyê’ye girdikleri belirtilen ÖSO'ya bağlı Guraba El Şam ve El Kaide bağlantılı El Nusra grupları, kentte hakimiyet sağladı. 18 Kasım’da kentin doğusunda özsavunma pozisyonunda olan Kürtlere saldıran gruplar, Serêkaniyê Halk Meclisi Başkanı Abid Xelîl’i, yanında bulunan bir gençle birlikte katletti. Xelîl’in ölümüne neden olan saldırının ardından YPG güçleri kenti özgürleştirilmesi amacıyla operasyon başlattı. 21 Kasım 2012'de YPG güçlerine yenilen gruplar, batıdaki Til Xelef beldesine çekilerek, tankların da kullanıldığı saldırılar organize etmeye başladı. Türkiye'nin müdahalelerine rağmen 4 günde kent tamamen YPG'nin kontrolüne geçti.

Til Xelef'e mevzilenen gruplar, özellikle Ceylanpınar'a açılan sınır kapısına yönelik saldırıları sürdürse de 19 Temmuz 2013’te kentin her tarafına YPG bayrakları asılarak, Rojava Devrimi'nin 1'inci yılı selamlandı. El Nusra'nın saldırı merkezlerinden olan Til Xelef beldesi de 1 Kasım'da "Serêkaniyê şehitleri anısına" başlatılan operasyonla, 5 Kasım 2013’te YPG'nin denetimine geçti. 

KOBANÊ'YE DAİŞ SALDIRILARI

Bu arada Irak'ta eski El Kaide bağlantılı grupların kurduğu DAİŞ (Irak Şam İslam Devleti), bölgesel güçler başta olmak üzere uluslararası desteklerle güçlendirildi. Ortadoğu'da İslam Emirliği kurma ideolojisi ile ortaya çıkan ve kısa sürede büyütülen DAİŞ, 2014 yılında hiçbir çatışma yaşanmadan Irak Ordusu’nun denetiminde olan Musul'u işgal etti. Irak Ordusu'nun Musul'daki tank ve ağır silahlarının tamamına el koyan DAİŞ, 3 Ağustos 2014’te Şengal'e saldırdı. Bağdat ve Şam’ı işgal etmeyi hedefleyen DAİŞ, bölge devletlerinin yönlendirmesiyle Kürtlere saldırmaya başladı. 

Bu kez Suriye Ordusu’nun kontrolünde olan Rakka'yı işgal eden DAİŞ, burada da tüm ağır silahlara el koyarak, büyük bir askeri güç halini aldı. Rakka'yı Hilafetin başkenti ilan eden DAİŞ, savaşmadan ÖSO denetimindeki Suriye kentleri de bir bir işgal ederek, büyük bir coğrafyaya yayıldı. Şam’a yönelmesi beklenen DAİŞ’in, Kürtleri ve Rojava Devrimi’ni hedef alan saldırılarının başlangıcı ise Kobanê oldu. 

DAİŞ’in Kobanê saldırısıyla Fırat’ın Türkiye sınırında egemenlik sağlanmak istendi. İlk saldırıyı Cerablus tarafından ağır silahlarla yapan DAİŞ, YPG ve YPJ güçlerinin savunmasıyla karşılaştı ve geri çekilmek zorunda kaldı. Bu kez 15 Eylül 2014'ü batıdan Cerablus, güneyden Eyn Îsa ve Tabqa, doğudan ise Girê Spî’den olmak üzere dört koldan DAİŞ saldırıları başladı. Ağır silahlar ile kısa sürede kent merkezine kadar ilerleyen DAİŞ, sınırda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) askeriyle yakın görüntüler verdi. Daha sonra Türkiye tarafından Mürşitpınar Sınır Kapısı'na saldırdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Kobanê düştü düşecek" açıklamasına rağmen 26 Ocak 2015’te Kobanê kent merkezi DAİŞ'ten tamamen temizlendi.

GİRÊ SPÎ ÖZGÜRLEŞTİRİLDİ

Kobanê'nin özgürleştirilmesinin ardından Girê Spî halkı, YPG/YPJ'lilere çağrıda bulundu. Yapılan çağrının ardından DAİŞ'in lojistik üssü olan ve birçok saldırının yapıldığı Girê Spî'ye operasyon başlatıldı ve 15 Haziran 2015’te Girê Spî özgürleştirildi. Böylelikle Kürtler, Federe Kürdistan Bölgesi'nden Fırat Nehri'ne kadar sınır hattının tamamında kontrol sağladı. Bu kontrolün Fırat'ın batısında bulunan DAİŞ denetimindeki Cerablus ve Ezaz'a uzaması Türkiye'yi tedirgin etti. 

DEMOKRATİK SURİYE GÜÇLERİ

Kobanê'yi dünyaya korku salan DAİŞ'ten kurtaran YPG ve YPJ ile bölge halkları, 10-12 Ekim 2015’de Hesekê'de düzenlenen konferans ile Demokratik Suriye Güçleri'nin (QSD) kuruluşunu deklare etti. YPG, YPJ, El-Sanadid Güçleri, Süryani Askeri Meclisi (MFS), Burkan el-Fırati, Liva Tuvar el-Rakka, Kuzey Güneşi Tugayı, Selçuk Tugayı, El Cezire Tugayları, Kürt Cephesi, Devrimciler Ordusu, Tahrir Tugayı ve Liva 99 Muşat adlı gruplardan oluşan askeri güç, Özerk Yönetimin askeri gücünü oluşturarak, bölgenin savunmasına başladı. 

