Bu mesaj, ABD’nin Afganistan çekilmesinin ardından Biden yönetiminin Suriye’de ne yapacağına dair Kürtlerin yaşadığı endişeye ilişkin kritik bir önem taşıyor. Aynı zamanda görüşmenin zamanlaması da dikkat çekiyor. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad geçtiğimiz günlerde Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le bir görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşmede, Suriye’de siyasi çözüm mesajı verilmişti. Şimdi Rojava’dan üst düzey bir heyetin hem ABD hem de Rusya’ya gitmesi bekleniyor.

Peki, bölgede yaşanan bu yoğun diplomasi trafiği ne anlama geliyor? Hepsini Sıcak Takip’te bölgeyi yakından takip eden gazeteci Fehim Işık’la konuştuk.

Fehim Işık’ın değerlendirmelerinden öne çıkanlar şöyle:

“ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi sonrasında bölgede bir tartışma yaşanıyor. ABD, Irak’tan da çekileceğini açıkladı. Haliyle bunun da sonuçlarının ne olacağı tartışılıyor. Irak’ta son dönemde giderek artan IŞİD eylemleri de söz konusu. Rojava’dan gelen bilgiler orada da IŞİD hareketliliği olduğunu gösteriyor. ABD’nin Afganistan’da yarattığı tablo nedeniyle bölgedeki aktörler de hareketlenmiş durumda. Bölgedeki aktörler içerisinde diğerlerinden farklı davranan, kendi gündemi üzerinden bir yaklaşım oluşturan bir tek Türkiye var. Türkiye dışındaki diğer tüm güçler bir şekilde bölgenin geleceğine ilişkin bir alışveriş, bir diplomatik trafik içerisindeler. McKenzie ile yapılan görüşmede özellikle Afganistan tablosuna ilişkin bir durumun Rojava’da ve Irak’ta da yaşanmayacağına dair bir yaklaşım sergiliyorlar. Söylediği şey şu: Suriye Demokratik Güçleri (DSG) ile Afganistan’daki tabloyu karşılaştırmak gerekmiyor, DSG kendisini organize eden, buradaki saldırılara yanıt verebilen bir güç. Yarın bir çekilme söz konusu olursa, IŞİD’e karşı büyük bir direniş vermiş olan DSG, Türkiye’nin IŞİD’e destek vererek kendi işgal alanlarını genişletmesi durumunda ortaya çıkacak tablo nasıl bir sonuca neden olabilir? Bunların da konuşulduğunu biliyoruz. Rojava’ya ve Irak Kürdistanı’na yönelik olarak sadece bir IŞİD tehlikesinden söz edemiyoruz, aynı zamanda Türkiye’nin kendi gündemini dayatıp, bir işgale dönük olarak ortaya çıkması gibi olası yeni risklerden de bahsediyoruz. Ancak şu net: DSG hiçbir şekilde Afganistan’daki yapılanmaya benzemiyor. ABD, Afganistan’a mali ve askeri destek verdi, binlerce askerini gönderdi ama Taliban’ın sonunu getiremedi. ABD bunun kendisine maliyetli olduğunu görünce Taliban’la uzlaşma yolunu seçti. Ama Suriye’de böyle bir durum söz konusu değil. DSG özellikle Kobane direnişinden sonra kendisini örgütleyip, bölgedeki diğer halkları da kendi içerisine katıp, ciddi bir güç olarak IŞİD’e karşı çok etkili bir mücadele verdi. IŞİD’in alan hakimiyetine son verdi, bu Irak’ta da benzer bir sonuca yol açtı. Bundan dolayı Afganistan’a benzetmek mümkün değil. Ama başka riskler de var, Türkiye’nin neden olduğu riskler, Kürtlerin bir araya gelip ortak bir politika geliştirmemeleri de ABD’nin tedirgin olduğu yaklaşımlardan biri. 

ABD, bunun açık adımını Rojava’da yürütüyor. ENKS ile PYD’nin içerisinde yer aldığı PYNK dediğimiz 25 Suriyeli Kürt partisinin ve diğer azınlık partilerinin bir araya geldiği yapı arasında bir uzlaşma sağlanmasına yönelik adımlar atılıyor. Ama bu kadar açık olmasa da Irak Kürdistanı’nda da benzer adımlar atıyor ABD. Orada ortaya çıkabilecek Kürtler arası bir kavganın bölge denklemini tamamen bozacağını hesaba katarak adımlar atıyor. Bana kalırsa McKenzie ile Mazlum Abdi (Kobane) arasında buna dönük kapalı bir görüşme yapıldı. Kamuoyuna yansıtılmayan bilgiler olabilir bu kapsamda.

Önümüzdeki dönemde güçlü bir heyetin, Suriye Demokratik Meclisi’nin hem ABD’ye hem Rusya’ya etkili bir ziyaret yapacak. Bu görüşmelerde birçok üst düzey temasın gerçekleşeceği de biliniyor. Haliyle askerî ve siyasi anlamda önümüzdeki döneme ilişkin neler yapılabilir, bu konular gündeme gelmiştir. Belki de bu görüşmeler önümüzdeki toplantılara hazırlıktır.”