ABD’li bir general tarafından 1884’te kurulan ve 1934’e kadar açık kalan Cenova Yatılı Yerli Okulu’ndaki ölümleri ve insan hakları ihlallerini araştırmak için kurulan komisyon, bir toplu mezarda okulun öğrencisi olduğu düşünülen 102 çocuğun cesedini buldu. İngilizce öğretmek bahanesiyle 50 yılda 40 kabileden binlerce yerli çocuğun asimilasyona tâbi tutulduğu okulda ölümlerin çoğunun sebebi hastalık ama kaza sonucu, boğularak, vurularak ölenler de var.

Serbestiyet’te Enes Özkan çevirisiyle çıkan habere göre ölen 102 öğrencinin kimliği belirlendi. Çok sayıda kişinin gömülü olduğu mezarlıkta arama çalışmaları devam ediyor. Yazının devamı şöyle:

Yerlilerin çocuklarını asimile etmek için federal hükümet tarafından kurulan ve yönetilen ABD Cenova Yatılı Yerli Okulu, 1884-1934 arasında açık kaldı. Çok sayıda öğrenci kendi rızaları olmaksızın ailelerinden ve yurtlarından zorla alınıyordu. Okul, ağır çalışma koşulları ve acımasız cezalarıyla ün salmıştı.  Okulda yerel dilleri konuşmak yasaktı ve çocuklar din değiştirmeye zorlanıyordu. Öğrencilerin yerel kültürlerini yok etmek ve Hristiyanlığı kabul ettirmek için baskı yapmak sıradan uygulamalardı.

Nebraska-Lincoln Üniversitesi (UNL) 2017 yılında Cenova ABD Yerli Okulu Vakfı ve beş Nebraska kabilesinin hayatta kalan temsilcileriyle işbirliği yaparak bir proje başlattı. Cenova Yerli Okulu Uzlaşma Projesi adı verilen çalışmada dört yılda önemli bir yol kat edildi.

Araştırmacılara göre okul 1934 yılında kapatıldığında resmi kayıtlar ortadan kaldırılmıştı. Bu yüzden bulunan 102 çocuk cesedinin isimleri dönemin gazeteleri, arşivler ve okulun haber bültenleri taranarak tespit edilebildi.

UNL Projesi yürütücüsü Profesör Margaret Jacobs, “okulun elli yılı aşkın tarihinde kırk farklı kabileden binlerce çocuk buraya getirildi. Bu yüzden bizi daha fazla mezar bekliyor olabilir. Bu çocuklar okullarda öldü. Evlerine dönme şansları olmadı. Torunlarının ise atalarına ne olduğunu bilmeyi hak ettiklerini düşünüyorum” diyor.

Yaşları 4 ile 22 arasında değişen öğrencilerin bazılarının hayatını kaza sonucu kaybettiği, kiminin ise boğularak öldüğü düşünülüyor. Ateş edilerek ve yük treninin altında kalarak ölen çocuklar da var. Ama ölümlerin pek çoğu hastalıktan ötürü gerçekleşti. 1860’larda ailelerinden İngilizce öğretmek bahanesiyle alınan yerli çocuklar arasında tüberküloz ve zatürre yaygın hastalıklardı.

‘YERLİYİ ÖLDÜR, ÇOCUĞUNU KURTAR’

1879’da ABD ordusunda general olan Richard Henry Pratt, ordudaki görevinin ardından Pennsylvania’daki Carliesle Yerli Yatılı Okulu’nu kurmuştu. Generalin, hükümetten okulla ilgili aldığı ilk direktif şöyleydi: “Yerliyi öldür, çocuğunu kurtar.”

Zor bir dönemde binlerce çocuk ailelerini terk etmeye ve “kabilesinin tesirinden kurtulmaya” zorlandı. Bu amaçla ülkenin uzak eyaletlerindeki okullara gönderiliyorlardı. Birçok öğretmen öğrencileri yalnızca İngilizce konuşmaya zorladı.

Okullarda askeri bir disiplin hakimdi. Öğrencilerin saçları aynı biçimde tıraş edilir, isimleri değiştirilerek “beyaz ırka mensup” isimler verilirdi.

Cenova Projesi’ne göre bazı mezunlar okullarda aldığı eğitimden memnun olduklarını ifade etseler de yolu okuldan geçmiş pek çok kişi sert disiplin, suistimal ve sömürü yaşadığını söylüyor.

Büyükannesinin Cenova’daki yatılı okuldayken ceza olarak gözlerine küllü sabun sürtülerek kör edildiğini söyleyen yerliler dahi var.

Nebraska Yerli İşleri Komisyonu ve Devlet Arkeoloji Ofisi’nin ortaklaşa yürüttüğü mezarlık arama çalışmaları devam ediyor. Projenin öncüleri 1920’lerden kalma haritaların kampüsün 640 dönümlük bir araziye yayıldığını söylüyor. Yere nüfuz eden detektörlerle yürütülen çalışmalarda şimdilik başka mezar bulunmadı.

Ponca Kabilesi üyesi ve komisyonun direktörlerinden Judi Gaiashkibos World-Herald’de “Onları bulamasak dahi orada hayatlarını kaybettiklerini kabul etmek için bir şeyler yapmamız gerekir” diyor.

Yerli Amerikan yatılı okullarının sorunlu mirası, Haziran ayında İçişleri Bakanı Deb Haaland’ın “korkunç asimilasyon politikaları” hakkında bir soruşturma başlattığını duyurduğunda kamuoyunun gündemine geldi ve Joe Biden yönetimi de meseleyi odak noktası haline getirdi.

Mayıs ayında Kanada’da yatılı yerli okulunda 200’den fazla çocuğu mezarının bulunmasının ardından İçişleri Bakanı Haaland’ın bu açıklaması kamuoyunda tedirginlik yaratmıştı. Kendisi de bir Laguna Pueblo Kabile üyesi olan ve büyükannesiyle büyükbabasının zorla okula alınanlar arasında olduğunu söyleyen Haaland süreci yakından takip ediyor.

Bakan, Washington Post’a bir de yazı yazdı ve şöyle dedi: “Birçok Amerikalı, Amerika Birleşik Devletleri’nin kültürümüzü ortadan kaldırmak ve bizi bir halk olarak silmek için ailelerimizden kopardığını öğrenince endişe duyacaktır. Bu yüzden ülkemizin bu trajik mirasından ders almamız gerekiyor, bu bizim için tarihi bir ders.”

Ponca Kabilesi üyesi ve komisyonun direktörlerinden Judi Gaiashkibos da trajik bulgulardan bir ders çıkarılması gerektiğini söylüyor: “Buradan iyi bir sonuç çıkarmak istiyorum, bunu görmek istiyorum. Belki de dilimizi yeniden kurmanın bir yolunu buluruz ve elimizden alınan kültürün bir kısmını geri getirebiliriz. Herkesin, tüm Amerikan toplumunun burada olan şeyi öğrenmesi ve buradaki hikâyeleri dinlemesi gerekiyor. Ardından hep birlikte şunu diyebiliriz: “Amerika geçmişte bunu yaptı ama bugün daha iyisini yapabiliriz.”

Metine ulaşmak için tıklayınız.