FIRAT KALKANI

Türkiye "Terör koridoru kuruluyor" diyerek 24 Ağustos 2016 tarihinde "Fırat Kalkanı" isimli operasyon ile DAİŞ'in elindeki kentleri bir bir almaya başladı. Her ne kadar çatışma süsü verilse de kısa sürede DAİŞ, Cerablus, Ezaz'dan, güneyde Bab'a kadar tüm kentleri Türkiye kontrolüne bıraktı. Kürtler ise bu süre zarfında önce Tabqa, sonra Minbic'e kadar hakimiyet kurdu. Ancak Türkiye'nin saldırı ve girdiği alanlar ile Efrîn bağlantısı engellendi. Ancak Türkiye'nin operasyonuna izin veren uluslararası güçler, İdlib'e açılan M4 Karayolu'na kadar inmesini de engelleyerek, amacın hasıl olmasını engelledi. O günden bugüne Türkiye beslediği ÖSO grupları ile Minbic'e birçok saldırı düzenledi ancak sonuç alamadı.  

EFRİN SALDIRILARI 

Bu kez Kürtlerin Minbic’in güneyinden rejim üzerinden Efrîn'e ulaşması engellenmeye başlandı. Türkiye, yerleştirdiği paramiliter grupları İdlib’te tehdit sayarak, Rusya'nın Halep'teki ÖSO gruplarının İdlib'e çekilmesi talebine onay verdi. Hemen ardından 20 Ocak 2018’de 72 savaş uçağı ile "Zeytin Dalı Harekâtı" adı altında başlattığı operasyonla Efrîn'e saldırı başlattı. 

58 gün boyunca NATO'nun güçlü ordusuna karşı direnen YPG/YPJ'liler, sivillere yönelik katliamların önüne geçmek için geri çekilmek zorunda kaldı. 2018 yılından bu yana Türkiye'nin himayesindeki grupların kentteki talan, taciz, tecavüz, kaçırma ve işkenceleri devam ediyor. 

ŞEHBA VE MINBİC'E SALDIRILAR

Türkiye, Astana gerçekleştirilen 17’nci görüşme sonrası Şehba ve Minbîc'e yönelik yeniden saldırılara başladı. Bab, Ezaz, Cerablus ve Efrîn’de yaptığını tekrarlayan Türkiye’nin, Suriye’nin kuzeyini ele geçirme ve halkını yerinden etmeye ilişkin tehdit ve saldırıları nedeniyle YPG, kentleri rejim, El Akrat güçleri ve Minbîc Askeri Meclisi’ne bıraktı.

GİRÊ SPI VE SERÊKANİYÊ

Türkiye'nin saldırıları bununla da sınırlı kalmadı. 9 Ekim 2019 tarihinde “Tampon bölge" bahanesiyle Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Rusya’nın onayını alan Türkiye, Suriye Milli Ordusu (SMO) denilen paramiliter güçlerle birlikte Girê Spî ile Serêkaniyê'yi eş zamanlı olarak havadan ve karadan saldırı başlattı. Türkiye’nin bu saldırısına karşı QSD, “Onur direnişi” hamlesi başlattı ve ağır saldırılara rağmen 9 gün boyunca her iki kenti de korudu. QSD ile Suriye ordusu arasında 13 Ekim 2019’da varılan askeri anlaşmaya göre; Suriye ordusu, Tebqa, Minbic, Kobanê ve Til Temir gibi bazı Kuzey ve Doğu Suriye kentlerine asker gönderdi. Ardından 23 Ekim'de Türkiye ve Rusya arasında Soçi’de imzalanan anlaşmayla birlikte QSD güçleri, sınırın 30 kilometre gerisine çekildi.  

TÜRKİYE İSTEDİĞİNİ ALAMADI

Türkiye, Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî saldırılarını uluslararası destek alarak başlatsa da istediği sonucu alamadı. Türkiye tüm saldırılarında M4 Karayolu'nu alarak Kürtler arasındaki bağlantıyı kesmek ve Suriye coğrafyası üzerine söz sahibi olmak istedi. Ancak sadece küçük ceplere girmesine izin verilerek, gelecekte Türkiye'nin başına bela olacak paramiliter güçleri beslemekten öteye geçemedi. Bu nedenle hedef ve amaçlarının önünde tehlike saydığı Kürtlere yönelik saldırıları da sürekli sürdürdü. 

HESEKÊ’YE DAİŞ SALDIRISI

Mevcut saldırıların ardından Türkiye tarafından Kobanê, Serêkaniyê, Hesekê gibi yerlere yer yer saldırılar devam etti. Yine Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) ile Şengal, Maxmur ve Rojava kentlerine bombalı saldırılar gerçekleştirildi. Bu saldırıların yanı sıra Türkiye'ye bağlı gruplarda yer alan DAİŞ'lilerin olduğu gruplar, 20 Ocak’ta Hesekê'de 5 bin DAİŞ’linin tutulduğu Sinaa Cezaevi'ne yönelik geniş kapsamlı bir saldırı gerçekleştirdi. Türkiye ve ona bağlı grupların Zirgan, Til Temir ve Eyn Îsa hattındaki saldırıları, DAİŞ'in Hesekê'deki saldırısıyla eş zamanlı olarak başladı. Dışardan Türkiye tarafından gelen gruplardaki DAİŞ'lilerin de yer aldığı iddia edilen saldırılar esnasında 121 üyesinin yaşamını yitirdiğini açıklayan QSD, 26 Ocak tarihinde Kobanê'nin 7'nci yıl dönümünde Sinaa Cezaevi'ni kontrol altına aldı. DAİŞ'in hücrelerine yönelik başlatılan operasyon ise "Halkların Gürzü hamlesi" adıyla devam ediyor.  

MA / Müjdat Can